üstüne sac düşen işçinin ölümünü görmesin diye çalışanların uzaklaştırıldığı, ağzından kanlar akarak vefat eden bu işçinin ailesine 10000ytl kan parası verilerek olayın örtbas edildiği tersanedir. ayrıca zaten biçoğu kimsesiz olan bu çalışanların kaçına kan parası vermek gerekmediğini bilememekteyiz, çünkü birçok çalışanın kaydı yapılmamaktadır.
iş çıkışı çıkan işçilerden dolayı, hergün yarım saat işten geç çıkmama sebep olan tersane, saolsunlar ömürlerinde hiç karı kız görmedikleri için, her an korku ve panik içinde eve gitmenize neden oluyorlar.
iki saat once tuzla'dan, limter-iş sendikasi'ndan bir ölüm haberi daha geldi. tuzla'daki sendikadan ölüm ve is kazalarina karsi basin aciklamasi haberi bekler olduk. dearsan tersanesi'nde çalisirken ambarin icine dusen cevat toy dustugu gemi ambarinda uc saat sonra bulunmus. mudahaleler fayda etmemis, cevat toy'un ismi 2008 senesinde tuzla'da hayatını kaybeden üçüncü isci olarak "personel listesinden" "ölüm listesine" gecmis.
bu olumlerin hizi, ardardaligi ve ongorulebilirligi, tuzla tersaneler bolgesi hakkinda bu hafta basilan raporu kaleme alan bizleri bile aci dolu bir saskinliga dusuruyor. "tuzla'da neden ardarda isciler oluyor?" diye soranlara birseyler anlatirken, uzuntumuzu, saskinligimizi ve ofkemizi bastirmak zorunda kaliyoruz.
tuzla'da işçiler neden ölüyor?
cunku gemi insa sanayi büyüyor. gemi insa sanayii tum dünyada büyüyor. turkiye'de ise 2004 senesinden sonra, ayni insaat sektoru gibi "parlayan bir yildiz" haline geliyor. tuzla'da gemi insa sanayi gecen uc sene icinde 3 misli büyüdu. gecen üç sene icinde senede tuzla'da hayatini birakan isci sayisi da 5'den 15'lere dogru ilerliyor. bu bir tesadüf degil. tuzla tersaneler bolgesi'ndeki 40 civarindaki tersane sahibi, bu büyümeye is saatlerini artirarak, is ritmini hizlandirarak, isi yogunlastirarak cevap veriyorlar. tuzla'daki calisma sartlari hem mekanin, hem de iscilerin biyolojik ritmini sinirlarina dayanmis durumda.
bu buyume, tersanede ana isveren olan tersane sahipleri tarafindan yasaca ongorulen isguvenligi tedbirlerinin tam olarak alinmadigi calisma ve sosyal guvenlik bakanligi'nin teftis raporlarinca tespit edilmis tuzla'da gerceklesiyor. bakanlık, seri olumler bu seviyeye gelmeden once nisan 2007'de yayinladigi raporda, 44 adet tersaneden yalnizca ikisinin tum tedbirleri almis oldugunu ve "isverenlerin is guvenligi hakkindaki eksikliklerinin cozumunu uzun vadeye yayma egiliminde oldugunu" ifade etmisti. tersane sahipleri, birakin bu buyuyen ve is ritmi hizlandirilan sektore uygun artirilmis is guvenligi tedbirlerini, almayi, calisma orgutlenmesine gitmeyi saglamayi, herhangi bir sektorde alinmasi gereken tedbirleri bile -saha deneyimlerimizi unutup, yalnizca çalısma bakanlıgi'nın bu konudaki raporuna dayandigimizda bile- yasada ongoruldugu sekilde yerine getirmiyorlar. sektor kosa kosa buyurken, is guvenligi tedbirleri "zamana yayiliyor". sermaye birikimin zamani ve ritmi, insan hayatinin zamanini ve ritmini, yani "omru", yutuyor.
tuzla'daki isciler "baret, gozluk takmadiklari icin" olmuyorlar. tuzla'da isciler, tersanesinde gemi yapilan, uretim zincirinde en buyuk kar marjina sahip tersane sahibi isyerinin guvenligini -is baslamadan once ve uretim sirasinda- almaz ise oluyorlar. mesele "baret takmaya usenen egitimsiz isciler" meselesi degil: gemi insa sektorunde agirliklar ton ile degil, grosston ile verilir. iscilerin uzerine dusen sac parcalari 3, 5 tonluk parcalardir. bu parcalar, "kostura kostura" buyuyen bu "basarili" sektorde, olmasi gerektigi gibi vinc yerine, forkliflerle daracik tersane mekaninda, acele acele bir yerden bir yere tasinirsa, forkliften iscinin ustune dusup işciyi, teknikeri, muhendisi ikiye bolebilirler. boyle olen isciler vardir. iscilerin yuksekte calisacagi iskeleler, geminin dis yuzeyi bozulmasin, ikinci kere taslama gerektirmesin, is "cabuk cabuk" yetissin diye kaynak ile uygun bir sekilde sabitlenmezse, dusen isci baretli, gozluklu de olsa, olme ihtimali buyuktur. is cabuk cabuk siparis sozu verilen tarihte yetissin, tarsane sahibi gecikme tazminati odemesin diye, bir yardimci esliginde yapilmasi gereken isler tek kaynakci, tek montajci ile yapilirsa, isci ambara veya denize dusse dustugunden haberdar olunmasi saatler, bazen bir gun bile surebilir. is cabuk cabuk bitsin diye, oksijen hortumlari ve elektrik kablolari birbirinden duzgunce ayrilmazsa, iscinin kaynak yapacagi gemi dehlizleri fanlarla gazlardan arindirilmazsa, isci patlamada olur. butun bu tedbirler, is kanunu'na gore ve her akli selim insanin tahmin edebilecegi gibi, isyerinde uretim yaptirtan, isci, muhendis istihdam eden, bu isten kar eden isverenin yukumlulugundedir.
bu yukumlulukten tuzla'daki tersane sahipleri nasil siyrilmaktadirlar? iste ancak ve ancak bu aciklamalardan sonra, tuzla'da taseronluk sisteminden bahsetmek anlamlidir. tuzla'daki seri is kazalarinin nedeni "taseronluk sistemi" degildir. onlar ayni seri is kazalari gibi, tuzla'da bizzat tersane sahipleri tarafindan hayata gecirilmesi destek ve tesvik edilmis "esnek calistirma ve rekabet edebilirlik sistemi"nin bir diger emaresidirler.
taseronluk sistemi su sekilde isliyor: orta boylu bir tersanenin siparis aldigi ve alti ay icerisinde yetistirmek zorunda oldugu 10bin ton'luk (dwt'lik) bir kimyasal tankerin insasinda ayni anda, ayni tersane alaninda 30 ila 50 adet farkli irili ufakli taseron isletme, 30 ila 50 farkli tuzel kisilik, 30 ila 50 farkli dunya yanyana calismaktadirlar. yani ana is olan gemi yapimi bolunerek, onlarca alt isveren sozlesmesi yapilmistir. bu is yasasi'nin 2. maddesine acikca aykiri oldugu gibi, gittikce artan is kazalarina davetiye cikarmaktadir.
neden bir "esnek calistirma ve rekabet edebilirlik sistemi" olarak taseronluk sistemi is kazalarina davetiye cikarmaktadir? cunku, 30 ila 50 isverenin elele, isverenlerinden once is alanina girip, yasaca ongorulen ve is kazasinin olmamasi icin elzem olan tedbirleri almalarina imkan yoktur. kablolari birbirinden ayirmak, iskelelerin saglamligini kontrol etmek, gaz olcumu yapmak tersane sahibi ana isverenin, yani tersane sahibinin sorumlulugundadir. taseronluk sistemi, is guvenligi maliyetlerinin, diger emek maliyetleri ve risklerle beraber, bu riskleri tasimasinin mumkun olmadigi, bu yuku tasiyabilip tasiyamadigina bakilmayan kucuk ve orta olcekte isletmelere aktarimidir. tersane sahipleri kadrolu olarak en fazla 100 küsür isci gostermektedirler. halbuki siparisini aldiklari geminin insasinda 1000'e yakin isci calismaktadir. 100 kusur isciye hizmet verebilecek is yeri hekimi, 100 kusur isci uzerinden hesaplanan isyeri guvenlik elemani istihdam edilmekteyken, digerlerinin, yani cogunlugun calisma sartlari, saglik ve guvenlik ihtiyaclari bu binlerce daha ufak isletmenin keyfi ve fakli uygulamalarina kalmistir.
belki bu riskler, turkiye'de taseronlarla uretimini orgutleyen diger sektorlerde, gemi insa sanayi gibi, tum diger sektordeki riskleri kendi bunyesinde barindiran agir ve tehlikeli iskolu olmayan sektorlerde, mesela tekstil sektorunde tuzla'daki oranda gorunur olmamaktadir. bu "esnek calistirma" sisteminin sonuclari tuzla'da daha gorunur olmaktadir.
bir ekstrem ornekten cikarak, calisma hayati ile ilgili tum esneklestirme politikalari, is guvenligine, isci sagligina olan etkileri uzerinden tekrar sorgulanmalidir. her sendika gibi, ilk varlik nedeni sosyal ve ekonomik haklar mucadelesi vermek olan limter-is sendikasi'nin mucadelesi, "yasam hakki" ekseninde belirmek zorunda kalmistir. tuzla'da her turlu sosyal ve ekonomik hak talebi, en asli insan hakki olan yasama hakki ile dogrudan baglanmistir. pariltili ekonomik buyume icerinde tuzla'da gelinen nokta su anda budur.
komisyon olarak hazirladigimiz raporda, tersaneler bölgesi'nde calisan tum iscilerin ana isveren uzerinden ve aldiklari ucret zemin alinarak sigortlanmasini onermistik. bu acik olarak, isyeri guvenligini saglama sorumlulugunu, mali ve teknik olarak bunu saglayabilecek tek merci olarak tersane sahibini ve gerekli yetki ve yaptirim gucuyle donatilmis calısma bakanlıgi'ni goreve cagirmaktir. bu, "bizim kadrolu iscilerimiz zaten kadrolu, kadrolu iscilerimizden olen olmuyor, onlara zaten egitim veriyoruz" deyip, tersanelerde calisan ve kar edilmesini saglayan iscilerin yüzde doksaninin sorumlulugundan kacinmayi engelleyecek tek yol olarak gozukmektedir. bu konuda bir kamuoyu destegi ve yonlendirmesi olmadigi surece hem tuzla'da, hem de basdondurucu bir hizla turkiye'nin pek cok koyunda acilmakta olan yeni tersanelerde seri olumlerin devam edecegini ongormek, asikar oldugu kadar aci vermektedir de.
iş güvencesinin saglanmasinin, saglanmadigi zaman yaptirim uygulanmasinin alaninin devletin sorumlulugundan çıkarılıp (veya hiç bu alana sokulmayıp), aile, hemşeri, tanıdıklık ve vicdani güven temelinde kurulması, ancak bu tip üretim örgütlenmeleri ile mümkün olmaktadır. dolayısıyla taşeronluk sistemi iş kazasının ortamını hazırlıyor olsa da, konuyu ele alan tespitler sistemden asıl yararlananlara, tüm sorumluluklarından kolayca sıyrılan, üretimi en esnek ve en hızlandırılmış şekilde örgütleyen tersanelerin kendisine, ana işverenlere odaklanmadıkça çözümsüz kalacaktır. zira bu halleriyle taşeron firmalar sorunun nedeni değil göstergesi ve belirtisidirler. bu nedenle iş kazalarını sadece taşeronluk sistemine bağlamak sorunların nedenini ve giderilme şartlarının üzerini örtmektedir.
esneklestirmenin ve nemalari az elde yogunlasmis bir ekonomik buyumenin sonuclarini en acik ve aci sekilde gordugumuz tuzla, bugun emegiyle gecinen herkesin bugunu ve gelecegi ile ilgili birseyler soylemektedir. ne garip, tuzla da istanbul'un en dogu'sudur.
aslı odman
tuzla tersaneler bolgesi izleme ve inceleme komisyonu uyesi / istanbul bilgi universitesi
12 subat 2008
ayrıntılı bilgi için bkz: tuzla tersaneler bölgesi izleme ve inceleme komisyonu: tuzla tersaneler bölgesi'ndeki çalışma koşulları ve önlenebilir seri iş kazaları hakkında rapor; yayınlayan: tmmob istanbul il koordinasyon kurulu, istanbul: subat 2008.
"Ölümlerin meydana geldiği tersanelerin sahibi olan AKP milletvekili Hasan Kemal Yardımcı ile MHP milletvekili Durmuşali Torlak, tersanelerde ölümlerin kaçınılmaz olduğunu öne sürdü."
siz işçilerin iş güvenliğini oluşturmayın beyler ondan sonrada kaçınılmaz deyin. kaçınılmaz olan bu işçilere vermeniz gereken iş güvenliği ve sağlıklı çalışma koşulları olmalı.
Son yıllarda Türkiye'nin gözde sanayi kollarından birinin ana merkezidir. Yılda milyonlarca dolar para kazanılır, en son teknolojinin yeraldığı ürünler imal edilir. Ürün kalitesinde dünyanın sayılı tersanelerinden biridir, 2010 yılına kadar sipariş alınamaz, çünkü kapasite üstü talep sözkonusudur. Gurur duyulası bir ekonomik başarıdır.
ama,
sigortasız işçilerin, asgari ücrete günde 15 saat çalıştrılığı, işgüvenliğinin olmadığı, işin niteliği nedeniyle, hertürlü tehlike ile yaşamak çalışmak zorunda kalan binlerce insanın ekmek teknesidir. Bu başarını ardında, ekmekleri için canından olan ve olmaya devam eden, başına birşey geldiğinde sosyal güvencesi olmadığı için ortada kalan, ölünce 10.000 ytl kan parası ödenerek örtbas edilen, çileli hayatlar vardır.
Milyonlarca dolar kazanırken, asgari ücretli işçinin sigortasını fuzuli maliyet gören zihniyetin, insan hayatının üç kuruşa satın alınabildiğinin görüntüsüdür..istanbul'a 40 km uzaklıkta, gazetlerin ara sayfalarında küçücük bir haber kadar yakındır.
büyük oranda yerli olmak üzere kısım kısım yabancı destekli şirketlerin, dünyanın en prestijli gemilerinin proje ve inşa çalışmalarının yürütmekte olduğu bölgedir.
çalışma bakanı faruk çelikin "sorun işyerindeyse acıyan namerttir, sorun hükümetteyse bu konuda eleştiriyi almayan namerttir" dediği, 25 yaşında bir insanın elektrik akımına kapılarak ölmesine neden olan, delikanlı söylemler vermek yerine icraata geçilmesini dilediğimiz toplu mezar.
diyalog görüşmelerinde disk'e bağlı limter iş'in yeterince ciddiye alınmamasını eleştiren uras'a yanıt vererek, meselenin kimin yetkili sendika olarak kabul edildiğinden çok işçilerinin tümünün temsil edilmesi olduğunu söyledi.
göreve başladığından beri tersanelerin güvenliği konusunu gündemde tuttuğunu belirten bakan, denetimler sonucu yüklü miktarda cezalar kesildiğini, 1061 kalem olan eksiklik sayısının 4-5 ayda 588'e indirildiğini söyledi.
yıldızlaşan bu sektördeki artan kazaları bakan üç şeye bağladı: 3-4 yıldır hızlanarak artan iş yoğunluğu, işçilerin mesleki eğitimlerinin düşük oluşu ve alt yüklenicilerin getirdiği kimi sorunlar.
sosyalizmdeki iş kazalarının da hiç az olmadığını ve olmayabileceğini de bilmesi gereken bir kişi olarak ufuk uras, bakanın sözlerini hafif bir gülümsemeyle dinledi. her şeye rağmen iyi ki mecliste ufuk var, iyi ki ona bağımsız olarak oy vermişiz. oyları hak etmek galiba böyle bir şey.
konuşmalar sürüyor.... tartışmalar sürüyor... işçi ölümleri de... hem de hız kesmeden.
Tersane patronları sırf biz bilmeyelim, basın duymasın diye ÖLÜMLERi VE KAZALARI SAKLIYOR.
"Kayıtdışı iş Cinayeti - SADi ÜSTÜNBAŞ 83.ÖLÜM
Kayıt dışılığın merkezi Tuzla tersanelerinde ölümlerimiz bile kayıt dışında kalıyor.
5 Mart 2007 akşamı saat 21.45'de elektrik bölüm şefi olarak çalışan Sadi Üstünbaş, Çeksan Tersanesi'nin inşaat halindeki boş deposunda cesedinin bulunduğu öğrenildi. Üstünbaş'ın ölümüyle, Tuzla'da son 15 yıldır 82 olarak bilinen ölen işçi sayısı 83'e yükseldi."
çalışma bakanı arkadaşın hakkında ahkam kestiği yer. ölümler devam ediyo ama arkadaşlar başka şeylerle meşgul oldukları için hiçbir önlem ve tedbir alınmıyo. yapılan grev de çok uygun bulunmamış devlet erkanı tarafından. kızmışlar grev yapanlara ''sizi gidi siziii'' diye! çalışmayı değil ölmeyi emredenlerin yanında olan pek müstesna hükümetin hakkında ne karar alıcak diye düşündüren tersane!