neyi, nasıl, ne biçimde, kim için yaptığı umrumda olmamakla beraber, sözlükte bir kanser hastasının fiziksel görünümü ile nasıl dalga geçilebileceğini görmemizi sağlayan kadın. anlaşılan o ki bazı sözlük kullanıcılarının aldıkları aile terbiyesi ne yazık ki en alt seviyededir ve ailelerinde kemoterapi gören bir şahıs yoktur. beddua etmek istemem ama sırf bu kadının son zamanlardaki fiziksel görünüşü ile dalga geçen ergenler umarım hayatlarının bir bölümünde kemoterapi görmüş bir yakını ile başbaşa kalırlar ve günden güne o yakınlarının nasıl eridiğine şahit olurlar.
yıllar önce lisedeyken * okula gelip bir konferans vermişliği vardır. hatırladığım kadarıyla tüm müslüman memleketleri bir bir sayıp, kötülemekten ibaret olan bir konuşmaydı bu ve verdiği örneklerden birisi de "pakistan'da havalimanında bavulunuzun başından bir an ayrılsanız hemen çalarlar" şeklindeydi.
"eh be kadın senin ülken bu açıdan nasıldır? bir farkı var mıdır? hem o pakistanlılar kurtuluş savaşı'nda bize o kadar yardım etmişlerdi, bu sözlerinizden dolayı utanmalısınız" demek istemiştim söz alıp.
söz vermediler tabi ki.
allah ıslah etsin kişisi. efendim son dönemde gazetede kendisi ile ilgili rastladığım habere inanmak istemedim ancak bir yalanlama gelmeyince hakkında bir şeyler yazma ihtiyacı hissettim, çünkü rahatsız oldum, çelişkili ifadeler, önyargılar, bilimsellikten uzak açıklamalar filan, ne oluyoruz dedim. fevkalade sinirlendim. şimdi sözlerini tahlil etmek istiyorum:
demiş ki; "Biz Türkler hep akın etmişiz; yakıp yıkmışız, başkalarının yaptıklarını yakıp yıkmışız. Şimdi kendi yaptıklarımızı yıkıyoruz. Nedir bu alışkanlık. Biz yakıp yıkmak için var değiliz. Biz yaratmak, geliştirmek ve çağın üstüne geçmek için varız."
diyorum ki; "siz hangi türklerdensiniz madam, fransız türkleri mi, batının maymunu olmuş, insanlığı bale yapmak olarak gören aydınlardan mısınız, fransa'nın cezayirde yaptıkları, amerika'nın ırakta yaptıkları, ingiltere'nin hindistan'da yaptıklarına benzer ne yapmış bu pis türkler acaba, madem bilimle uğraşıyorsunuz, desteksiz atmayacaksınız, şurada şunu yaptık diyeceksiniz, tarihi siz yazamazsınız, sizin yazdığınız masal olur ancak"
demiş ki; "Türkiye'nin bölünmesine, ırkçılığa yönelmesine, binlerce yıl öncesinin Arap ve iran âdetlerinin gelmesine karşıyız. Çocuklarımızın sıra üstünde namaz kılmasını değil bale yapmasını istiyoruz. inancın insanların iç dünyasında saklı olmasını istiyoruz."
diyorum ki; "ah be bilim kadınım, ah be çileli ablam, ah be çağdaş kadınım, bu ne güzel temennidir, ırkçılığın osmanlı'da mı yoksa avrupa'da mı ortaya çıktığını çok merak ediyorum, günümüzde türkiye'deki ırkçılıkla avrupa'daki ırkçılık arasındaki tarihsel süreçte yaşananları ve farkları açıklar mısın, temennilerin süper çağdaş, anlıyorum ama o sondaki cümle ne demek, çocuklarımızın sıra üstünde namaz kılmasını değil bale yapmasını istemek yani, resim filan yapsınlar, niye bale yapıyorlar, namaz kılan biri bale yapmaz mı, bale yapan namaz kılmaz mı, imamlar kuğu gölü balesi yapmadığı için mi bu düşünceye kapıldınız, ah kuzum, anlıyorum, dertlisiniz."
demiş ki; "Gençlik Orkestrası'nı yaratan ve yöneten arkadaşımızın ismi Muhammed. Düşünebiliyor musunuz buradaki ironiyi?"
diyorum ki; "ah be çağdaş teyzem, ah be din düşmanım, yobazım, laikçi akademisyenim, profesör gözlüm, al yanaklım, ne söylediğinin farkında mısın, milyonlarca insan ingiliz olmamasına rağmen shakespeare oyunları oynuyor, kitaplarını okuyor, ismi ali olduğu için goethe'nin kitaplarından anlamayana rastlamadım, ironi dediğiniz şey sizin çelişkileriniz olmasın sakın, hem insanlara din eğitimi yerine bale eğitimi verilsin istiyorsunuz hem de o din eğitimini evde almış genç bale yapacak olsa ismi yüzünden garipsediğinizi açıklıyorsunuz, e siz basbaya dinsiz sanatçı arzuluyorsunuz, neden lafı bu kadar kıvırdınız ki, malum yaşınız geçkin, bu tür kelime oyunlarına gerek duymamanız gerekir, sözlerinizi bilimsel bir temele oturtmamanız neyse de gündeme bu şekilde gelmeniz üzücü, ben biruni'nin adını duydum bilimsel alanlarda ama size rastlamadım, şimdi adınızın ayşe olmamasına mı yorayım bunu, islamiyet inancına olan önyargınıza mı, hayır, bu yalnızca sizin zekanızla ilgili bir durum, siz bilimsel bir ürün ortaya koymaktansa islam'a sataşmayı seçmişsiniz ve bunu çağdaşlık maskesinin arkasına gizlenerek yapıyorsunuz, amerika da çağdaş demokrasi adı altında müslümanlara tecavüz ediyor, ırkçılık filan yok değil mi, barbar olan hep türkler, amerikalılar çağdaş mı, ingilizler nasıl peki, milli takımdaki futbolcularına bile ırkçı söylemlerde bulunan fransız cumhurbaşkanı adayını beğeniyor musunuz, çağdaş bir insan olarak sizi dansa kaldırsa kabul eder misiniz acaba, bende çok soru var hanımefendi ama sizde yanıt yok ne yazık ki"
bale-namaz konusundaki sözleri tam olarak şöyledir:
"biz kızlarımızın, erkeklerimizin sıralar üzerinde namaz kılmasını değil; bale yapmasını istiyoruz. inancın insanların iç dünyasında saklı olmasını istiyoruz."
türkan saylan'ı savunmak bana düşmez; zira kendisi hakkında bildiklerim de sınırlıdır. ne savunurum, ne de yerin dibine sokarım. ama ninem yaşında kadın, saygısızlık da edemem. bu sözleri söyleme sebebi sanıyorum bir ara okulda namaz kılan öğrencilerin haberlerinin falan çıkmasıydı.
lakin, siyasi görüşünüz ne olursa olsun adil olmak zorundasınız. kadının bu sözlerinde yanlış olan bir şey yok. okul sıralarında ders yapılır dostlar; namaz kılınmaz. okul eğitim yuvasıdır. orada bilimsel şeyler öğretilir; matematik, fen öğretilir çocuklara. ha bunun yanında halk danslarını, yabancı dilleri öğrenirler, spor yaparlar, bilgisayar kullanmayı, bale yapmayı da öğrenirler. ama namaz kılmak, dini ibadetleri okul içerisinde gerçekleştirmek laik eğitim sisteminde yer alamaz. bunu dillendirdiği için türkan saylan din düşmanı değildir. türkan saylan bale ile namazı kıyaslamamıştır, sadece her şeyin bir yeri olduğunu hatırlatmıştır. söz öyle bir yere geldi ki, kadın sanki "namaz kılmayın bale yapın" demiş gibi sunuldu.
bütün bu başardıklarını samimiyeti ve mütevazılığına borçlu olan eğitim gönüllüsü. çydd bursa şubesine gelmişti. ben de dahil çağdaş yaşamı destekleme derneğinden burs alan öğrencilerden bazıları ile sohbet etmişti. o gün kendisi ile bir iki kelime de olsa konuşma fırsatı bulmuştum. ilk göze çarpan özellikleri samimiyeti, mütevazılığı ve eğitimci hırsı.
cüzzam hakkında dünya çapında bir doktordur. zamane mother theresa'sı yakıştırması bile yapılmıştır cüzzamlılarla dünya çapında yakından ilgilenmesi sonucu.
--spoiler--
Yaradılış'ın 'hurafe' olduğunu söyleyen Saylan, Kutlu doğum törenlerini 'şov' olarak niteledi. Saylan, 'Bu şovlarla cumhuriyetten intikam alınmaktadır' dedi.
--spoiler--
demek ki kendisi cumhuriyet mitingi ile islamiyet'ten intikam aldığını düşünüyor, yanılmamışız, din düşmanı deyince marjinal oluyoruz ama her şey ortada güzel kardeşlerim, kadın açık açık karşı çıkıyor dine, laiklik din düşmanlığı mı oldu şimdi de, namaz kılınca da halkçılıktan intikam mı alınıyor, oruç tutunca devletçilik mi zedeleniyor, garip.
bakıyorum minik yüreklere, heyecanla çarpıyor...
ben de gecenin vakti ne yazsam diye düşünüyordum... e ama zorla önüme atıyorsunuz kendinizi...
ölünün arkasından konuşulmaz diye bir lâf var... bence bu lâf palavra... ölünün arkasından konuşulur... ama nasıl ve ne şekilde ? işte bu önemli...
minik tosuncuklar, kendilerini haşa, '' allah '' zannetmeye başlamışlar ki, bu taze ölüye cehennemden arsa beğenmekle meşguller...
hesap gününe iman ediyor musun horaçyo ?
o zaman beni iyi dinle...
bu kadınla hesap gününde karşılaşmak ister misin ?
e ulan belki okuttuğu çocukların biri, öylesine razı oldu, öylesine af diledi ki bu kadın için, kurtuldu !
hristiyan olsa ne çıkar ?
allah bir değil mi ?
ben sanmıyorum ki içinde allah' a iman olmayan bir kadın, genç çocukları okutmak için bu kadar mücadele versin...
ki ben, zamanında türkan saylan' a en ağır küfürleri etmiş kişiyim, görün naifliğimi... öldü diye mi yapıyorum ? hayır... hastalık kefarettir derler...
siz nereden bileceksiniz ?
bu taze ölü, şuydu, buydu ama en nihayetinde davasına inanmış bir kadındı... ve bilirsiniz, hastayken dahi el etek öpmedi, isyan etmedi, televizyonlarda kin kusmadı...
sessizce öldü gitti...
şimdi bu kadın, yarın öbür gün karşınıza çıkar da, imanını içinde saklamış bir ruh bulursanız karşınızda, çok hayıflanırsınız...
kerkük' lü bir şeyh demişti ki;
'' sen allah mısın ki insanların günahkâr olup olmadığına karar vereceksin ''
o günden beri, insanları yargılamayı bıraktım...
hırsız mı bu kadın ? hayır...
fahişelik mi yapmış ? hayır...
hortumculuk ? hayır...
katil ? hayır...
yüz kızartıcı bir suç ? hayır...
e ulan sikerim ergenekonunuzu...
yeter da ! akbabalardan farkınız olsun biraz !
illa tiftikleyeceksiniz ama ölü etini... buna alışıksınız çünkü...
ölü eti yemeyin... mideniz kabul etse dahi, ruhunuz kusar...
evinin aranışını, baskın yiyişini tasvip etmemekle birlikte sevimsiz bulduğum kadındır. medya tarafından bu teyzemizin bir meryem ana ilan edilmediği kaldı, nene hatun misali kahramanlıkları kanaldan kanala anlatılır oldu, iş bu gelişmeler accayip kıllandırıyor beni. "noluyo lan, nedir bu süpermeni gördüm edaları" diye içli içli düşünür oldum. medyanın yumulmasında bir hikmet vardır dedim...
her şey bir yana eğitimciliği ile kahraman ilan edilen bu teyzenin her iki söyleminden birinde ülkemizdeki kızların bir kısmını baştan dışlaması onlara eğitim verilmesinin gerekli olmadığını, onların cahil kalmasının daha iyi olacağını vurgulaması "eğitim için yaşayan abide insan portresine hiç uymuyor"...teyze eğitmen dediğin ayrımcı olur mu ya...iyi misin sen? nedir bu dinsel faşizm? başı kapalı olan fakir doğulu kürt kızları okumasın mı? mal gibi alınıp satılsın mı? nerede lan adalet? nerede fırsat eşitliği? faşizmin zirvesi burada...uyuyun a.k.