Acıdır ama gerçektir. o coğrafyada yıllardır yapılan nükleer denemeler sonucu hayatını kaybeden on binlerce türk'ten haberimizin olmayışından tutun da, son yaşanan olaylara kadar en ufak bir hassasiyetimiz yoktur. öyle ki sina çölünde mızraklarını ve kılıçlarını mehmetlerin böğrüne sokmuş muhannet araplar için bile daha çok gözyaşı dökmüşlüğümüz vakıadır.
ırk farkı farketmeksizin, 'insan'lığa karşı duyarsızlığının göstergesidir. her zaman ki tablo...sivil toplum örgütleri duyarsız gibi gözükse de yetersizdir.
yozlaşmanın sonucu, bu uğurda çabalayanlarının başarı göstergesidir. arap ülkelerindeki mezalim altındaki bir insanla oradaki Türk'ün humanist bakış açısıyla hiçbir farkı yoktur.madem arapları sevmiyorsun ama aslında vidan sahibisin(!) öyleyse şimdi çık ortaya...yok...yemedi değil mi!
doğu türkistan'da türklerin pek çok olaya karşı duyarsız oluşundan nasibini almıştır elbette fakat gariptir türklere karşı da kimse duyarlı değildir.**
yeri geldiğinde milliyetçilik konusunda kimseye söz hakkı vermeyen insanların,doğu türkistan'da can güvenliği tehlikede olan türklere karşı duyarsız olmaları.
kesinlikle katınılmayacak önermedir. burada, gazze'deki olaylar için sokağa dökülen insanların, uygurlar için sokağa dökülmemesini eleştiririm. ve burada amirallik yapan dincilerin şimdi neden sessiz kaldığı sorgulanmalıdır. dikkatinizi çekerim türkler değil şeriatçıların ortalığı yaygaraya tutup protesto etmemesi dikkat çekicidir. ve işin içinde israil var diye; bugün yarın ortaya çıkar bu köstebekler.
türk bayrağının mavisi olan gökbayrakı da görmeyen, kendisini türk olarak ifade edip, ülkesini doğu türkistan olarak adlandıran batı türkistan türklerinden daha yakın halka gözlerini kapatan türkiyenin durumudur.
Doğu Türkistan'a özel algılanmaması gereken, etki alanı çook geniş duyarsızlıktır. Aynı vatandaşın kapısına herhangi bir düşman dayanıp üstüne kurşun yağdırmaya yeltendiğinde:
- Ya suratıma az sıkıverin de cenazeme bakarken millet iğrenip beni kötü hatırlamasın.
şeklinde yaklaşacak kadar ileri gitmiş duyarsızlıktır.
Sonra da liberal-demokrat-aydın diye adlandırılıp aslında biri bile olamayan yazarlar da der ki:
- Bu ülkede demokrasi varsa, düşman askerlerinin suratınızı taramalıyla dağıtması da özgürlüktür. Hiçbir bireyin özgürlükleri kısıtlanamaz. Biz savaşa karşıyız. Türk askerleri kendi işine baksın, özgürlükleri kısıtlamasın.
Ne olacak ki kardeşim? Bir yıl içinde bu ülke sadece trafik kazalarında bir kasaba nüfusu kaybediyor, güneydoğuda terörün her türlüsü işleniyor, büyükşehirlerde yaşayanlar tesadüfen yaşantılarına devam ediyor, işsizlik had safhaya varmış da kimin umurunda? Bütün bunları yaşamakta olan bir toplumun bilmem neredeki adama duyarlılık göstermesini nasıl bekleyebilirsiniz ki? Yukarıdaki örnek diyaloglar abartılı da çok mu gerçekdışı sanki?
- "türkiye ne polis ne de asker devletidir."
bu sözler başbakana ait. urumçi' de halen katliam, soykırım devam ederken sarfettiği sözler.
daha ne yapsın adam yaa(!)
nasıl bir demeç versin?
çin' e kafa mı tutsun? yoksa kınasın mı, nota mı versin?
ya da avrupa birliğine resti çekip, hayır kardeşim girmek istemiyoruz artık birliğinize, bizim kurtuluşumuz doğuda, kendi özümüzde mi desin? sam amcasına nasıl yaransın, nasıl taklalar atsın, nasıl el etek öpsün?
nasıl heybesini doldursun?
yok kardeşim yoook.
asıl derdimiz bu değil.
asıl derdimiz yönetilmemiz.
yö ne ti li yo ruz.
orada kim olursa (başımızda) olsun yine aynı şeyler olacak. biz yine aynı şeyleri yazıp tartışacağız.
çıkar yolumuz atatürk gibi bir adam gelmeli başımıza. ya da en azından saddam gibi. milliyetçi olmalı. kestirip atmalı bazı şeyleri.
anlaşılması gereken duyarsızlık. herkes bilir ki türkler yıllarca birlikte yaşadıkları kürtlere de duyarsız kalmışlardır. yüzlerce km ötede ya da yanında, kalpler arası mesafe uzaksa duyarsızlık görülür.
türkiye cumhuriyeti devleti'nin uzun yıllardır türk devletlerine karşı sürdürdüğü duyarsızlığının tezahürüdür. dolayısıyla bu duyarsızlığı salt millete, türk halkına veya şu anda iktidarda olan kişilere yüklemek kanımca oportünist bir yaklaşım olur.
yıllardır türk devletlerinde hüküm süren faşist, diktatör yöneticilere ses çıkartmayan hatta onları destekleyen, türkiye'ye geldikleri zaman ayaklarının altına kırmızı halılar seren kişiler tarafından yönetildi türkiye, dolayısıyla günümüzde de bu tavrın sürmesi bence şaşırılması gereken bir durum değil. bu goy goyculuğa en güzel örnek olarak türkmenistan'ın başına bela olarak gelen türkmenbaşı'nın, türkiyeli yöneticiler tarafından yıllarca sevilmesini gösterebiliriz.
son günlerdeki çin olaylarında gündeme gelen sansür, iletişim ağlarının kesilme ve daha niceleri bu türkmenbaşı yönetimi zamanında yıllarca türkmenistan'da hakimdi. bir allahın kulu da çıkıp bunu sorgulamadı türkiye'de nedense. çünkü türkmenbaşı türktü ve soydaşımızdı. onun faşist, diktatör ve zalim olması o kadar önemli değildi. çünkü bir türkü bir türkün sömürmesi, zulmetmesi normaldi, olağandı. ancak başka bir millet türkü sömürürse kötüydü, kakaydı.
--spoiler--
Türkmenistan Devlet Başkanı Saparmurat Türkmenbaşı vefat etti. Allah rahmet eylesin, Türkmen halkının başı sağolsun.
yanı başımızda yer alan azerbaycan ile olan ilişkisizliğimizi dile bile getirmiyorum. hakimiyeti milliye'nin sitesinde bile türkmenbaşı böyle anılıyorsa kim ne yapsın, ne yapabilir?
Olayların gelişimi oldukça vahim. Ama duyarsız kalınması durumunu kabul etmek te imkansız. bu durumu daha çok çaresiz kalmak diye nitelendirmek doğru olacaktır. Kaldı ki Türkiye ve Türkler bu tip olaylara karşı haddinden fazla duyarlı davranmaktadırlar. Ama kendi evine aş getirmekte zorlanan yurdum insanının ne yapması beklenebilir ki? Hükümeti Uygur Türklerini Türkiye'ye gelmeye mi davet etmeliler. Burada illa ki duyarsız birileri aranmak isteniyorsa Doğu türkistan'ın etrafındaki, hemen yanıbaşındaki diğer Türki cumhuriyetler eleştirilmelidir. Hangi olayda Türk cumhuriyetleri birlik içinde davranabildiler ki ama. isteseler çin'e karşı bir yaptırım gücü oluşturabilirler. imkanları bize göre çok daha elverişli. Biz ne yapabiliriz. Çok şey yapabiliriz ama hiç bir şey de yapmayız. Çin mallarını boykot edebilecek sosyal bilincimiz var mı, yok. Bugün ayağına giydiğin ayakkabıdan, vidana, vidanı sıktığın tornavidadan çocuğuna aldığın oyuncağa kadar hepsi çin malı. Bunları almamayı başarabilir miyiz, başaramayız. Çünkü ilk olarak bir mal alırken nerede üretildiğine dair bir inceleme alışkanlığımız yok. ikinci olarak ise Çin'de üretilmiş olduğunu öğrenenler bile 1-2 milyon ucuza olduğunu görünce aklında ne Türkistan kalacak ne de katliam. Yalan mı bu? Ermeni olayları sırasında Fransız firması diye Carrefour da boykot edilmemiş miydi? Adamlar da geldiler kutu kolayı o zamanın parası ile 100 bin liraya yani 10 kuruşa satışa sundular. 3-4 gün sinek avlayan Carrefour da hınca hınç doldu. Bizim direncimiz kumdan kaleler gibi. Açıkçası o manzarayı gördüğümde daha da çok üzülmüş, keşke hiç boykot muhabbeti falan olmasa diye düşünmüştüm. Canım milletim hiç kola görmemiş gibi raflara saldırıyordu, Carrefour çalışanları da Türk olmasına rağmen muzaffer bir komutan edasıyla seyrediyordu olanları. Sosyal bilincimiz ne yazık ki eksi boyutlarda. Elbette burada vatandaşın da suçu yok. Kendi politikacılarımız 3 kuruşluk kömür torbalarıyla kendi vatandaşının onuruyla oynayıp oy toplamayı amaç edindiyse eloğlu daha beterini yapar elbette. Hoca osurursa cemaat sıçar demişler. Sonuç olarak kişisel olarak ta bir şeyler yapabiliriz. Burada klavye başında atıp tutmakla da olmaz bu işler. Hiç birimizin eline silahı alıp Türkistan'a gidecek halimiz olmadığına göre bizim yaptırımımız da ancak ekonomik boyutta olabilir. ama yeter ki isteyelim. Yine de benim anlayamadığım biz neden bir halk haksızlığa uğradığında bu kadar kendimizi hırpalıyoruz. Türkistan'daki soydaşlarımıza elbette üzülüyorum ama zamanında şehitler verdiğimiz Kıbrıs'ta "Türkiye askerlerini çeksin" ve "Türk işgaline son" şeklinde açılan pankartlarda içim sızlıyor yahu. Adamların siyasetçileri çıkıp açık açık "Türkiye destekli yaşamaktansa ingiliz boyunduruğu altında yaşayalım daha iyi. en azından vize sorunu yaşamıyoruz. AB'ye girmemize engel Türkiye'dir" dedikleri zaman canı yanıyor insanın. Azerileri de gördük. Kendi menfaatlerine uymayan ermeni sınırının açılması olayında hemen doğal gaz'a zammı dayayıverdiler. E hani kardeştik. Petrol boru hattını geçirmek için kaç takla attık? Kıbrıs'ı da Karabağ'ı bahane ederek tanımamaya devam ediyorlar. Oysa ki ermeniler konusunda en az onlar kadar başımız ağrımıştır bizim de. Bosna bir başka örnek. Askerlerimiz görev almak için can attılar orada ki zamanın başbakanları bile savaş sırasında dikkat çekebilmek uğruna bilgeye gittiler. fakat şimdi bakıyoruz ki o kardeşliği biz algılamışız sadece. Bulgaristan'dan gelen soydaşlarımız da Bulgaristan AB'ye girince ki nasıl girebildi anlamak mümkün değil haldır huldur geri dönme derdindeler. Gördüklerimi söylüyorum. Herhangi bir olayda bizim arkamızda duran kaç müslüman ülke sayabilirsiniz ? Sıradan vatandaşlarımızın kellelerini kurtarmak için Suudi'lerle diplomatik temaslar kurmak zorunda kalıyoruz. Ama sıkıyorsa bir abd'linin ya da AB vatandaşının kafasını kesmeye kalksınlar bakalım. Zaten onlar değil miydi biz Kabe ve mekke'yi ingilizlere karşı korumaya çalışırken arkamızdan vuranlar. ilk Irak savaşı'nda rahmetli özal yüzbinlerce peşmergeye sınırlarımızı açıp çadır kentler kurdurdu. Karşılığında ne oldu? O çadır kentlerin içinden çıkan militanlar karakollarımızı vurdu. Çadırlarda roketatarlar ve mayınlar bulundu. Bu mudur yani... israil'e karşı duran tayyip belki şov yaptı belki de hata , ama uluslararası ortamda ülkemizin inandırıcılığını yitirdiği kesin. Bunu göze alarak gazze'deki insanları savundu. israil ile gerilim yaşandı. Buna rağmen bekaa vadisi nerededir? Lübnan'da. Senelerce APO ve Pkk militanları orada yetiştirilmediler mi? Gücümüzün yetmeyeceği olayları biraz uzaktan seyretmekte yarar olduğunu düşünüyorum. Ne yanında durmaya çalıştıklarımıza yaranabiliyoruz ne de karşımıza aldıklarımıza. Bunu yaranmak için de yapmıyoruz belki ama dosttan çok düşman kazanıyoruz. Sonuçta Türkiye süpergüç değil. Bugün elin abd'lisi binlerce kilometre öteden Irak'a girerken biz karakollarımızı vurup kaçan teröristleri izlemek için bile giremiyoruz Irak'a. Sözde müttefikimiz ABD izin vermiyor çünkü. Kısacası biz haddimizi bilmezsek birileri bildiriyor ve pısıp kalıyoruz maalesef.
turan, türk-islam birliği gibi hayallerin ateşli savunucuları neredeler ? Çok merak ediyorum. Davanıza ve davacılığınıza b.k sürdürmessniz, ama sincan kardeş ölür sesinizi çıkarmassınız! Ayıp. Hem onlar sadece Türk değiller. Onlar en önemlisi insanlar.
o kadar sorumluluk yüklenen türk milletinden beklenmesi hata olan ilginin sonucu. bu kadar yere yetecek bir toplum değiliz biz, her türk milleti türkiye'nin ilgisini alâkasını bekliyor ama kendi başına 1 adım atabilen yok. siz de bir şeyler yapın ki türkiye'den bir şeyler bekleyin değil mi ama ?