türkiye'nin silah sanayii politikası kalkınma politikasına benzeyen ve montajı esas alan, teknolojik olarak ise ar-ge'de bağımlılık zincirlerinin izin verdiği noktaya kadar ilerleyen politikadır. buna göre türkiye'de ulusal bir silah sanayi maddi ve tekonolojik açıdan henüz kurulması imkansızdır fakat diğer uluslarla olan işbirlikleri ve aselsan benzeri piyasa ile iç içe kurulmarla geliştirilmeye özen gösterilen politikadır. ne yazık ki bunlar birer aldatmacadan öte, kendini de bir bakıma kandırmadır.
başlığın militarist yönünün ağır bastığı bir gerçektir. ulusal bir silah sanayiinin merkez kapitalist ülkelerde ve onun bağımlılığı altında olan hiyerarşik açıdan düşük ülkelerde savunma amaçlı değil, daha çok egemenlerinin gücünün korunması yönünde olduğu açıktır. fakat diğer yandan emperyalist ülkelerin ülkeleri siyasal ve ekonomik açıdan boyundurlukları altına altına aldığı çağda askeri açıdan nato tarzı örgütlerin bağımlılık ilişkilerini bir noktaya kadar tutacağı yaşanan tarihsel örneklerle- yunanistan örneği- ispatlanmıştır. buna göre nato askeri açıdan bakıldığında daha çok politik bir bağlanma noktası olarak bulunurken silah sanayiinin montaj sanayii gibi işlemesi ülkeleri askeri açıdan boyundurluk altına alan mekanizmanın parçalarıdır. piyasa ilişkilerinin ar-ge'de güçlendirilmesi ile sermayenin alana müdahale etmesi de askeri yapının halkın öz savunma güçleri haline gelmesi yerine toplumsal muhalefeti susturma ve el altından emperyalizmin ücretli askerliğini yapmasına neden oluyor. diğer yandan milli gemi gibi projelerle ulusal silah sanayiinin sınırları da belli ediliyor: "kendin geliştir ama birazda ucundan bize ver." diğer yandan alınan füzelerin işletim sistemlerinin emperyalist ülkelerce belirlenmesi ve düşman ile dostun bu kurumlarca belirlenmesi türkiye'nin ulusal silah sanayiinin ne kadar yerli olduğunu da gösteriyor.
bağımlılık ilişkilerinin güçlü olduğu ve nato, ab, imf gibi emperyalizmin askeri, siyasal, ekonomik güçlerinin esiri olmuş ülkelerde ulusal bağımsızlığın halktan alınarak bu kurumlara verilmesi olağandır. bağımsız bir silah sanayiinin kurulması ise bu bağımlılık zincirinin üreten kapitalist toplumsal yapının ve üretim biçiminin kırılması ve başka bir sisteme evrilmesiyle mümkündür. militarizm yerine emperyalizmin saldırganlığına karşı halkları koruyan ve mücadelesi yükseltecek olan mekanizmanın kurulması işten bile değildir.
her ne kadar dısa bagımlı olmaları teorik olarak gecerli olsa da pratikte iş degisir. savas aninda olsun olmasin, gizli kapakli olsun, gerekli mamulleri saglayacak sirketler her zaman mevcuttur. ne kadar ulkeler standartlarla bunlari belirlese de, sirketlerin bu standartlara ve kurallara uymayacak gucleri vardir. kar getirdigini her gordukleri sekilde satarlar.