öldürücü hamledir. maddi açıdan da manevi açıdan da. tokat yiyen kişinin kilometrelerce sürüklendiğinden dem vurmayacağım. uzun, ojeli tırnaklı esas kadın yediği tokatla yanağını tutar, saçları da yanağa paralel savrulmuştur zaten. titreyen çeneyle bir şeyler mırıldanmaya çalışır sonra ise ağlayarak arkasını döner ve gider. er kişinin sergileyeceği tutuma göre final şekillenir.
arkadaş evde dört tane ansiklopedi olsa onu da okuycaz zaten. ha o zaman belki bu sorunu bir devrimci edasıyla çözebilir, eve gelirken aldığım oscar ödülünü sokakta gördüğüm bir sinema aşığına verebilirdim.
tamam oscar esprisi hiç olmadı kabul.
burası türkiye eyvallah, olayın sosyal boyutunu göz ardı edeni de üç gün aralıksız izzet yıldızhan dinlemekle cezalandırsan kimse sesini çıkartmaz.
ama mevzunun sansür, bilmemney furyası, efendime söyleyeyim daha bir sürü şey olmamasının sebebi şudur. lan alt tarafı tokat. bu kadar gelenek haline getirilmesinin, her sahne bir kez atılması veya niyetlenmesinin gizli bir amacı olmalı. dış güçler falan diyip işin içine dış güçleri sokmak istemiyorum bakın. bunu yapacak kudretim var.
benim dek derdim yeni ibram'lara ışık tutabilmek, onlara güvenli bir sinema sektörü bırakabilmek.
bazen gerçekten atılandır. babası figüran olan bir arkadaşım anlattı da, az dayak yememiş babası. bu da ne kötü bir olaydır abi. babam dayak yedi diye geh geh anlatıyor adam. ulan benim babam dayak yese babam yok benim derim. bu adam babam figürandı diye geziniyor ortalarda. havamı atıyor nedir anlamadım. anaaa, aklıma şimdi geldi, geçen ay bir ps2 kolumu ödünç almıştı haftaya getiririm diye, geri getirmedi hala ş.siz. figüranın oğlu nolcak.
filmdeki kadın karakterler adamın birinin tacizine uğradığında kocaları hep bunun üstüne denk gelir ve olayın yanlış anlaşılmasının akabinde kadın ''nalçak, naşşağılık kadın.'' nidalarıyla birlikte o tokadı alır. eliyle yanağını tutarak kaçmasından yaklaşık 20 yıl sonra bir daha karşılaşırlar ve -adam kadını affeder-. film mutlu sonuna ulaşır.
en çok akılda kalan tokatlı sahnelerden biri tarık akan'ın boşver arkadaş filminde selma güneri'yi tokatladığı sahneyken bir diğeri de şark bülbülü filminde kemal sunal'ın dinçer çekmez'in kelini tokaladığı sahnedir.
gün geçmiyor ki "tukaka" cılık kendine yeni yeni kulvarlar bulmasın. Son gözde türk sinemasındaki tokat'mış.
Türk sinemasında eleştirilecek zilyon tane konu varken (tema, sansür, 70'li dönemlerin seks furyası, hülya koçyiğit koşuşu, türkan şoray kuralları, karikatürize edilmiş dönem filmleri) neden üç ansiklopedi karıştırıldığı halde 'tokat' sahnesinden dem vurulmuş; bunu anlamakta güçlük çeksem de, yine de size laflar hazırladım.
sebebi çok bilimsel yaklaşarak direkt genlerimize bağlıyorum ben arkadaş.
tokat; arabesk bir millet olmamızdan kaynaklı olabilir mi?
zaten sen de kız arkadaşını bir erkekle yatakta yakalasan aklından geçireceğin ilk tepki "sille, tokat, tekme" gibi tepkiler olmayacak mı?
Burası Türkiye, burada kadınların tıpkı filmlerdeki gibi ilk maruz kaldıkları tepki "şiddet" bundan olabilir mi?
erkeklik egonuza belki de küçüklük yaşlarda ilk öğretilen dürtü "şiddet" olabilir mi?
bence "tokat" türk sinemasındaki erkek hegomanyasının doğal bir sonucudur.
Türk sinemasının da erkek egemen güçler tarafından yönetilmediği, başka bir dünya mümkün.
Neden en geyik konularda bile bu kadar sinirlenebiliyorum ki ben?
şu başlığı nasıl cool gösteririm, nasıl bir ciddiyet katarım diye üç ansiklopedi karıştırdım işin içinden çıkamadım arkadaş. mevzumuz basit aslında, atılan hadsiz hesapsız tokatlar.
biliyorum ki eski türk filmlerini izleyip taşak geçmek adetimiz olmuş ama amaç o değil. oturdum kafa yordum lan. bin film izlediysem hepsinde bir tokat atma mevzusu. üç aydır evden çıkmıyorum bak. ne bileyim mevcut atraksiyon bir küfürde kalsın mesela, hata yapan kadının bir kerelik ardından bakılsın, piçlik yapan çocuk ulan kerata seni diye geçiştirilsin bir kez. ama yok bilader, komedisinden dramına kadar her filmde bir tokat her filmde arkadaş ya.