Teoride fotbol da bir tutkudur. Gel gelelim guzel ulkemin bir o kadar saygideger vatandaslari tutkuyu nefrete cevirmekte sevgiyi amacindan saptirip yollarini sasirmaktadirlar. Malum bir derbi daha bitti. Malum takimin taraftarlari basladi " koyduk mu soktuk mu" demeye, e tabi diger takimin taraftari geri durdu mu? Hayir! O da basladi bahaneleri dizmeye. Peki tutku bu mu? Bence tutku takiminin yendigi maca sevinebilmektir. Bence tutku yenilince bir sonraki maci iple cekmektir. insanlar saniyorum ki fantazi dunyalarinda sahada kendilerinin oynadigini dusunuyorlar. Uyanin artik o maclarda kazananlar fulbolcular, teknik heyet, yayinci kurulus gibi meslegini bu is uzerine kurmus insanlar. Basit ahmaklar musabakalara asiri tepki gosterir.
bağımlısı olunabilecek kadar lezzetli ve tutsak edebilecek kadar insanoğlu üzerinde kuvvetli bir güce sahip duygudur. öyle güçlüdür ki mantığınızı kolayca ekarte edebilir, sizi avucuna alabilir ve kendisine bağımlı hale getirebilir. alkol gibi, uyuşturucu gibidir yalnızca tatmak ve daha fazla tatmak istersiniz. unutamadığınız eski sevgilinizin kokusu aniden burnunuza gelir öpmek, dokunmak, soymak ve soyunmak istersiniz bu yalnızca basit bir cinsel istek değildir ''ona sahip olabilme'' dürtüsüdür. zihninizde çıplaklık artık başka bir boyut için geçiş biletinizdir. odaktaki kişiye ulaşılamadığı vakit başka birine dokunmak fikri dahi sizi rahatsız eder çünkü tutku tek taraflıdır ''ani ve özel'' - ''birine yahut bir şeye'' karşıdır şiddetlidir zaten tam da bu yüzden saplantının ikiz kardeşidir.
ilişkinin olmazsa olmazıdır. Eğer partnerinizle aranizda sağlam bir tutku yoksa hic sevismeyin daha iyi. O tutkunun verdigi haz o arzulama karşınızdakine dokundugunuz an gozlerinizde hissettiklerinizi gormek nirvanayi yasamak bunlar. Uzun uzun yazmaya da gerek yok cogu insan yasamadan sevisiyor zaten.
”hiçbir ışık bir kadının aşıkken farkına varmadan saçtığı kadar parlak değil, hiçbir ışık aşık bir kadının kararları kadar hızlı değil ve hiçbir ışık bir adamın ruhunu aşık bir kadının bakışları kadar aydınlatmaya muktedir değil. bu yüzden avlıyorum onları ışığı görmek ve emmek için…
anlatılmaz yaşanırlar sıralamasında ilk sırada yer alabilecek aşktan öte bir duygudur. anlatabilenler de yok değil şöyle ki:
Yatakta uzanmış, uzunca bir süre hiç konuşmamıştık. Bir sigara uzattım, kendiminkiyle beraber yaktım. Bu uzun sessizlikler hiç hayra alamet değildir. Bozulduğu anda bütün huzurumun kaçacağını hissedebiliyordum.
"sevgili" dedi aniden. Sigarasından derin bir nefes çekti.
"Efendim bitanem" dedim. Sesim titriyordu. Tedirgin olmuştum.
"Senin gözünde ben neyim?" diye sordu.
Kalp atışlarım hızlandı bir anda. Gözümü tavana dikerek daha hızlı çekmeye başladım sigaramı. Derken sigaram bitti. Oysa hala saçma sorusuna cevap bekliyordu.
"taşak" dedim.
"Ne demek şimdi o?" dedi. Kızmıştı.
"Benim gözümde devasa bir taşaksın sen" dedim.
Anlamsızca baktı yüzüme, konuşmamı sürdürdüm:
"içindeyken hayatımın en mutlu anlarını yaşıyorum. Orada uzun süre hayatta kalamayacağımı biliyorum fakat ölümün nasıl bir his olduğunu da tam anlamıyla kestiremiyorum. Bir gün dışarı çıkabilme ihtimalim o kadar düşük ki; nasıl bir yaşamla karşılaşacağımı umursamıyorum bile.
Sonra kendimi dışarda buluyorum birdenbire. Samimiyetsiz insanların içinde bir yaşam curcunasında. Ölüm kadar yaşam da korkunç geliyor gözüme. Ve seni özlüyorum."
"Peki sen?" dedim sonra. "Senin gözünde ben neyim?"
"Yarak" dedi kısa ve net bir şekilde.
"Nasıl yani?" dedim.
"Yarak gibi adamsın!" deyip içten bir kahkaha attı.
Saçından kavrayıp gözlerinin içine baktım. Neşe doluydu. Hiç kimseyi bu kadar sevemezdim.
Gecenin bu vakti kalbine kanı pompalayan şey.
Tutku işte.
Günaha davet...
Bir meczup gibi,
Saatlerce kuru kuru sigara içmek.
Umudu hayal etmek.
O hayali sevmek...
Kimbilir belki de...
Belki de sen de sahipsin o tutkuya.
Kimbilir belki de, belki diyerek sarılıyorum umuduna...
bağdır tutku yer zamandan etkilenmeyen durumum ötesinde sadece duyguların oynunu oynadığı sahnedir. ne önünde durabilirsin ne de haklılığını savunabilirsin.