bugün

sonuna kadar ve kelimesi kelimesine katıldığım haklı önermedir.
(bkz: aynaya bak kendi yavşaklığından utan fazıl say)
(bkz: eşşek ne anlar hoşaftan)
ben de akp yavşaklığından tiksiniyorum hayat işte, oluyor böyle.
herkes olumsuz olarak algılamış bu sözü. aslında ben de öyle algıladım. yavşak kelimesi sertleştirmiş ifadelerini. ama şu var...

evet arabesk acındırmadır, hazırcılıktır, belki sevdiği için hiçbir şey yapmayıp ondan ayrıltıktan sonra ağlayıp sızlanmaktır... biz duygusal milletiz. bize iyi gelir arabesk. berber dükkanlarının vazgeçilmezidir. efkar basınca çaresizce sigaraya sarılırız ya da arabeske tutunuruz.
--spoiler--
Aydınlığın, çağdaşlığın ve öncülüğün, sanatçılığın sırtına külfettir. Emek karşıtıdır, duyarsızlıktır ve yaratamamaktır! Etik dışı, yalan dolanla doludur. Ortadoğu işi, 3. sınıf, acındırmaca, tembellik, yeteneksizlik, rant, çamur, muallaklıklar üzerinden yaşar
--spoiler--
yukarıdaki açıklamalar sadece bu topraklarda görülen bir şey değil. bu yozlaşmanın yobazlaşmanın, ahlak yoksunluğunun olduğu her yerde görülen/görülecek şeylerdir. kastettiği arabesk de bu yozlaşmaya bir örnektir ama yozlaşmanın nedeni değildir. "arabesk" her yozlaşma gibi bir sonuç olabilir olsa olsa.

mesele bu kanaat önderlerinin! olaya kanaatçı haydar tarzı yaklaşmasıdır. bir müzik aletinde virtüöz olmak bonus olarak kişiyi aydın yapmıyor maalesef.
bu seslenişi majestelerinin halkını pencereden ilk selamlaması değil. cehaletini kibriyle parlattığı sürece fazıl say daha çoooook yerinde say say say say say saysay saysaysaysay..
Otistik Fazıl'ın mırıldanmalarından bir diğeridir. Bir insanın fiziksel eksikliğiyle aleni dalga geçmek benim de tiksindiğim bir davranıştır ama hazır yüce Fazıl tiksinmeye başlamış Türk halkından, tiksintisini haksız çıkarmayayım dedim.
Şimdi buradan siz arabesk ve tiksinç türk halkına sormak isterim: Olup olmadık zamanlarda böyle elitist ve aşağılayıcı demeçleri aydın tavrı olarak gören otistik fazıl mıdır gerçek sanatçı ve aydın, yoksa edebiyat alanında tabir yerindeyse "fetva" verebilecek donanıma sahip olmasına rağmen aşağıdaki gibi edebi ukalalıktan uzak duran bir yazıyı kaleme alan Zülfü Livaneli mi? Okuyun ve kendiniz karar verin; emek düşmanı, hazırcı,tembel, yeteneksiz ve yalancı pislik sürüsü sizi!
--spoiler--
Macera, gerilim, polisiye yazarlarının (ama iyilerinin) sürükleme gücüne, hayallerinin genişliğine hep hayranlık duymuşumdur.

Sonuçta Suç ve Ceza ve Karamazov Kardeşler de psikolojik derinliklere inen cinayet hikâyeleri değildir mi zaten?

Çoğu zaman kendini ciddiye alan, sanat yaptığını zanneden kasıntı kitaplara bin kere tercih ederim bunları.

Bir yazarın ilk görevi okutmak, sayfaların heyecanla çevrilmesini sağlamaktır diye düşünürüm.

ilaç içer gibi ıkına sıkına roman okunmaz.

Bakın büyük yazarlara:

Charles Dickens, Lev Tolstoy, Dostoyevski, Balzac, Stendhal, Flaubert, Marquez, Yaşar Kemal ve daha birçokları su içer gibi okunur. Kitaplarını elinizden bırakamazsınız. Bir an önce eve dönüp kitaba devam etmek istersiniz.

Bunu başarmak kolay bir iş değil elbette. Hem hayatı derinleştiren, hem de fırtına gibi sürükleyen romanlar yazmak, ancak çok büyük yazarların harcıdır.

Ama dediğim gibi ben, böyle iddiaları olmayan, alçak gönüllü bir biçimde yazılmış iyi gerilim romanlarını da çok severim.
--spoiler--
insanların hoşnut olduğu dinlediği sevdiği bir şeyi nasıl olurda bu kadar hor görebilir insan bunlarmıdır demokrat? sen kendin olarak bunu bir sanat olarak görmeyebilirsin. ancak bu kadar ağır ithamlar neden söylenir? arabeske senelerini vermiş bir o kadar adama hakaret etmek ne kadar doğrudur? elbetde arada amcası dayısı kardeşi felanda kaynıyodur herhangi biri dinlemiştir sonuçta arabesk.
bi siktir olup git göt fazıl dedirten cümledir.

önden not: bence de klasik müzik arabeskten çok çok daha derin, çok daha anlamlıdır. ayrıca fazıl sayı çok severim, çok sayarım ve türkiyenin yetiştirdiği en büyük yeteneklerden birisidir şüphesiz. yaptığı işin de hakkını sonuna kadar verir, ama...

öncelikle seçtiği yol babası * sayesinde seçtirilmiştir. ve hayatı boyunca özel olarak klasik müzik eğitimi almış ve çok büyük üstad olmuştur. eyvallah varsın olsun. amma ve lakin hayatı boyunca elit kıvamda hayat yaşamış bu spastiğin çıkıp ta ben en iyisiyim tavırlarıyla -ki hep öyleydi zaten- başkalarının duygularını ifade ediş biçimini belki de sırf kendisininki gibi olmadığı için itin götüne sokmaya çalışması da ne kadar büyüklüktür bilinmez.

kaldı ki başkalarının emeğine saygı gösteremeyecek kadar bir zavallı da bi bok değildir, olamamıştır.
cep telefonunda ibrahim tatlıses açarak motorsikletle gezen yarı insan yarı hayvan tipleri gördükten sonra severek desteklediğim öngörü.
bir müzisyen bir müzik çeşidi için kötü dememeli. arabesk bazılarınca dinleniyorsa demek ki bir şey var onda. fazıl'a hitab etmeyebilir, ama arabeskin hitab ettiği insanların var olduğu bir gerçek.

hadi sözler çağdaşlığın önüne engel koyuyor diyelim. peki ezgi nasıl bir engel koyacak ki? sırf çok sesli olmadığı için mi bu tepki? tek sesli müziğin de mi çağdaşlaşma önünde bir engel olduğunu düşünüyor fazıl say?
haber için: tıklayınız

birde kendi facebook sayfasından anket yapmış bilimsel veri gibi karşılaştırıyor. anlamlı bir fark varmı bir p değeri verseymiş keşke. yüzde de veriyor hani.

insan konuşmadan önce kendine bir bakmalı, acaba bana ne derler diye. ben diyemiyorum, terbiyem müsade etmiyor onunkinin ettiği kadar.
"ben de fazıl say'ın öteden beri getirdiği yavşaklıktan ve bir de üstüne bu ülkede kendini vatansever(!) diye tanıtan kişilerce destek bulması ahlaksızlığından sonsuz kere utanıyorum" denilerek cevaplanması uygun düşecek boş laftır.
müzik ne demek ki? ne zamandır kuralı kalıbı var? neden fazıl say'ın müziği iyi de arabesk kötü? bunu belirleyen ne ki? peki klasik müzik iyi, arabesk müzik kötü olsun. kötüyü seçme özgürlüğü yok mudur? yazarken saçmalıyorum gibi hissediyorum ama bu söz ne sığdır ki, nasıl açıklayacağımı bilemedim.
fazıl say'a sorsak kesin ortalama türk halkından daha liberaldir, farklılıklara saygılıdır, eğitimlidir, bilinçlidir. eğer eğitimsiz, cahil, arebesk dinleyen, yavşak türk halkına sorsak "klasik müzik dinlemem. kafam almaz. ama fazıl say bizim gururumuzdur." derlerdi. gerçekten de fazıl say'a saygı göstermek cahillikmiş. nerden bilebilirdik ki?

eğer arabesk derken hayat tarzından bahsettiyse, kendi hayatı çok harika bir şey olmalı. konforsuzluğundan nefret ettiği ama mecburen giydiği simokinle, yüzüne sahte bir gülümseme koyup aslında nefret ettiği klasik müziği sırf sosyete ortamında görünmek için dinlemeye gelen plastik insanların önünde çalmayı kim istemez ki dimi? gece yarısı dostlarıyla balkonda rakı-balık yapan arabesk insanların hayattan aldığı zevki bilir mi ki fazıl say? dert de çoktur ama zevk de vardır. zaten çoğunluğu kıt kanaat geçinen insanlarız. dertlerin çoğu da maddi nedenler. bu insanlara "neden dertli yaşıyorsun?" demek toplumdan ne kadar uzak olunduğunun göstergesi.
fazıl say bu halkın neden arabesk dinlediğini anlamıyorsa ve arabesk dinleyenlerin mutsuz olduğunu düşünüyorsa zaten hiç halkın içine girmemiş. içinde olmadığı bir halktan utanmasına gerek yok.

not: klasik müziğe bir garezim yok. severim hatta ama çok değil.
fazıl say'a da bir garezim yok. kızgın olmam için bir neden de yok. sığ düşünceleri olan bir sürü insandan biri sadece.
belki de insanların arabest adı altında kendilerini jiletlemesinden bahsediyordur diye düşündüren gaftır.
(bkz: al benden de o kadar)
(bkz: Aman diyim götüne sokarlar smokini)
bir sanatçının, hele ki fazıl say gibi büyük bir yeteneğin kaleminden böyle cümleler sarfedilebilir anlamak çok güç. zevklerin tartışılşamayacağını bunca yıl hiçkimse mi öğretmedi adamcağıza? bedenen türk, fikir olarak tam bir monşeer sığ görüşlü sanatçı... "fazıl say ve maldanadam fransız vatandaşı olsun" adı altında yeni bir sosyal sorumluluk projesi başlatmak gerek sözlük...
klasik müzik eğitimi almış bir sanatçının sözüdür efendim.
lakin kaderin cilvesine bakın, klasik müzik eğitimi almış bir başka sanatçımız ise arabeskin kralını yapmaktadır.

(bkz: hayko cepkin)

renkler-zevkler meselesi tabi. lakin orhan gencebay gibi bir dev yaratmış bu müzik tarzını reddedip, klasik müziğin karanlık parçalarını beğenmek biraz tutarsız bir davranış olmaz mı?
bu araplar o kadar mal bi toplum ki... içki yok ,bilemem ne yok. özgürlük yok işte. ne kadar mal insanlar. arabesk dinleyen adamda o malların ve mallığın bir parçasıdır.a unutmuştum . bi de it gibi terleyip yıkanmaz bu adamlar.
bir sen eksiktin bu millete akıl verecek. sen de verdin 3 gr aklını, nihayete erer artık tüm memleket meseleleri. hoş derin bir yara idi zaten arabesk. millet yatıp uyumuyor, bu dalın akıbeti hakkında münazaralar düzenliyordu da sen akl-ı küll, bu olayı neticelendirdin. aferim iyi halt yedin. biraz daha reklam olursan, marka olacaksın. az kaldı, böyle devam et.
yandım, bittim, öldüm, zalim beni terk etti sözcüklerinden oluşan ve damar diye nitelendirilen müzik(!) karşısında Fazıl Say'ın sonuna kadar haklı olduğu söylemdir.
bir soru ile başka pencerelerden bakılabilecek tartışma cümlesi. soru şu: hangisinin kötüsünü yapmak ve arz etmek daha kolaydır, arabeskin mi yoksa klasik müziğin mi?
bu sözü şu mantıkla söylemiş olabilir:

- arabesk, türk klasik müziğinin yasaklanması ve batı klasik müziğinin dayatılması sonucu, halkın öğürerek mısır radyosuna koşması sayesinde ve bir nevi devrimlere karşı bir halk tepkisi olarak ortaya çıktığı için, her ne kadar sözü itibariyle öyle değilse de, özü itibariyle açık bir irtica içermektedir. yani sözde değil, özde irticadır. o zaman buna yavşaklık diyeyim de halk bu vatan hainliğini elden bıraksın!

arabesk sevmeyen biri olarak olsa olsa budur diyorum...

(bkz: gotesk fazıl)
evinde düzenlediği yaş gününde dansöz oynatırken arabesk müzik çaldıran, sonrada çıkıp dinleyenlere yavşak diyen ayarsız enerjili gariban kardeşimiz.
yazık kare yazık insan evladı..
ele verir talkını kendi yer salkımı desem olur mu acaba..

http://www.haberturk.com/...-fazil-say-fena-cuvalladi
güncel Önemli Başlıklar