bugün

helena rubinstein marka rimel, yves saint laurent marka ruj kullanan bir kızla, pazardan 2 milyona oje alan varoş kızın farkı yok erkekler için.

ben uzaktan kırmızı bir dudak görüyorum amk. olay o.

marka olan ruj kanserojen değilmiş, yok efendim acayip çevre dostuymuş, dudakları beslermiş, prestij meselesiymiş falan erkeklerin sikinde değil.

bizim gördüğümüz pembe oje hacılarım. renge odaklıyız. ya da bacakları parlatan herhangi bir spreye. ister bim'den alın ister gidip 700 tl bayılın. umrumda değil... hiçbir yerimde değil..

renge coşuyoruz biz, görselliğe akıyoruz. tırnakları ya da kirpikleri besleyen marka kullanınca daha güzel sevişip-boşalmıyoruz.

bunlardan önce yüzleriniz daha hoş olmalı. bu da maalesef para ile değil, dna ile satın alınıyor. gerçi bu devirde dna bile satılıyor ama neyse.

ten kokusu lazım, süper vücut lazım. bunlar hep genetik işler. bıktım. komple kız şart.
Sana farkı yok da karşıdan gelen kadın gözündeki maskaranın flormar mı yoksa max factor mu olduğunu şıp diye anlıyor seni kaale alan yok zaten.
kadınlar birbirlerini kıskandırmak için süslenirler. yoksa onlar da biliyolar erkekler için 2 liralık ruj ile 2000 liralık ruj arasında fark yok.
kaç milletin kadınını tanıdın da genelleme yapıyorsun allasen.

pazardan ruj alan hanımla evlenirsin; 5 yıl sonra dudakları mahvolur.

kaliteli ruj alan hanımla evlenirsin; 70'ine gelir yine de hoş ve bakımlıdır.

aradaki fark bu. sen anlıyor?
#rimelimedokunma.