öncelikle bu başlığın türkiye'de müzik şeklinde de isimlendirilebileceğini belirtelim. dünyada türk müziği denildiğinde akla ilk gelen müzik eserleri çoğunlukla eurovision şarkı yarışması'nda ülkemizi temsil eden pop şarkıları ve mevlevi ayin müzikleri oluyor. fakat türkiye'nin müzik tarihi incelendiğinde tangodan deneysel müziğe değişik müzik türlerinde eserler veren birçok sanatçının ayak izlerine rastlıyoruz. sadece türk müzik tarihi için değil aynı zamanda dünya müzik tarihi için de büyük önem taşıyan müzisyenlerimizi sadece bir müzik türü altında sınıflamak oldukça zordur. örneğin fahri kayahan'ın eserleri türk klasik ve halk müziklerinin öğelerini birlikte barındırır. Cahit Oben müziği'nde garage rock, anadolu pop ve daha birçok farklı müzik türünün nefesini hissedebiliriz. bu hatırlatmadan sonra 14. yy'dan bugüne anadolu ve rumeli topraklarında performe edilmiş müzik türlerini ve bu müzik türlerinin seçkin sanatçılarını kabaca yazmaya çalışalım.
son 10 yıldır yerlerde sürünen bir kavramdır. kimin neyi nasıl yaptığını geçtim, eğitimliymiş eğitimsizmiş ondan da geçtim, inanılmayacak derecede yeteneksiz insanların elinde geçmiş bir şirket olmuştur adeta!
"ama iyi müzik yapanlar da var..." falan diyerek kendimizi kandırmayalım. devede kulak onlar sözlük! o kadar da olsun zaten; ama genele yayılmış türk müziğinin ne durumda olduğu ve bu durumun bir an önce düzeltilmesi gerektiği ortada. bunu da yetenekten başka hiçbir şey yapamaz sözlük! yetenekli sözlüğüm benim... hadi gülüm, hercai gülüm...
müzik içersinde belirli nota aralıklarıyla sınırlı olmayıp içinde komalı sesleri de barındıran ve aynı zamanda, akorsal anlamda zayıf ama makamsal yönü gelişkin olan bir müzik türüdür.
değişip, başka kültürlerden etkilenmiş olmasaydı kopuz, dombra, temir komuz ve davulla yapılan bir müzik olurdu. tabi başka türk çalgıları da mevcutta örnekledim sadece.
başka kültürlerden öğe almak bizim işimiz. bunu bizden iyi kimse yapamaz. ayrıca çok ta iyi bir iştir.
tarih boyu türk müziği, batı müziğinin ses ve nota sisteminden farklı bir sistem içinde kendi geleneğindeki makam ve usul yapısında gelişmiş ve edebiyata dayalı olagelmiştir. klasik türk müziği daha çok divan edebiyatı ve halk müziğimiz ise halk edebiyatı ile yoğrulmuştur. klasik türk müziği çoğunlukla saray çevrelerinde geliştiğinden, daha süslemeli ve dolaylı bir anlatıma haliyle daha elitist; halk müziği ise saz şairlerinin, aşıkların elinde geliştiğinden daha yalın bir anlatıma ve avama yakın olmuştur.
türk müziğinin batı müziği ile alışverişi 17. yüzyıla kadar dayanır. özellikle mehter müziğinin vurmalı karakteri, batı müzisyenleri etkilemiştir. (bkz: turkish alla turca) bugün batı orkestrasyonunda yerleşik hale gelmiş bir çok vurmalı çalgı, bunun yanısıra nakkare, kös, üçgen, zil ve çevgan gibi mehter müziğin çalgıları doğu kültürünün (türk müziği vasıtasıyla)batıya armağanı olmuştur. bu etki yüzlerce sahne yapıtı ve batılı bestekarların eserlerinde görülür. (bkz: verdi). (bkz: nabucco). (bkz: mozart).
19. yyda osmanlı'da yeniçeri ocağı kaldırılınca mızıka takımı mehterhanenin yerine de, 2. mahmut tarafından batılı anlamda bir bando kurulmuştur. o dönemin mahmudiye ve mecidiye marşları bugünkü bando müziğimizin de ilk örnekleri olmuştur.
cumhuriyet döneminin batılılaşma politikası doğrultusunda gerici olarak algılanan klasik türk müziğinin mekansal-kurumsal imkanları ortadan kaldırılmıştır. 30'lu yılların ortasında türk müziğinin radyodan yayını dahi yasaklanmıştır.bu tarz müdahalelerler "müziğin iradi olarak değişmesi istendiği için" müzik üretiminde "boşluk" yaşanmış ve öte yandan da irade dışı olarak da alaturka-alafranga müzik ikilemi şeklinde tanımlanabilecek bir soğuk savaş ortamınında nedenleri hazırlanmıştır.
cumhuriyetimizin müzik politikası bir yandan konservatuvar ve orkestraların kurulmasını desteklemişti. batı müziğinin gelişmesi diğer yandan da halk müziğinin armonize edilmesine dayanan "çağdaş türk müziği" denilen kavramını ortaya çıkarmıştı.
(bkz: türk beşleri)
ancak uygulanan radyo yasağı süresincönce arap radyoları, ardından da mısır filmleri aracılığıyla arap müziğinin türkiye'de yayılmasıyla alaturka müziğe bir de arabesk kültür hakim olmaya başlamış ve müziğimiz zamanla sadece buna indirgenmeye başlanmıştır. 60 'lı yılların sonunda gelindiğinde hızla sanayileşen ve kentlileşen toplum üstyapısını arabeskle ete kemiğe bürümüştür. zamanla sosyal adaletsizliğin getirdiği protesto kültürü, 60 sonrası ozan ve aşıkları sazı ve sözü ile kent yaşamına dahil etmiş ve devlet iradesine bir başkaldırı niteliğinde olan kitlesel arabesk sevdası kökleşmiştir.
bugün müziğimizde görülen bu dialektik çatışmanın antitezi olan arabesk müzik devlet eliyle yapılan batılılaşmaya karşı halk nezdindeki direnişin kökeninde yatan gerçeğin başkalaşmış ve karakterini bulmuş halini bize göstermektedir.
Tarihi verilere göre Türk Müziği, Orta Asya Türk Müzik kültürüne dayanmaktadır. Bu Gelişim Farabî (870-950), ibni Sîna(980-1037), Safiüddîn Abd'ül Mü'min Urmevi (1224-1294) gibi Türk bilgin ve müzik teorisyenleri tarafından ortaya konmuş , bunu izleyen dönemlerde yetişmiş Türk Müziği bilgin ve bestecileri de teorik yapıda ,formda, melodide , ritmde yeni oluşumlar ve zenginlikler sağlamıştır.
Türk Müziğinin bir dönem başlatmış önemli kişileri; Abdülkadir Meragi (Klasik kişiliğine bürünme), Itri (Klasik anlayış), ismail Dede Efendi (Neoklasik anlayış), Hacı Arif Bey (Romantik anlayış), Rauf Yekta Bey- Hüseyin Sadeddin Arel-Dr. Subhi Ezgi (Çağdaş dönem başlangıcı).
osmanlı döneminde bestekarların arap diyarlarına gidip oralardan uşşak, hüzzam, hicaz gibi makamları alıp harmanlanması da türk müziğine katkı yapmıştır..Biz arap diyarlarına gidip makam alırken araplar da türkiye'ye gelip bizden "müziğin ruhunu" almaya çalıştılar.daha da uzar ama bu kadar hatırlatma yeter.
Ama bir kaç sanatçı müsveddesi yüzünden son Zamanlarda iyice boka sarmıştır . işin ilginç yanı bu saçma salak şarkılar milyonlarca tık alıyor. Çok yazık.
Çok sesliliğin gelişmemesindeki temel faktör siyasi ve dini tek başlılığın gelişmiş olmasıdır. Aynı mesele türk resminde de geçerlidir ve perspektifin bulunmaması sebebidir. Çünkü perspektif derinlik, derinlik başka noktalardan bakıldığında başka şeyler görme algısı oluşturmak demek. Yani yine merkezi yönetime aykırı.
Bir diğer sebebi de duraklamaların türk müziğinin ruhuna katkısı. Bu duraklamalar çok sesli müzikte hissedilemediğinden türk müziğinin tek sesli kalmasında etkisi vardır.
En güzel örneği klasik türk musikimizdir. Gelenekli müziğimiz olarak bugünki tanımıyla sanat musikisi türklerin en gelişmiş muziğidir. Her ne kadar kökleri saraya uzanıyor olsa da tümden bize aittir. Bizim değerimizdir. Türkün muziğindeki en yüksek kültüre ulaşan türdür. Estetiği ve şiiri bünyesinde toplar.