çocuk eğitimi başlığı mevcut ama yazacaklarım türkiye'de çocuk eğitimine has özellikler olduğundan bu başlıkta değerlendirilmesi gerekti.
geçenlerde bir psikolog türkiye'de çok sayıda küçüklükte aldığı yanlış eğitimden dolayı mutsuz olan yetişkin bulunduğunu söyleyince türkiye'de çocuk olmak başlığı aklıma düştü.
çocukluk, dünyayı tanımaya çalışmak, insanlar tanıyıp, yaşamın farkına varılmaya çalışılan zamanlar. bu hayatın en önemli anlarında karşılaşılan her tavır, her hareket eğitimin bir parçası iken türk ebeveynlerinin türkiye'de ki çocukları farklı bölgelerde yaşayan çocuklardan ayırmasına neden olan yanlışları:
1- çocuk istediği bir şey alınmadığından ötürü ağlıyorsa bir tane daha vur, olmadı sürükleyerek oradan uzaklaştır.
2-çocuğun düşüncelerini önemseme, sorularına cevap verme böylece kendine olan özgüvenini sıfıra indir.
3- hayal kurduğu zamanları, dersine engel olduğu gerekçesiyle kötüle, hayal kurmanın boş iş olduğunu söyle. böylece hayalleriyle beraber ilerdeki hedeflerini de, amaçlarını da elinden al.
halbuki bazı ülkelerde okullarda düşünme saatleri olup, hayal kurmanın çocuklarda amaç edinmesine yardımcı olması sağlanmakta.
4- her istediğini yaparak açgözlü olmasına sebep ol. büyüdükçe hayatın istediği halde kendisine vermediği şeylerden ötürü hayattan vazgeçmesine sebep ol.
5- çocuk olduğundan dolayı birey olarak görmeyip sorumluluk vermeyerek özgüvenini kaybetmesine neden olmak.
en büyük yanlış sanıyorum ki "hayır" diyememektir. çocuğun her isteğine evet diyip bir dediğini iki etmeyen ebeveynlerin, kolaya alışan ve çaba harcamadan her istediğini elde eden çocuklarının ilerki zamanlarda düştüğü hataların sebeplerini anlamada zorluk çekmeleri ve "ah neden böyle oldu bu çocuk?" demeleri işten bile değildir. çocuklarının her isteğini yerine getirerek tok ve mutlu bir çocuk yetiştireceklerini sanırlar. ama insan fıtratındaki doyumsuzluğu göz ardı ederler.
bundan sonra bir de o küçük diyerek çocuklara sorumluluk vermekten kaçınan daha sonra da " bu yaşa geldi hala kendi başına bir şey beceremiyor." diyen ebeveynler de mevcuttur.
hele bir de çocuk okula başladığında ödevlerini not eden ve çocuğun değil de kendi ödevleriymiş gibi okul görevlerini sahiplenen anne-babalar vardır ki bu ebeveynlerin çocukları iyice sorumluluk duygusundan yoksun yetişirler.
maalesef ülkemizde sadece çocuğunun iyiliği için bu hatalara düşer aileler ve asla hata kabul etmezler.
-cocuk oyuna dalip kaybolunca, bulundugu an dövmek.
-soz verip yapmamak.
-surekli ders calis, meyve ye demek, calismiyorsa veya yemiyorsa kafasini kirmak.
-yapamadigi seylerle dalga gecmek, zaten sen onu beceremezsin triplerine girmek.
-yanlis bir sey yaptiginda kardesine "bak o igrenc bir insan sen oyle seyler yapmazsin kucuk izmaritim benim" gibi seyler soylemek.
-sol elini kullaniyorsa sag elini kullanmasi icin onu zorlamak.
-tek tek her cocugun onemli oldugunu degil cok cocugun onemli oldugunu yer yer belirtmek.
-yapmasini istedikleri bir sey olunca karsiliginda oyuncak gibi seyler teklif etmek.(rusvet)
-arkadasi geldiginde arkadasina onun tabagindan daha fazla yemek koymak.(ki tersi de hatadir)
-surekli baskalariyla karsilastirmak.
-öcüden böcüden korkutmak.
-yalnız uyumaktan korkuyorsa onu odasina kilitlemek.
- vs.
komşu çocuklarıyla kıyaslamak hırs yapar diye düşünmek ama hep ters tepmesi.
başkalarından duydukları öğütleri çocuklarında sanki bütün çocuklar birer robotmuşçasına uygulamaları..
cocuga bir birey degil de kendi mallariymis gibi davranmalari, sadece onlarin istedikleri yolda ilerlemesini beklemeleri, secim yapip kendi hayatini yasama ozgurlugu tanimamalari.
Veli toplantılarına gelerek çocuğun üzerinde müthiş bir psikolojik baskı kurmaları.
Çocuğun daha sonra "söylemeyi unuttum" yalanını atmasına sebebiyet vermeleri de cabası
"anneeaa bu neee?", "peki buu nee?", "bu ne işe yarıyooo?" sorularından kaynaklanan bıkkınlık sonucu çocuğun ağzı kapatılır. her sorusunda çocuk önce terslenir, sonra ses yükselir, daha da devam ediyorsa dayağa kadar gider ucu. bundan dolayı da çocuk gerek korkudan gerek alışkanlıktan susup kabullenmeyi huy eder.
sonra çocuk araştırmayı, öğrenmeyi, sorup soruşturmayı unutur. amiyane tabirle koyun misal güdülmeye ihtiyaç duyar. bazı kan emicilerin hışmına uğrar. sonra da mutsuz bireyler tüm ülkeyi sarar malesef.
bir çoğunu yazdım ama türk ebeveynlerinin en çok görülen ve en önemli hataları çocuklarının fikirlerine ve sorularına önem vermemeleri. böylece çocuk büyüdükçe düşünmekten ve sorgulamaktan vazgeçiyor.
çocukların aileyi yönetme hakkının verilmesidir. ona bir yerde dur demenin gerekliliğini hala anlayamamalarıdır. bir şeyler yaptırmak istediğinde ağlamasına, zırlamasına bilahare sesli aktivitelerine umursamadan mantıklı açıklamalar yapmamaları da buna eklenebilir.
seçme şansı verilmemesi,
ailenin bir bireyiymiş gibi davranılmaması,
özgüveni zedeleyici davranışlar içinde bulunulması,
anne ile baba davranışları arasındaki tutarsızlık,
çocuklar arası ayrımcılık,
dinlememek,
konuşturmamak,
ebeveynlerin, kendi hatalarını tekrarlayacakları korkusu ile çocukları sürekli baskılamaları,
.
.
.
(bkz: bu liste marsa kadar gider...)
Güzel bir şey yaptığında onu öpmek, tebrik etmek, iltifat etmek onu teşvik edebileceği gibi kötü bir şey yaptığında da biraz tavır koyarak veya soğuk davranarak belli bir yaptırım gücü oluşturulabilir.
peri zırvası fılmlerı ızlemelerıne ızın vermek. bu fılmler cocukların kafasını karıştırıyor gerçekten. çok kuçuk çocuklar ızledıklerınde olmayan şeylere ınanmaya başlıyorlar. mantıklı dusunemedıklerı ıcın gelışımlerı olumsuz etkılenıyor. henuz bu perı neslı buyumedı. allah korusun ama bakalım buyuduklerınde henuz bellı olmayan hangı zararlar çıkacak ortaya? çocuk denen şey en önemli şey. rahmetli barış manço ne önem verirdi çocuklara. ben onun programlarını izleyerek geçirdim çocukluğumu.o zamanlar böyle kirli değildi ekranlarımız. boyle artı yedı artı on uc gıbı durumlar yoktu. gerek yoktu çünki pek fazla ekran kirliliği yoktu. olsa bile gece on ikiden sonra çıkardı belki bizim haberimiz bile olmazdı. biz pazar geceleri bizimkileri izledik. onun bitiş müziği bizim yatağa gidişimizdi. okulun da olduğunun habercisiydi. biz onu izleyip gülerdik, ailecek bir ekranda oturuduk. oyle bölünmezdik biz yediler sağ odaya, on sekiz üstü başka odaya diye. biz aileydik ve bütündük. beraber izlerdik tvyi. neşe kaynağımız olan televizyon ne ara evimizdeki düşman haline geldi bilemiyorum?dikkatli olmak lazım.onlara çok dikkatli izletmeliyiz bu televizyonu. internette doğru kullandırılmalı. bir de kitap okumanın zevkine vardırılmalı çocuklar. ilk hediye olarak kitap alsak ne hoş olur çocuklara. kendi adıma kazık kadar arkadaşlarıma bile hep kitap alırım hediye olarak. kardeşlerim de kitapları sevmeye başladılar. bundan güzel şey yok benim için. herkesin çocukları bu hale gelir umarım.
somutlaştırılması gereken yanlışlardır. dolmuşa çocuğuyla binip tek kişi parası ödemek (çocuğu yok saymak), pastane ya da lokanta gibi yerlerde siparişi verirken çocuğun yiyeceği şeyi anne ya da babanın söylemesi (çocuğun düşüncelerine önem vermemek), çocuğa onunla ilgili duyguları ifade edememek, kafa karıştırıcı tepkiler göstermek (tamam gel al allahın belası gel), bir şey isterken lütfen dememek, çocuğa karşı bir kusur işlendiğinde ondan özür dilememek hiçbir şey olmamış gibi davranmak, onunla birlikte kitap okumamak (sonra da çocuğum kitap okumuyor diye yakınırlar) ve daha bir sürü şey...
türkiye'de her üreme organı olan aklı başındaki bireylerin çocuk sahibi olmasının sonucunda çocuk sahibi olarak, çocuklarına karşı yaptıkları hataların genel adı.
örnek:
çocuğunu başkasıyla kıyaslayıp çocuğunun ruh sağlığını bozan anne babalar bilmezler ki geleceğin depresif umutsuz nesillerini yetiştiriyorlar.
her fırsatta evladının herhangi bir konudaki başarısızlığını yüzüne vuran bu anne babaların hayırlı evlat beklentisi ise gülünç ve bir o kadar da acı bir durum olsa gerek.
her türlü parasal imkanı sunup görevlerini tamamıyla yaptıklarını düşünen anne babalar, evlatlarını destekleyecekleri yerde daha da köstekleyerek çocuklarını hayattan bezdirme görevlerini layığıyla yerine getirirler.
hayattan bezdirilen çocuk ise, lanet olası pislik dolu dünyada herhangi bir manevi destek almadan, hiçbir manevi destek beklemeden ayakta durmayı başarır çoğu zaman.
ve aynı çocuk, günü geldiğinde kendisinin hayırsız olduğunu düşünen anne babalarına, yaptığı iyi niyetli işleriyle sıkı bir ders verir, verebilir.
sözün özü: herkes ana baba olmaya kalkmasın, olmasın.