Eşiğine düşen başı kaldırır. Af dileyeni bağışlar. Ekmeğini yediği eve ve halkına zarar vermez. Zarar vermeye gittiği yerin ekmeğini yemez. Yemişse de ona hürmeten zarar vermeden gider.
Edit: ince memed romanında okumuştum. Bir eşkıya yörede sevilen ağanın evini baskına gider. Ağa babacan bşr karakter olduğu için eşkıyaya ayran ikram etmek ister. Eşkıya ayranı içmeyince "yoldan geldin, bunu iç sonra yine ne istiyorsan yaparsın" der. Eşkıya "ben bunu içemem, içersem aana kötülük yapamam" diyor.
Eğer bir kadın başındaki örtüyü fayda istediği kişinin önüne atarsa; canımı, malımı, namusumu buraya bırakıyorum. Ya benim işimi gör ya kadın gibi bu örtüyü al başına bağla demiş olur. Çok zor zamanlarda, çok ağır şartlarda, çok sert kesilmiş bir racondur. Karşındaki kişiye şans bırakmaz.
Türk töresinin önemini size küçük bir örnekle hatırlatmak istiyorum.
Töremizde türk kadını el üstünde tutulurdu.
Ülkenin ilk adamı, ülkeyi yöneten kağan bile yanında eşi olmadan karar alıp hüküm veremiyordu. Eşi yanında olmadan aldığı kararlar hükümsüz sayılıyordu.
Türk kadını tıpkı türk erkekleri gibi ata biniyor, savaşa katılıyor hatta devlet bile yönetiyordu.
Şimdi neden töremizde kadınlarımızın yerine vurgu yaptığım konusuna geleyim.
Yine gencecik bir kız vahşice katledilmiş!
Yıllardan beri her gün kadın cineyeti haberlerini görmekten bıktım.
Bu konu hakkında herkesin bir fikri, görüşü olabilir. Ben bu tür olayların töremizden uzaklaştığımız için olduğuna inanıyorum.
Türk töresine göre yönetilse, yaşasa. Kadına el kaldıran erkeği bile hoplatırlar!
Türk töresinde, devlet ulusu için vardı. Tüm kaynaklar, din, etnik kimlik ayırt etmeksizin tarafsızca, eşit şekilde dağıtırdı.
TÖRE KURALLARI
Kural 1-Doğa severlik;
Türk boyları içerisinde yaşayan ihtiyarlar, gençler doğa ile bütünleşmiştir. Bitkilere, suya, havaya zarar vermez. Ekolojik dengeye önem verir, sağlam kafa sağlam bedende olur savıyla faydalı yiyeceklerle, doğal ve sağlıklı beslenir. Spor yapar, bedensel güce önem verir.
Kural 2-Kadın hakları;
Aile içinde kadın erkek eşit haklara sahiptir. Tek eşlidirler. Eş, Sultan Kaan/Kaan olarak temsil edilirdi. Türk töresinde, kıyafet, mevsimsel olarak hava durumuna göre, Türk örf ve adetlerine göre giyilirdi.
Kural 3-Erdemlilik;
Türkler ve Türk egemenliğinde yaşayan herkes güvenilir, çalışkan, konusunda uzman olmalıdır. Türk töresi, tüm diğer kabilelerin ve dünya milletlerin “evrensel” ahlak değerleriyle örtüşür. Türklerde su kaynaklarında beraberce yıkanıldığı bilinmektedir. Sevişmek adam öldürmekten daha ayıp değildi.
Cinsel taciz asla olmaz, hiç kimse cesaret edemez, aklından bile geçiremezdi. Çünkü, töreye göre çok ağır cezalar uygulanırdı. Hırsızlık, devlet malına zarar verme vs. asla olamazdı çünkü; Türklere göre devlet malı, ulusun malı olarak bilinirdi, kutsaldı. Devlete zarar vermek, ideallerin alçaltılması, ahlaki değerleri kıymetten düşürmek, sır saklamamak aynı şekilde cezalandırılırdı.
Kural 4-Adalet;
Türk töresinde cezalar çok nettir. Tüm toplum bireyleri tarafından bilinir ve kesin uygulanır. Herhangi bir boy üyesi, kurultaylarda Kaan’dan hesap sorabilir. Yönetici / yönetilen/ceza veren omuz omuza çalışır, birbirine karşı sorumludur. Doğuya, güneşe bakan evlerinin kapısı kilitlenmez. Hırsızlık yoktur. Hakan kendi özel varlığını belli zamanlarda halka eşit dağıtılırdı. Eski Türklerde suç: “şerefli” suç: “şerefsiz suç” diye ikiye ayrılırdı. Türk töresine karşı çıkan hanedan mensuplarına ölüm cezası verilince, kendi yayının kirişi ile boğulurdu. Osmanlılar devrinde bile bu böyle olmuştur. Namussuzluğun, iffetsizliğin cezası ölümdü.
Kural 5-Aile;
Büyüğe saygı, küçüğe şefkat ve sevgi zorunludur. Toplumun inşa edildiği temel noktadır. Anne ve baba, çok küçük yaşlardan başlayarak töre kurallarını ve bildiği her şeyi çocuklarına öğretir.
Kural 6 -Etik anlayış;
Toplum faydası için dürüst davranan her bireyin önü açılır. Yönetici sınıfına geçer. Töre dışı, bencilce davranan birey, sınıfı, yaşı ne olurda olsun toplum dışı bırakılır. Hiç kimse onla konuşmaz, sofraya alınmazdı. Oba tarafından dışlanırdı.
Kural 7-Özgürlük;
Türk ulusunun Türk’ten başka efendisi olmaz. Hür yaşar.
Kural 8- inanç;
Türk devletinin dini yoktur, Laiktir. inanç, kişisel bir şeydir. Türk egemenliğinde, Türk töresine göre, Musevi, Hristiyan, Budist, Şaman vs. mutlu bir şekilde yaşamışlardır. Türkler, din sömürüsüne dayanan tüm iktidarların yıkıldığını görmüştür. Töre, din sömürüsünü affetmez. Din görevlileri siyasete karışmaz. Onlar; ait oldukları topluma efsun, ölüm, doğum sırasındaki ritüelleri yerine getirme işini yapar.
Kural 9-Yönetim şekli;
O zamanın koşullarına göre, en ileri demokrasidir. Devlet yapılanmasında töre esastır. Devlet yurttaşlarının ücretsiz ulaşım, sağlık, eğitim, güvenliğini sağlar. Bu bağlamda ipek yolu ile tüm Asya ve Avrupa, binlerce Türk ürünü yapıtlarla, kervansaraylarla doludur.
Kural 10- Kültür;
Diğer kültürlerin gelenek göreneklerine, sağlıksız yiyeceklerine ve giysilerine özenilmez. Taklit edilmez. Gösterişe ve debdebeye önem verilmez. Yöneten / yönetilen hiçbir şeyi israf etmez, aynı şeyleri giyer, aynı şeyleri içerler. Sosyal felaketlerde /kıtlık /deprem/ sel olduğunda ortak akıl ile birlik olup, her türlü zorluğun üzerinden gelirler.
Kural 11-Eğitim;
Çok küçük yaşlardan itibaren çocuklara Türk töresi öğretilir. Barışta ve savaşta tam olarak ne yapacakları konusunda bilinçlendirilirler. Hakanlar tüm buyruklarını bilinçli verir. Halklar ve beyler cesur ve bilgedir. Türk Milletini sevmek üzere yetiştirilir.
Türk töresi, yüksek çok küçük yaşlardan başlayan sorumluluk duygusu demektir. Devlet hizmetinde, insanların ilişkilerinde millete hizmeti ve insanlara saygıyı esas alır. Ağırbaşlı, vakarlı, ciddi, çok konuşmayan, gerektiği zaman az ve öz konuşan, soğukkanlı olan, birden öfkelenmeyen, cesur, ahlaklı, azimli, sözüne ve vazifesine sadık, disiplinli, yalan söylemeyen kişiler yetiştirilir. En önemlisi, topluma ihanetin zararları ve cezası öğretilir.
şu günlerde ihtiyacımız olan yazısız hukuk kurallarıdır. ah ah... bilge kağan olsaydı şimdi şu sapıkları dağlarda kazığa geçirip bozkurtlara aş ederdi, hey gidi hey...
Türk töresiyle bütünleştirilen ancak aslında farklı kültürlerden geçmiş şeyler:
Kırmızı kuşak
Kadının evin içine tıkılması
Bedelli askerlik(Türk ne paralı asker olmuştur, ne de vatanını savunduğunda bir karşılık beklemiştir.)
ibrahim Kafesoğlu'nun Türk Milli Kültürü isimli kitabı bu alanda çok faydalıdır. islâm öncesi toy ve törelerimizden bahseder. 400 küsür sayfa zevkle okuyabilirsiniz. Son olarak; "Üstte mavi gök çökmedikçe altta yağız yer delinmedikçe senin ilini ve töreni kim bozabilir?"
dinlerce ilan çoğu yasak, türk töresince de yasaktır.
üstelik türk töresinin cezaları pek çok kez daha ağırdır.
benim de gönlümden geçen türk törelerine dayanan bir anayasa.
o günleri görürüz umarım.
unutulmasın ki türkler ilk kez anadolu'ya gelip, türk töresini yavaş yavaş terk ederken aralarından tek tük sapkınlar çıkmaya başladı. daha sonra orta asya'da da türk töresi unutulur oldu.
tarihi orta asya türklerinin sosyal yaşantısına dair arap olsun, çinli olsun dilediğiniz kaynağa bakın.
en ufak sapkınlık göremezsiniz.
Eski Orta-Asya Türk toplumunda büyük değer atfedilen “Töre”nin oluşumunda üç yoldan bahsedilebilir: Kağanlar tarafından konulan kurallar, Kurultaylarca getirilen kurallar ve toplum içinde kendiliğinden, yavaş yavaş oluşan kurallar (Yosun Hukuku). Bu yollarla meydana getirilen kuralların adalete uygun olması ve Kağanlar da dahil olmak üzere töreye tüm toplumca riayet edilmesi zorunluluk sayılmıştır.
1. Kağan Tarafından Hukuk Kurallarının Konması
Kağan eski Orta-Asya Türk hukukunda yasamanın bir kaynağı sayılırdı. Bu yetki Gök-Tanrı’dan gelen egemenlik (kut) ile açıklanabilir. Devlet kuran ve yöneten her kağan bunu törelerle gerçekleştirirdi. Örneğin, Göktürk Devleti’nin kurucusu Bumin Kağan tahta oturduktan sonra Türk ulusunun ülkesini ve töresini düzenlemiş, ardından da dört tarafa egemenliğini yayarak imparatorluğunu kurmuştur.
Bir ara çökmüş olan Göktürk Devleti’ni yeniden bağımsızlığına kavuşturan Elteriş Kağan da, töresi bozulmuş olan Türk ulusunu atalarının töresince tekrar diriltmiş ve töreye canlılık kazandırmıştır.8 Bilge Kağan ise, “… Ben tahta çıktıktan sonra bunca önemli yasayı dünyanın dört bucağındaki halka verdim”9 sözleriyle, yasa koymanın önemini dile getirmiştir. Görüldüğü gibi, kağanın hukuk kuralı koyması, getirilen kuralları töre haline getirmekte, kağanın yasası Türk toplumunun töresi olmaktadır.
Eski Türk Orta – Asya devlet sisteminde kağanın hukuk kuralı koyma görevi, ülkeyi tanzim – idare etme ve halkı düzene sokma ödevinin bir sonucudur. Kağanın bu görevi ile ilgili olarak Orhun Yazıtları ve Kutadgu Bilig’de önemli ifadeler yer almaktadır. Örneğin, Orhun Yazıtları’nda geçen “…Amcam Kağan oturarak Türk milletini tekrar tanzim etti”, “… insanoğlunun üzerine ecdadım Bumin Kağan, istemi Kağan oturmuş. Oturarak Türk milletinin ilini, töresini tutuvermiş, düzenleyivermişler” ve “…bu alan içindeki pek çok halkı ben düzene soktum” cümleleri hemen dikkati çekmektedir.
Kutadgu Bilig’de de konuyla ilgili şu sözler yer almaktadır:
“Beyler memleketi tanzim ve idare etmek, halkı düzene sokmak için atanmışlardır.” “Ey hükümdar! Sen bugün bir hekimsin, halkın ise sana muhtaç olmanın hastasıdır.” “Eğer sen bunlara ilâç vererek tedavi etmezsen, halk için bir hayat felâketi olursun.”16 “Tanrı bunu yarın sana sorar; orada kendini kurtaracak cevabı hazırla.”, “Sen her vakit doğrulukla hükmet, beylik kanun ile ayakta durur.”18 “Ey Bey! Gücün yettiği kadar kanunu tatbik et ve halkın hakkını vermeye çalış.” “Benim bu kanunum hangi memlekete erişirse, o memleket – baştan başa taşlık ve kayalık dahi olsa – hep düzene girer.”. “Kanun sudur, akarsa nimet yetişir. Ey hakim! Memlekette uzun müddet hüküm sürmek istersen, kanunu doğru yürütmeli ve halkı korumalısın. Kanun ile ülke genişler ve dünya düzene girer.”
Bu tür cümlelerden, kağanın ana görevlerinden biri olan ülkeyi ve halkı idare etmenin ancak kanunlara uygunlukla sağlanabileceği vurgulanmak istenmiş ve kağan hukuka uymaya davet edilmiştir. Söz konusu ifadelerle, o dönemde doğal olarak adı konamayan bir “Hukuk Devleti” anlayışının altının çizilmeye çalışıldığı söylenebilir.
2. Kurultaylar Tarafından Hukuk Kurallarının Konması
Eski Türkler’de kurultaylarca alınan kararlar da törenin bir kaynağı olarak görülmektedir. Orta-Asya Türk toplumlarında kurultaylara büyük önem verilmiştir. Orhun Yazıtları’nda geçen “Beyler de, ulusu da birbirine uygun imişler, o yüzden ülkeyi o kadar iyi koruyabilmişler, ülkeyi koruyarak yasalar düzenlemişler” sözleriyle, yasama işlerine yeri geldiği zaman boy ve oymak beylerinin de katılabildiği anlatılmak istenmiştir.
Eski Türkler’de adeta kurumsallaşmış, toplantı zamanları önceden belli olan üç kurultay toplantısından söz edilebilir. Bunlardan birincisi yılın ilk ayında, yani Ocak’ta Kağan’ın sarayında yapılan ve daha çok dinî niteliğe sahip olan bir kurultaydı. Bu toplantıda atalara kurbanlar verilir, bazı önemli idarî ve hukukî kararlar alınırdı.
Yılın beşinci ayında (Mayıs’ta) toplanan ve “Büyük Kurultay” adı verilen kurultayda dinî törenler yapılır, kurbanlar kesilir, Kağan’a bağlılık ve sadakat yemini yenilenirdi. Bu toplantıya katılmayan beyler Kağan’a isyan etmiş sayılırlardı. Büyük Kurultay’da idarî kararlar da alınır, ayrıca törede yapılması düşünülen değişiklikler tartışılırdı.
Görüldüğü gibi, ilk iki kurultayın, hukuk kuralı hazırlanmasında ya da mevcut törede bazı değişiklikler yapılmasında rolü bulunmaktadır.
Üçüncü kurultay toplantısı ise Sonbahar’da, Eylül ayında yapılan “Savaş ve Sayım Kurultayı” idi. Yine dinî törenlerin yapılıp kurbanların kesildiği bu kurultayda asker ve at sayımları yapılır, onların savaş kabiliyetleri tespit edilir, savaşa dair konular konuşulur, askerî talim ve manevralar yapılırdı. Bu hazırlıkların yapılmasının nedeni, artık savaş zamanının gelmesidir; zira yerleşik ulusların ambarları dolmuştur.
Kurultayların kağanın aldığı kararları denetleyici bir rol de üstlenerek kağanın egemenliğine bir sınır teşkil ettiği düşünülmektedir. Ünlü Göktürk hükümdarı Bilge Kağan’ın Göktürk şehirlerinin surlarla çevrilmesi ve Budizm ile Taoizm’in öğrenilmesi yolundaki iki teklifinin kurultay tarafından kabul edilmemiş olması bu konuda önemli bir örnektir.
Kurultayların önemli bir görevi de, Gök-Tanrı tarafından kut (egemenlik gücü) verildiğine inanılan ailenin üyeleri arasından yapılan kağan seçimi işiydi. Eğer vefat eden kağanın ailesinden yeni kağan seçilebilecek hiç kimse kalmamış ise, kurultayın yeni bir bey ya da kahramanı kağan olarak seçebilmesi mümkündü.
Ayrıca, bir savaşın kaybına neden olan, kağanlık görevinde başarı sağlayamayan, halkına refah temin edemeyen, kanunlara ve töreye aykırı hareket eden kağanın diğer hükümdar adaylarının veya kabile reislerinin çabalarıyla görevinden uzaklaştırılabilmesi, hatta öldürülebilmesi mümkündü.
Bunun tipik örneği Göktürk tarihinden verilebilir. 692 yılında Kutluk Kağan’ın ölümüyle boşalan kağanlık tahtına oturan Kapgan Kağan, 24 yıl süren kağanlığı süresince Göktürk Devleti’ni her yönden geliştirmiş, Orta-Asya’yı tamamen Göktürk hakimiyeti altına almış ve devleti dönemin en güçlü devleti haline getirmiştir. “Kapgan” unvanının “Fatih” anlamına gelmesi de zaten bu yüzdendir. Çin’i en fazla korkutan, en çok zafer elde eden Göktürk Kağanı olarak Kapgan Kağan’ın sert ve kararlı yönetimi, bir süre sonra ülke içinde çeşitli huzursuzluklara neden olmuş ve ülke içinde, bazen fetihleri de engelleyen isyanlar çıkmıştır. Bu arada Çin imparatorları da Göktürk Devleti’ni zayıf tutmak için asî kabilelere sürekli destekte bulunmuş, onlara çeşitli hediyeler sunmuş ve bazı Çin unvanlarını bile vermekten çekinmemişlerdir. Sonunda Kapgan Kağan’ın asî bir kabile olan Bayırkular’ın şefi tarafından öldürüldüğü anlaşılmaktadır. Onun ölümünden sonra, Göktürk tahtına, atadığı oğlu inel geçtiyse de, Kutluk Kağan’ın küçük oğlu Kül Tegin amcasının bu atamasını tanımamış. inel ve ailesini tümden ortadan kaldırarak ağabeyi Bilge Şad’ı kağan olarak tahta geçirmiştir.
3. Toplumda Kendiliğinden Ortaya Çıkan Gelenek Görenek Kuralları (Yosun Hukuku)
Törenin oluşmasında karşımıza çıkan üçüncü kaynak Yosun’dur. Toplum içinde geleneksel olarak, yavaş yavaş ve kendiliğinden oluşan kurallar, kağanın kabul ettiği nispette Türk Töresi’nden sayılırdı. Eski Türkler’de, özel hukuka ait kurallar, özellikle de Şahıs, Aile ve Miras Hukuku kuralları bu şekilde oluşmuştur. Yine, dinle alâkalı konularda da yosun hukukunun uygulandığı görülmektedir.
Töre her ne suretle ortaya çıkmış olursa olsun, tüm toplumu, hatta hükümdarı da bağlayıcı objektif hukuk kuralları toplamıdır. Orhun Yazıtları’nda töresiz bir devlet düzeninin düşünülemeyeceğinden söz edilmektedir. Nitekim, Bilge Kağan “… Ben tahta çıktıktan sonra bunca önemli yasayı dünyanın dört bucağındaki halka verdim” sözleriyle bu gerçeği dile getirmiştir.
Aynı anlayışı Kutadgu Bilig’de de bulabilmek mümkündür. Bu ünlü eserin yaratıcısı Yusuf Has Hâcip “Devlet silâhla kurulur, ancak kalem ve yasayla yönetilir” demek suretiyle bu gerçeğin altını çizmiş bulunmaktadır.
--spoiler--
doğu ve güneydoğu da yaşayan insanların toplumsal kurallarını ve bu kurallar sebebiyle oluşan sorunları konu edinen televizyon dizilerince töre kelimesi bir genellemeye tabi tutulup arada türk töresi de taşlanmaktadır. en azından ben öyle hissetmekteyim. türk töresi bir ulusun edindiği evrensel düzeyde hukuk kurallarıdır. belki bir kaçı bugün için ilkel kalabilir, belki bize olumsuz gelen bazı kuralar olabilir ama yinede ekseriyeti halen dünya genelinde kabul görecek düzeyde kurallardır.
Türk Hakanı da dahil olmak üzere tüm millet töreye uymak zorunda idi. Milletin Dirlik ve düzeni için bu konuda katı olmak şart idi. Şimdi gerek olduğu gibi.