tıpta algı yolu iltihaplanması olarak bilinen bir hastalığın sonucudur. son dönemlerde çok sayıda insanın algılarına kasteden bu hastalığın tedavisi ne yazıktır ki günümüz tıbbi şartlarında dahi mümkün görünmemektedir. türk milliyetçiliği ne insanları tipleri ile yargılamak kadar basit, ne de birilerinin tekelinde olabilecek kadar sınırlıdır. ve türk milliyetçiliği, ithal bir ideoloji olan faşizmden ve onunla aynı şekilde yurt dışından ithal edilmiş komünizm'den kesin ve net sınırlar ile ayrılmıştır. çok daha özgün, çok daha bu topraklara aittir. temelinde ise türkiye vardır.
dipnot: elbette ki dışarıdan güzel olan, örnek alınmalıdır. ancak; alınan düşünce yapısı veya sistemin bu toprakların karakteristik yapısı ile kan uyuşmazlığı yaşamaması adına ciddi derlemeler yapılmalıdır.
ve bir dipnot daha: bir dönem bu ülkede milliyetçi olduğunu söyleyen * insan olanların, biçtiği insanlar bu ülkenin menfaatlerini kendilerinden daha çok gözetmişlerdir.
komünizm görüşünü teröristlik-anarşistlik olarak nitelendirenlere sert biçimde cevap veren çok bilmiş komünistlerin,aynı şekilde milliyetçilere önyargılı olarak davranmalarıdır.
çok büyük yanılgıdır. herkez kültürünü, dilini savunup, taşıyabileceği en üst seviyelere götürebilir. ama başka dillere, kültürlere saldırarak ve en üst ırk kendisininmiş gibi diğer etnisiteleri aşağılamak faşizmin göstergesidir. malesef ülkemizde ürkütücü gençlik bu durumu böyle algılıyor. ülkücü demiyorum çünkü onların bir ülküsü yok sadece sürü halinde dolaşıp milleti korkutması vardır.
sadece ve sadece başka faşistlerin içine düştüğü durumdur. aklı başında düşünebilen her kişi bunun faşistlik değil vatanseverlik olduğunu bilir. bu güzel ülkü de iki üç çapulcu ile kirletilmemelidir.
ülkeyi bütünüyle sahiplenmek, üzerinde yaşayan tüm unsurların eşit şartlarda mutlu bir hayat sürmesini istemekse kastedilen, bunun ismi asla milliyetçilik değildir. bu vatanseverliktir. sapla samanı ayırmak lazım. öncelikle kavramların tam anlamlarını bilmek gerek.
nasıl ki sosyalizm, komunizmin geçiş dönemi, ara formu ise, her türlü milliyetçilik de, faşizmin geçiş dönemi ara formudur. bu bağlamda sadece türk milliyetçiliği değil, her türlü milliyetçilik, faşist uzantılara sahip olduğundan tehlikelidir. bu bağlamda milliyetçiliğe light faşizmdir diyebiliriz.
Irkını sevmenin diğer ırklara karşı kin beslemeyi gerektirmediğini bilmeyenlerin işidir.Türküm, ırkımı seviyorum ama kimseyle bir sorunum yok nasıl faştlikle suçlanabilirim ?
kavram kargaşalarının arasında kalmış insanlarca sıkça düşülen yanılgıdır. efendim bakıyoruz hemen sosyalizm'i, komünizm için yumşak geçiş olarak algılamak marksist teoride oldukça sık kullanılan bir yaklaşım olsa da an itibari ile bakıldığında komünizm ve sosyalizm birbirinden net şekilde ayrılmış yaşamsal iki düşünce ürünüdür. ki gene an itibari ile türk milliyetçiliği dediğimiz düşünce yapısına bakıldığında faşizmden çok ama çok uzak bir çizgi izlemektedir. faşist düşüncede aslolan "üstün ırk" fikri an itibari ile türk milliyetçiliği çizgisinde olduğu savunulan hiç bir siyasi partinin, oluşumun yakın çevresinde görünmemektedir. hatta o derece ki "bu topraklara vatandaşlık bağı ile bağlı olan herkes"i kabul eder. gidip de bir dönemin alman vatandaşlarına göz atmakta faide görmekteyim tam bu hususta... velhasıl türk milliyetçiliği dediğimiz siyasi düşünce sistemi(en azından an itibari ile) "biz şöyle üstünüz, biz böyle üstünüz" demekten ziyade "biz çok aciz kaldık, çok ezildik" gibi bir politika izlemektedir. ki faşizm dediğimiz anlayışta bunu söylemek ne derece mümkündür gene araştırılsındır. farklı pencerelerden bakmayı becerememek ise özünde yobazlık olmak ile beraber açılan bir pencereye de anlamsız, saçma bir şekilde aşırı tepki vermek de faşizm ile doğrudan ilintili görünmektedir*.
izmlerin tümünü insanlar oluşturur ve insanlar sürdürürler. sosyalizm ve komunizm ifade ettiği anlamlar açısından birbirinden cok farklı kavramlar olsa bile, son tahlilde hem bu doktrinlerin kurucuları, hem de benimseyenler tarafından birbirini ikame eden ve birinden diğerine geçişte ara form olarak kullanılan doktrinler olduğu açıktır. aynı şekilde kendi gözlemlerime dayanayarak söylüyorum ki, ülkücü olarak bıraktığımı türkçü bulduğum çok oldu.
milliyetçilik, herhangi bir ırkı esas olarak diğerlerinden daha çok sevmekle başlar ( ülkeden bahsetmiyorum, ırktan bahsediyorum) esasen milliyet ve ırk kavramları eş anlamlı olduğundan gerçek anlamda bir milliyetçilikle, ırkçılık arasında hiç bir fark yoktur. bu bağlamda milliyetçilik açık bir biçimde faşizmi doğurur. zaten güzel ülkemizde de atatürk milliyetçiliği adı altında faşizmin dibine vurmuş bir çok bünye gözlemlense de, bunun kabahati mustafa kemalde olamaz.
bu bağlamda "türk milliyetçiliği faşizmdir." demek biraz ağır olabilir fakat, " türk milliyetçiliği, algı yanılsamasına düşmüş erk sahiplerinin elinde kolayca faşizme dönüşebilir." savı altında, türk ve her türlü milliyetçiliğin, halkların kardeşliği ve dirayeti düsturuna açık bir tehdit oluşturduğu inkar edilemez.
türkiye'de insanların olayları işlerine nasıl gelir ise öyle lanse etmesi sonucunda oluşan bir durumdur. konu ile ilgili birebir yaşadığım bir olay için faideli olacaktır (bkz: faşist olmak).
bakarsınız iki kişi arasında şahsi olan bir mesele hemen siyasileşir. milliyetçi olduğunu söyleyen bir adam gider ve bir başkasının kız arkadaşına sarkar. ilgili arkadaşımız gidip bu ahlak yoksununu uyarır ve neticesinde kavga ederler. ertesi gün kavga eden arkadaşımızın yanına karşıt görüşlü öğrenciler gelirler ve "biz senin yanındayız" gibi söylemlerle adamı kendilerine çekmeye çalışırlar. ki amaç olayı siyasi bir boyuta taşımaktır. falan filan... iki tarafın fanatikleri de bunu sıkça yapmaktadırlar gördüğüm kadarı ile... olayı farklı yerlere çekmek konusunda oldukça iyilerdir. bakıyoruz hemen gene yaşanmış bir örnektir sevgilim ile ortaköy'de gezerken 3 kişilik grubun taşkınlığı karşısında çileden çıkıp canım pahasına bir sorun yaşıyorum ama elemanların polise karşı yaptıkları savunma ile dumur oluyorum "kürtçe konuşuyoruz diye saldırdı" diyorlar. bu denli basit midir efendim durum? hayır...
bir başka hususa geçiyoruz komünizm ve sosyalizm temel yapı olarak aynı otoyolda seyreden iki araç gibi olsalar dahi; birbirlerinden net şekilde ayrılmışlardır. ki bundandır günümüz vitrin solcularının merhum bülent ecevit'in solculuğuna laf etmeleri(ki sayın ecevit sayesindedir bugün sosyal güvencemizin oluşu). hani bilmem anlatabildim mi a dostlar?
türk milliyetçiliği diğer etnisiteleri ve hayat algılarını yok etmeye çalıştığı, homojenleştirici olduğu ve bunu yargı baskısı ile yaptığı için doğru bir algıdır. tersini algılamak kastırır.
beterin beteri vardır; bunu beteri de, tarih dersinde öğretmenin size faşist diye hakaret etmesidir. sınavdan düşük aldığına mı yanarsın, sözlülerin düştüğüne mi yanarsın, arkadaşlarının dalga geçmesine mi yanarsın, artık karar sizin.
nazi almanyası'ndan 'ya sev ya terk et' sloganını araklamak faşizmi maşizmi geçtim de nasıl milliyetçiliktir. bu bile milliyetçiliğin aslında çok da 'milliyetçi' olmadığını gösterir. milliyetçi derken kastım hani herkesi türk yapacak kadar ülkelerini sevenler var ya onlara atıfta bulunuyorum.
ben ülkemi seviyorum o zaman millyetçiyim. o o kadar da basit değil. şöyle ki:
türkiye gibi geri kalmış ve totaliter ülkelerde elbette ki insanların yemeklerden önce ve sonra oyalanması için aşılanan milliyetçilik kavramına laf söylemek kolay bir iş değildir. hayata karşı antenleri açıp, dünyayı tanımayı gerektirir. türk milliyetçiliği bu ülkede insanlara bilimden ve sanattan önce verilir, milliyetçiliğin her şeyden önce gelmesi istenir.
dünyayı takip etmeyen insanların dünyanın sınırlarını truman show'daki gibi belirli zannedip, o sınırı aşmamaları ve 'her şey vatan için' modunda militarist robotlar olmaları doğaldır. dünyanın sınırları türkiye midir? değil arkadaş, tadılacak o kadar çok yemek ve kültür var ki...
her şey vatan için de peki sen n'olacan be hacı, senin hayallerin?
ben mi? ben doğarken ölmüşüm zaten.
cevap vermemiz gereken soru şudur: bir amerikan veya türk milliyetçisi birbirlerinden farklı mıdırlar? hayata karşı bakış açıları nasıldır?
kanımca hayata karşı bakış açıları farklı olsa bile bunu kendi ırklarının üstünlüğü olarak yorumlama eğiliminde olacaklardır.
abi resimle ilgilenir misin?
sadece türk ressamlarla ve türk resmiyle.
nazi almanyası farklı mıdır? bence hiç de değil. peki imkan ve yeterli bir taban olsa türk milliyetçileri abd'nin güdümünden kurtulup dünyayı türk yapma ülkülerini gerçekleştirmeyecekler midir? hani dünya türk olsun ülküsü.
geçmişte ve günümüzde farklı etnik gruplara uygulanan sistemli devlet politikaları nedir, hangi amaçlarla uygulanmıştır? ister iyi amaç deyin ister gerekliydi, sonuçta ne olmuştur? bu ülkenin vatandaşı olan milyonlarca insan ya ölmüş ya da sürülmüştür. maraş olaylarını, bahçelievler katliamını hiç mi bilen, hatırlayan yok? facebook testlerinden bir saat da şu olaylara ayırırsanız türk milliyetçilerinin neler yaptığını görürsünüz.
hepsini geçtim gündelik hayattan örnekler vereceğim: saçı uzun olanın kafasında gitar kırmak, kimin kimle birlikte olacağına karar vermek, ne zaman oruç tutulacağını insanlara saldırarak göstermek, beğenmediği adama satırla dalmak, mafya kurmak, derin işlere bulaşmak...
bunları türk milliyetçileri yapmıyor veya bunlar münferit olaylardır diyebiliriz. türk milliyetçiliği şöyledir, böyledir, bunlar yakışmaz diyebiliriz. tek yaptığımız kendimizi kandırmak olacaktır. türk milliyetçisi olup da içinde farklılıklara karşı saldırgan bir tutum olmayan varsa kendi adıma istisna diye ona derim.
bunlar olur, faşizm bu değil.adam ülkesini seviyor, milliyetçi bir kere. aslanım benim!
işte böyle Akrep gibisin kardeşim,
korkak bir karanlık içindesin akrep gibi.
uyan kardeşim! ülkemizi seviyoruz deyip onun anasını belliyorlar.
milliyetçilik farklı olana tahammülsüzlüktür. ülke sevgisi bu değildir. ülke sevgisi adı altında her istenilen davranış, her politika meşrulaştırılamaz! öyle olursa bizim gibi hiçbir alanda bir adım ileri de gidilmez. milliyetçilik iyi bir şey de olsa son tahlilde, bir insan beyninin yüzde seksenini buna ayırıyorsa bilim, sanat ve edebiyata yer kalmaz, kalamaz. biyolojiye aykırı bir kere. beynin yüzde sekseni demek einstein abimizin dediği gibi çocuk hastalığı olduğunu düşündürür.
yuri Gagarin ilk uzay uçuşunun ardından şöyle demiş: 'Yukarıdayken ülkeler arasındaki sınırları göremedim, benim için tek bir gezegen ve tek bir halk vardı.'
gene olayları tek taraflı ele alabilme yetisi tavan yapmış partizanları tenziy ederek kimi, çeşitli hususlara değinmek, dokunmak ve hatta girmek gereklidir... bakıyoruz hemen türkiye'de çeşitli görüşlerin, çeşitli hamlelerine... türk milliyetçisi olduğunu söyleyen kimi insanlar "bu ülke için canını verebilecek" onlarca yurtsever vatan evladını kendi ceza sistemleri ile cezalandırmışlardır. ki beyazıt katliamı bu noktada kendilerine lanet edilmesi için gözönünde bulunan en somut örnektir.
ancak bu durum temelde statüko ile alakalı bir durumdur. bu halk "milliyetçilik" anlayışına gösterdiği imtiyazın yarısı kadarını yurdum sol(!) görüşlülerine gösterdiğinde ortaya çıkan manzaraya da bakmak gerekmektedir(sözde halk mahkemeleri bu konuda ciddi ve somut bir örnektir). hani şu kendi ceza sistemlerinde insanların kafalarını taş ile ezen oluşumdan bahsediyorum. bildik mi? tamamdır. efendim her zaman söylemişimdir güç, şiddeti getirir. ve şiddet ise bir insanın en beter, en doyumsuz bağımlılığıdır. hani aklına gelebilecek bütün bağımlılıkların bir sınırı vardır ama şiddetin yoktur. şimdi aynı çerçevede bakıyoruz. "milliyetçilik" dediğimiz içi son zamanlar pekçe boşaltılmış bu siyasi anlayışın şiddet eğilimi aldığı destekten gelir. ve yurdum sol görüşünün her daim "masum, ezilmiş" rolüne bürünmesi de buradan gelir.
aklımda bir söz var hani belki çok sevdiğim kardeşlerimi de kıracaktır ama bu noktada es geçmek olmayacaktır "20sinde komünist olmayanın kalbi, 40ında komünist olanın beyni yoktur."*. bakıldığında zaman zaman tutarlılığını gördüğüm bu deyiş zaman zaman da hepten asılsız gibi gelmektedir şahsıma. nasıl baktığın ile alakalı... eğer ki bunu hakaret olarak algılayabilecek bir sol görüşlü insan varsa görüşlerini tekrar gözden geçirsindir. ancak; ben burada bunu tekrarladım diye beni linç(sadece fiziki bir eylem olarak almayınız) etmek isteyecek onlarca sığ görüşlü insan var burada. ki daha önce de karşılaştım bu gibi şeylerle, mühim değil. ve gene ancak; bu insanlara üzülmekten de alıkoyamıyorum kendimi. konuyu çok dağıtmadan devam edelim. sovyet rusya'yı model alan onlarca solcu tanıdım. hepsi vahim bir yanılgının pençesinde. zira komünizmin temeli zaten milliyeti reddeder. rusya model olamaz. komünizmin modeli zaten açık ve ortadadır. an itibari ile ütopik dursa da komünizm tek bir ülke için gerçekleşebilecek kadar basit bir düşünce şeklinin parmaklıklarına mahkum edilemeyecektir, edilmemelidir. ama kime anlatıyorum? nasıl anlatıyorum?
derin bir mesele olduğundan toparlamakta zorlanıyor, oradan oraya atlıyorum belki. affınıza sığınarak söylüyorum ki o bağımsızlıklarını kazandıklarında yurdumdaki çatlak seslerin tezahüratlarında kendisine yer bulan balkan devletleri kendi milliyetçi anlayışları sayesinde bunu becerebilmişlerdir. veya diğer tüm bağımsızlığını ilan eden devletler için söz konusu durum budur. temelinde bu vardır. ancak; hiç birisi çizgifilmlerden tanıdığımız şu fare gibi "yarın da dünyayı ele geçirmeye çalışacağım" dememektedir. diyemeyecektir de... amerikan milliyetçiliği dediğiniz şey beyaz amerikalıların, esmer göçmenlere karşı olmaları durumudur. ki bu iki farklı ten renginin mensupları birbirlerini gördükleri yerde öldürürler. türkiye'de de bu ortamı hazırlamaya çalışanlar olmasına rağmen "türk milliyetçisi"(gerçek milliyetçilerden bahsediyorum) olarak adlandırdığım kesim en azından an itibari ile aklı selim davranmakta, böylesine bir tutum sergilemektedir.
ki şundan kimsenin şüphesi olmasın. türk milliyetçiliği bahsedildiği kadar saldırgan, hırçın, şiddet yanlısı olsa idi; şu anda pkk denen terör örgütünün karşısına çıkartacakları bir oluşumu çoktan hazırlamış ve avlamaya başlamışlardı... ancak; bunun çözüm olmadığını bilmektelerdir, görmektelerdir... veyahut görenlerce engellenmektelerdir. şimdi tekrar bakıyoruz. sağ cahil, sağ katil, sağ şiddet yanlısı... amenna somut olaylar da var elimizde bu yargılara varabilmek adına. peki ya o alim, bilgili, entellektüel ve insancıl olan sol nerede? ben vereyim cevabını; şu anda saklanmış olsa gerek. çünkü varlıklarından adım kadar eminim. oturup çay içtim, bira içtim, sigaramı paylaştım, sigarasını paylaştım. varlar... tek ümidim de onlar zaten... hani bir yazarın deyimi ile geçiş dönemi solcuları. light kalan solcular... sosyalistler. söylediklerimin partizanlık olmadığını görebilenler. he yoksa vurun... ama sağlam olsun! zira bir kez ölür ve kahrolmayız her doğan günümüzde. ellerinizdeki kızıl bayrakların sopası ile vurun, kafamı kopardığınız orağın yanıbaşındaki çekiç ile vurun. ama bitsin artık bu "kör" yolculuk. çatlak bir ses sussun artık... vakti gelmiştir ne de olsa?..
bir insanı siyasi görüşünden dolayı fişlemektir. evet solcu olduğunu bildiğim bir arkadaşımla konuşurken kendi siyasi görüşümü söyleyince faşist damgası yedim. e bu kadar zaman muhabbet etmişsin benle bir bok anlamamışsın da onu söyleyince mi aklına dank etti. faşist demek daha büyük bir faşizmdir kanısına vardım. göz göre göre devlete ve vergilerimizle yapılan şeylere her gün eylem adı altında zarar veren insanlar ülke içinde ülke kurmaya çalışanları sevmiyorum ve bunun faşizmle alakası yoktur. itirazı olan?
(bkz: sprite'dan acımasız gerçekler)
Herkese Faşist yaftalaması yapmaktan başka bi haltı beceremeyen, savunma yaparken bile ateizm kokan komuşmuş pislik fikirleriyle kafa bulandırmaya çalışan ama sadece mide bulandıran ve bu topraklarda doğmuş olmasına rağmen havasından suyundan hiç nasiplenememiş Komunizm sosyalizm adı altında Darwin kıçı yalayanların sebeb olduğu mal bir durumdur.
doğru bir algıdır. bu algıya sahip olanları bile "savunma yaparken bile ateizm kokan komuşmuş pislik fikirleriyle kafa bulandırmaya çalışan ama sadece mide bulandıran ve bu topraklarda doğmuş olmasına rağmen havasından suyundan hiç nasiplenememiş komunizm sosyalizm adı altında darwin kıçı yalayanların sebeb olduğu mal" kişiler olarak kodlayan zavallı ülke gencinin kabul etmek istemese de bizatihi içinde bulunduğu ruh hâli faşizmin ta kendisidir.
şimdi faşistlerin faşist olmadıklarını göstermek adına savundukları bir şey (tabi biraz mürekkep yalamış olanlarının yönlendirmesi ile) faşizmin franko önderliğinde tarihe özgül bir proje olduğudur.
ama bir şeyin çıkışı onun farklı zaman ve coğrafyalarda farklı bir hâl aldığı gerçeğini değiştirmiyor kuzum. bu mantığa göre her ulus devletin fransa olması gerekirdi, değil mi ama?
birinin faşist olduğunu anlamanın çok bariz yolları vardır. kendi etnisini yüceltmek için başkalarını, özellikle kürtleri ve ermenileri aşağılamaya ihtiyaç duyuyor mu? eğer yanıt evetse bunu yapan insan faşizme hizmet ediyordur ve kendisi de "kara kıçlı" bir faşisttir. bakın ben burada aşağılık faşisti tanımlamak için "kara kıçlı" diyerek siyahlara gönderme yaptım ve faşist oldum. yani zor bir şey değildir faşist birini teşhis etmek.
bütün dünyanın düşman olduğunu, kendilerinin kendilerinden başka dostu olmadığını sürekli beyan eden ve sürekli iç ve dış düşmanlar söylemi ile insanları belli etnik sınavlara tabi tutanların yediği bok faşizmdir afedersin.
bu faşistler nefret söylemine sıklıkla başvurdukları için gerçek bir hukuk sisteminde bunun üzerinden baya' bi' hırpalanırlar. ama buralarda kürtler hakkında, ermenilerle ilgili aşağılık metinlere imza atanlar hakaret etmiş sayılmaz. ama bir moderatöre şaklaban derseniz çaylak olursunuz.
bu yüzden moderatöre şaklaban demek yerine kürtlere saydırın ve moderatöre kürt olduğu imasında bulunun. bunlar legal şeylerdir.
göremeyenler ile beraber görmek istemeyenlerin de en büyük yanılgısıdır.
bakıyoruz efendim nedir mesele? dünyadaki hiç bir ülke arasında, hiç bir şehir arasında kırmızı çizgiler yoktur gökyüzünden baktığımızda. amenna... ancak yeryüzüne indiğimizde bu çizgileri görmek çok da zor olmasa gerek hani. yolda yürüken lan, yolda yürürken... bir turist görüp de "bu kesin bilmemnereli" dedin mi? veya dünya üzerinde bunu söyleyebilen birileri hala var mı? heh işte bu durumda sen istediğin kadar yoksay o sınırları; nafile...
sen gece yarısı yolda yürürken hiç bir köpek sürüsü ile karşı karşıya kaldın mı? o vakit köpekleri istediğin kadar seviyor ol arkadaş. o köpekler için sen bir tehlikesin. ve onlar da senin için büyük bir tehlike o an itibari ile... komünizmi yanlış anlayanların yamyamlık tarafını yakın geçmişimizde insan eti yiyenler gösterdi şahsıma... veyahut vakt-i zamanında bir külotlu çorap(ki çok bir şey değil) ile tavlanabilen rus kızlarından gördüm ben ekonomik bağnazlığını bu ideolojinin. veyahut rus pazarı'ındaki tuhaf bir musluğun ne işe yaradığını merak edince gördüm bu insanların bulaşıkları ve duş almaları için tek musluk kullanma hakkı olduklarını....
e peki bunlardan yola çıkarak diyebilir miyiz ki "komünizm çöpe atılası, lanet edilesi bir anlayıştır."? şahsi kanaatimdir; ben diyemem. misal miras sistemi konusunda komünizmin doğrularını sonuna kadar savunmaktayımdır. nedir kastımız? bakıyoruz hemen siz ömrünüz boyunca çalışıp, kazanıyorsunuz. büyük şirketler kuruyorsunuz v.s. v.s. derken trilyonlarca lira mal varlığınız var. öldüğünüz takdirde sizin çocuğunuz, onun çocuğu ve hatta onun çocuğu haketmediğine sahip oluyor. bilmiyorum kafamdaki şeyleri ne denli aktarabilmekteyim? ama görenler, anlayanlar olduğu sürece; dinleyenler olduğu sürece anlatmak benim adıma çok büyük bir onurdur. ve yapmaya çalıştığım da budur.
Tez : Türk milliyetçiliği
Anti-tez: Faşizm
Sentez: Az gelişmiş üçüncü dünya ülkesi emperyalist-kapitalizm. Görüldüğü üzere bu ülkede Aristo mantığı temelinde yükselen herhangi bir etnisite milliyetçiliği zorunlu olarak yerini amerikancı bir senteze devrediyor. Algı eşiğimiz ise 10 yıl da bir yapılan amerikancı darbeler ve emperyalist işgallerdir. Ha buraya kadar zaten bir şey çözemediyseniz boşverin algılamayı, gidip kahvede okey filan oynayın.*
sol fraksiyonların yeterince iyi analiz edemediğinin göstergelerinden biridir.
bir milliyetçilik direk olarak faşizm olmaz. devletin biri oturur, abi nasıl pazar-para kazancaz biz diye düşünür, cevap olarak da milliyetçilik dışındaki bütün fraksiyonların sesini kesip milliyetçilik coşkusu verir.
faşizm coşkusuyla inanılmaz bir şekilde ekonomik olarak ilerleyen ülke, bir süre sonra faşizmin kardan çok zarara neden olduğunu görür, ve faşizmin sesini kısar.
faşistlerin bir kısmı faşistliğe devam ederler ( ki bu faşistlik oranı kontrol altındadır), geri kalan milliyetçilerde kullanılıp atılmış bir hale gelirler.
durumu iyi analiz edemeyen solcularda her milliyetçiyi faşist sanarlar.