Birincisi; imamın sarığı beyazdır, asla leke kabul etmez... ikincisi başörtülü veya çarşaflı kısacası tesettürlü bir kadının; sokakta, parkta, otobüs, trendolmuş veya otobüste 'sakız çiğneme' veya 'sigara içme' gibi bir özgürlüğü olamaz!.. 'Evinde' ne yapacaksa yapsın, ama 'sokağa' çıktığında 'dikkatli' olmak mecburiyetindedir!..
Hayır, mecburiyet de değil, buna 'eli mahkûm' dur!..
Evet, 'islam'ın sembolü' dür!.. Onu başında taşıyan her kadın veya kız, bir 'tercih' koymuştur ortaya... 'Sıradan bir kadın/kız' olmadığını, bir 'misyon' yüklendiğini bütün dünyaya deklâre etmiştir!..
O halde, 'söylem' lerine de, 'eylem' lerine de dikkat etmek mecburiyetindedir!.. Çünkü, 'kendisi' değildir artık!.. 'Sıradan bir fert' olmaktan çıkmıştır!..
Dolayısıyla, yapacağı bir hata, ' Ayşe, Fatma, Kübra' olarak kendisini bağlamakla sınırlı kalmayacak, 'temsil ettiği din' in hedef tahtasına oturtulmasına yol açacaktır!..
Bu böyle biline!..
--Karakaya daha sonra "tesettürlü" kişinin neler yapamayacağını da belirtiyor:
" 'Başını örtecek' ama, televizyon ekranlarına çıkıp şakır şakır 'göbek' atacak!.. 'Tesettüre bürünecek' ama, bilmem hangi şarkıcı bozuntusunun konserine gidip, 'ona sarılmaya' çalışacak!.. 'Başını örtecek' ama, 'çıktığı erkek' le sokaklarda/parklarda ' el ele' tutuşup, ' sigara' tüttürecek!..
Yok öyle yağma!.."
Ve devam ediyor Karakaya:
"Ya 'yaşantını' gözden geçireceksin, ya da yüklendiğin 'misyon' dan sıyrılacaksın."
Türban takan, tesettüre bürünen bir hanım, artık kendisi değilmiş.
Temsil ettiği misyon adına, kişisel özgürlüklerini, yaşamını gözden geçirecekmiş.
Dinci kardeşlerimizin ve onlara destek veren sözde liberal entellerimizin giyim kuşam özgürlüğü diye kamuoyuna yutturmaya çalıştıkları türban eyleminin esası işte budur.
emre kongar'ın yazısından alıntıdır.
zorunlu edit : kötüleyen arkadaslar lütfen yanlis kisiyi kötülüyorsunuz hasan karakaya ya yapcaniz o hareketi bana degil.
Türkiye Cumhuriyeti'ni iran gibi ülkelerle karıştıran kişilerin de katıldığı görüştür. türkiye'nin %80 i türbanlı ha. vay anasını be, en kısa zamanda bir oftalmologa görünmem gerek.
cumhurbaşkanının eşi halkı da temsil eder, onun için türbanlı biri köşke çıkamaz diyorsunuz. bu ülkede ki kadınların yüzde 80'i kapalı değil mi? eee bu zamana kadar eşler yüzde 20'yi mi temsil ediyordu. bırakın bu işleri. Önemli olan bir insanın ne giydiği değil; ne düşündüğüdür, ne yaptığıdır. böyle diyerek halkı da kutuplaşmaya götürüyorsunuz.
(edit: anadolu'yu çok gezen bir akadaşımızın uyarısıyla! yüzde 80'i düzeltiyor, yarıdan fazlası ibaresi ile değiştiriyorum.yalnız cümle aralarına takılmayıpta asıl vermek istediğim mesajı alırsanız çok sevineceğim.)
duruş mudur nedir bilmediğim, takanın da takmayanın da rahatsız etmediği olaydır. ama aklıma takılan şey şudur: abdullah gülün oğlu Tanrı esirgesin, güneydoğuda terör eyleminde şehit oldu diyelim. oğlu ülke için şehit olabilirken onu bu dünyaya armağan eden annenin cumhurbaşkanı eşi olamaması bana biraz ters geliyor.yani sen bu ülke için şehit olacak evlat doğurursun ama cumhurbaşkanı eşi olamazsın. bir yanlışlık var bu işte.
Evet dogrudur. Lakin kimin durusu ve bakis acisi ? Kadinin mi ? erkegin mi ? Hayatimda 6 tane turbanli bayan tanidim. Altisida turbani ailedeki erkeklerin baskisi ve zorlamasi sonucu taktiklarini itiraf ettiler. Burdan bir genelleme yapmak yanlis olur ancak RTE'nin esinin bile acik acik "abim zorladigi icin turban takdim" demesi bizleri baska dusuncelere yonlendirmiyor desem yalan olur.
türbanın bir siyasi simge olduğunu örtmeye yönelik söylemlerden biridir. türban insanın kendine yakışanı giymesi bile değildir. insanın kendine yakışanı giymesi - eğer kişi takmak istiyorsa- olsa olsa başörtüsü olur. ***