türkiye'de gereksiz olan dersler değil henüz öğretmen olmayı başaramamış öğretmenlerdir. öğrencilerine doğru bilgiyi vermekten çok istediği bilgiyi aşılamaya çalışan kişilerdir.
başlığı görünce düşündüm de aslında sadece birkaç gerekli ders var...
liseden örnek vereyim. ben hep tıp okumak istedim ve bana gereken dersler biyoloji, kimyave matematikti. yıllar öncesine gidersek eğer sanırım yıllar önce bu haftalar sınav haftasına denk geliyordu ve aklıma bu zamanlarım geldi
biyolojiden yüz sorudan doksan beş tanesini kesin doğru yapabilen ben o lanet tarih dersinden lise hayatım boyunca iki alamadım. en yüksek notum onuncu sınıfta kırk dörttü. genelde tarih notlarım otuz ve çevresi olurdu.
gelelim edebiyata. bütün bir sene boyunca girdiğim altı edebiyat sınavının altısında da konular aynıydı. islamiyet öncesi, islamiyet etkisinde ve modern türk edebiyatı. inanın bu dönemlerin adını hatırlamam bile benim için zor oluyordu. bir insan sözel derslerde bu kadar mı başarısız olur ? edebiyat sınavı sonuçları açıklandı ve sınıfın ortalaması doksan civarı bir şey. beş altı tane yüz alan var. ben kaç mı aldım dersiniz ? otuz
hadi kuzum edebiyat zor, peki ya dine ne demeli ? sınıf ortalaması neredeyse yüz! benim notum kaç? altmış çalışmadım mı sanıyorsunuz? bizim okulda hiç kimse din sınavına çalışmadı. ama ben oturdum ve üşenmeden nasıl ahlaklı olabileceğim hakkındaki olan onlarca sayfayı teker teker okudum. sonuç kocaman bir altmış
gelelim fransızcaya doksan sayısının quatre-vingt-dix yani dört yirmi bir de on diye okunduğu bir dilden kırkbeş üstü almamı beklemiyorsunuz heralde. ama fransızcada tek problem fransızca değildi. problemlerden biri hocaydı aslında. mesela neredeyse yılın sonunda bana sen bu sınıfa yeni mi geldin? diye soran bir hocayı nasıl sevebilirim ki?
gelelim beden eğitimine. son sınıfta karneme gelen not; iki. şaka gibi ama gerçek. eminim ki bedensel özürlü olsam karneme iki gelmezdi. yüzmede ve masa tenisinde madalyalarım olduğu halde sırf futbol oynamıyorum ya da oynayamıyorum diye geldi herhalde bu not.
sonuç olarak ne oldu biliyor musunuz? dereceyle girdiğim okulu girdiğim derecenin beşinci kuvvetiyle yani otuz ikinci sırada bitirdim
uzun lafın kısası üniversiteye girerken bana yardımcı olan dersler; biyoloji, kimya ve matematikti. oysa ben lise hayatım boyunca zamanımın çok büyük bir kısmını bu derslere harcayarak geçirdim. peki ya bunlar bana ne kazandırdı ? kocaman bir hiç.
evet k o c a m a n bir hiç...
işlevselliği olmayan, sadece ezbere dayalı, hayattan kopuk derslerin hepsidir.
misal tarih dersleri...
çanakkaleye gitmeyen ya da istanbulu görmeyen milyonlarca öğrenci varken hala istabul un fethinin neden ve sonuçlarını yazınız sorusuyla karşılaşıyoruzdur muhtemelen.
-hocam kaç tane yazalım?
-5 neden 5 sonuç yeterli
hala tarihi kitaplardan anlatıyorsak yokum arkadaş ben.
anlatacaksan geziyle ya da filmlerle anlatacaksın.
tarih gibi ders yıllık plana bağlı olmamalı.
yoksa arka sıralarda mp3 dinleyen nice gençler yetiştiririz...
trafik dersidir.
lisede bize neden kavşaktan nasıl dönüleceğini, önceliğin hangi araçta olduğunu öğretirler anlayamıyorum. öğretecekseniz, ilk yardımı ya da trafiktaki yayanın uyacağı kuralları öğretin arkadaş. olmadı resim ya da müzik dersi koyun onun yerine.