iki çeşidi olan tecrübe.
ilkinde vücut yorgunluk ve hastalıklara, ikincisinde ruh insan egolarına ve toplumun saçmalıklarına dayanamaz.
hatta bazen her ikisi de aynı anda gerçekleşir ve o zaman bir süre ortadan kaybolman gerekir. başka türlü bu saçmalıklar bütününe katlanamazsın.
Devamli zamanin hizli gecmesini dilemek, daha hizli gecmesini. Sanki zaman hizli gecince her seyin daha iyi olacagini umit ederek icinde bulundugumuz andan yasadigimiz mutsuzlugun ve bezginligin sanki Sona erecegi hayaliyle insanin kendini tuketmesi.
Hayallerin bitmesi, umitlerin bitmesi, adim atacak dahi enerjinin kalmamasi. Her sabah sevmedigin, normal kosullarda sumugunu bile atmayacagim amip beyinlilerle dolu bir ofise, 2 saat trafik cilesi cekerek gitmek, mecburen nefret ettigin insanlarla eyvallah cekmek. Her gun isten ayrilma dusuncesiyle uyanmak ve gece ayni dusuncelerle yataga girmek.
En ufak bir market alisverisinin 100 tl tuttugunu gorunce u sonsuz sarmalda tukenmenin daha iyi bir secenek olacagini dusunecek kadar caresiz bir loser olmak.
Tukenmek dibe vurmaktir. Hayatta yeni bir sayfa acmanin buyuk bir risk oldugu gercegiyle yuzlesip yillarin hizlica gecmesini dileyecek kadar dibe vurmaktir.
bütün her şeyini harcayarak değildir aslında tükenmek. harcamayarak tükenmek var ya. o işte illet olanı, kötü olanı. ya da kendini tüketmektir bu bilemedim. ama bildiğim bir şey var. bile bile kendi hayatınıza zarar vermek kadar kötü bir şey yok. çevreden gelen olumsuz etmenler hani bizi üzer ya bazen. hiç değilmiş. asıl insan kendi kendini üzmesin, mahfetmesin, izin vermesin ki, ondan sonra kendini koruyabilsin.
abbasağa parkında bir basketbol maçı esnasında üzerine oldukça derin bir cümle duyduğum olgudur.
maç esnasında bir arkadaşımız pota altına oturarak ''ben bittim'' diyerek maçı bıraktı. diğer bir arkadaşı da yanına gelerek :
''insanın ne kadar güçlü olduğu ne zaman bittiği ile ilgili değildir, bittim dedikten sonra ne kadar dayandığıyla ilgilidir'' dedi. saha kenarında kalakaldım. o günden beridir de bu cümle hep aklımdadır.
güçlü müyüm tartışılır ama ya bittikten sonraki gücümü kullanıyorum ya da gerçekten de daha bitmedim.
insanın; hayatın zorluklarına karşı , bütün duygu birikimlerini kullanarak, sonuçsuz kalma durumu.
tabii bu söylediğim tam manasıyla bir tükenme. ama insan, kendini bildiğini ve yeterince mücadele ettiği kanısına vararak tükendiğini sanıyor, lakin bu düşünce teslim olma, kendini bırakma bence.
Gün be gün etkisi daha da artan ruhsal çöküntü hali.
Toplum, olaylar, yapılması gerekenler ve yapılmayanlar biriktikçe birikir.
Bir zaman sonra amacınızın bu olduğunu zannedersiniz ve Bir türlü son raddeye ulaşamamak sizi daha da yorar.
Öyle Sosyete hastalığı değil, bildiğin gariban lokmasıdır.
an itibari ile tüm bünyeyi saran histir. şükür akşam oldu inzivaya çekilebildik. yarına yeni bir gün sabahtan akşama kadar kademe kademe artan yeni bir tükenme hissi arkasından mesai bitimi ile gelen yenilenme ve özgür olmanın vereceği rahatlama hissi.
hayat tüm bu tükenmişliklere rağmen güzel sanki be.
maddi olarak bir miktar etkilesede aslında en çok insanın lafını anlatamamasından, anlatsada takanın olmamasından, sözünün geçmemesidir insanı tüketen.
kurt sürüsünde tüm kurtların dişi varken sizin dişleriniz kırıkmış hissi gibidir.
hesap soran değil genelde hesap sorulan insanlardır...
Burnunun dikine giden, canının istediğini yapan, Bildiğini okuyan, sonunda kendi canına da okur. Bu hayattan bıktıysanız, hayatı dolu dolu yaşamış bile olsanız, yaşamaya değer bir hayat yaşamamışsınız demektir.
Gerçek sevgi ilahi aşkın nurundan çıkar gelir. Nur yayılınca etrafa zulmün karanlıkları kaybolur yok olur. Zifiri karanlıkta hayat yoktur. Hayatın olmadığı yerde aşk da yoktur sevgi de. Güneş gibi, bu hayatın ışığı da nuru da sevgi dir. Sevgiye sahip olan hayatın ışığını yakalayan, bitmek tükenmek bilmez. Hep yenilenir. Ölür ölür dirilir. Çünkü Aşk fena bulmaz, sona ermez. Bitmez, tükenmez.