ingilizce biliyorum diye anadilde kitabını okumak her babayiğidin harcı değildir. kitabı anlamak için çok sağlam inglizce argoya ve iskoççaya hakim olmak gerekir. filmi ise apayrı bir efsanedir.
--spoiler--
Hayatı seçin, işinizi seçin, kariyerinizi seçin, ailenizi seçin, büyük ekran tv alın, çamaşır makinası, araba, cd player, elektrikli
konserve açacağı, sağlıklı olmayı seçin. kolestrolü düşük tutun,
iş sigortası yaptırın, ipotek aidatlarını ödemeyi seçin. ev eşyaları
için çalışmayı seçin. arkadaşlarınızı seçin, zevkinize uygun çanta
ve giysi seçin. parlak kumaşlarla bezenmiş üç odalı bi suit tutun.
bir havraya gidin ve her sabah orda ne işiniz olduğunu düşünün. kanepenizde oturun ve tv'nin beyninizi yıkamasına izin verin,
abur cubur atıştırırken ruhunuzu o salak yarışma programlarına
satın ve sonra kendinizi çürümeye terk edin. bir gün yerinizi
alsın diye ürettiğiniz ama aslında her biri utanç kaynağı şımarık
olan haylazların ortalığı dağıtmasına seyirci kalın.
geleceğinizi seçin, hayatı seçin.
peki böyle bi şeyi neden isteyeyim.
ben hayatı seçmemeyi seçtim.
--spoiler--
bu repliği okuduktan sonra kitabını heryerde arayıp bulamadığım, umudu kesip filmini izlediğim şaheser.
insanı karamsarlığa sürükler. evet seçmek zorundasın, ya yukarıdaki gibi bir hayatı, aynı, basit, anlamsız, sırf gösteriş fakat içi boş bir hayatı, milyonlarca insanın yaşadığı gibi. ya da dibe vurmayı seçersin. kendini mahvedersin. çıkış var mı? bilmiyorum.
insanı binbir soruya sürükler bu film, hele ki bu tarz sorular üzerinde kafa yorduğunuz bir dönemdeyseniz. bir de karamsarlık içine girersiniz.
ama izleyin derim ben, şahane bir filmdir.
herşeyi o kadar net anlatır ki, mark reyton karakteriyle öyle bir empati kurarsınız ki, oturduğunuz yerden kızmak yerine anlarsınız karakteri, ne olduğunu, ne hissettiğini, onları neden yaptığını.
müzikleri de çok şahanedir ayrıca.
izleyin işte.
filmi kitabından daha meşhur olan bir yapıt. aynen aşk-ı memnu'nun kitabı çıkmış diyenler olduğu gibi.
ben kitaptan bahsedeceğim kısaca; ki almak isteyenler veya merak edenlere yardımcı olalım. Çünkü benim en büyük sıkıntılarımdan biri sanırım bu. Irvine welsh'in bir romanı bu. roman denemeyebilir, bilmiyorum. her bölümde gruptaki başka bir elemanın gözünden anlatıyor olayları, arada 3. tekil şahsa bürünüp olaylara uzaktan bakarak da anlatıyor, bu da güzel bir enstantane katıyor kitaba. kitabı argo sevmeyenlere kesinlikle tavsiye etmiyorum. burası çok önemli. sonra kitaba 20 lira verdik, amcık, göt, orospu çocuğu, sik, çük kelimelerinden geçilmiyor diye isyan etmeyin. kitap hakikaten argo ve küfürlü bir üslupla ele alınmış ve çeviren avi pardo da bunlara gayet sadık kalmış. son zamanlarda zaten hangi kitabı görsem ya avi pardo, ya kamuran şipal ya da tahsin yücel çevirisi var. biri almanca, biri fransızca biri de ingilizce sanırım.
kitaptan, iskoçya hakkında da bir şeyler öğrenerek mezun oluyorsunuz. genel kültürdür bir yerde. anlaşılamayacak kadar iskoç kültürüne ait olan yerlerde çevirmenimiz dipnotlarla bizim cahilliğimizi gidermeye gayret göstermiş. onun dışında, kitapta kullanılan font da güzel ki benim çok dikkat ettiğim bir unsurdur kendileri.
yıllar önce stüdyo imge tarafından türkçe'ye kazandırılmış olup artık baskısı tükenmiş bulunan porno isimli kitabın da bu trainspotting'in devamı olduğu söyleniyor ve 1 hafta sonra kitapçılarda görebileceğimiz de söyleniyor.
özet geçmem gerekirse; son zamanlarda sıkı bir yeraltı kitabı arıyorsanız ve argo sizin için problem değilse birkaç saatte bitecek bir 350 sayfa sizleri bekler.
idefix'te yorum yapan amcalar gibi hissettim kendimi.
Eroin bağımlısı bir grup gencin hayatına ayrıntılı bir bakışı konu alan ve Irvine Welshin romanından Danny Boyle tarafından sinemaya uyarlanan film, Edinburghda geçiyor. Renton, yirmilerinde, küstah bir uyuşturucu müptelasıdır. Hiçbirşeyi umursamayan arkadaşları Tommy, Spud, Sick Boy ve Begbieyle birlikte yaşamlarını giderek yıkan olaylar yaşamaktadırlar. Başta Ewan McGregor olmak üzere oyuncularının başarısı ve bir o kadar uygun soundtrackiyle büyük ses getirmiş bir yapım.
özellikle iskoç aksanından dolayı izlerken çok keyif aldım, eğer izleyeceksiniz orjinal dilinde türkçe alt yazı izlemenizi öneririm. bu filmi requiem for a dream ile karşılaştıranlar var bana göre alakası yok iki filmde farklı pencerelerden yaklaşmış olaya.
--spoiler--
"Eroini biraz da illegal oldugu için içiyorduk. Kahrolası C vitamini illegal olsa onu içerdik."
-hayatınızda yaşadığınız en iyi orgazmınızı düşünün, onu binle çarpın, elde ettiğiniz zevk bunun yanından bile geçmeyecektir. işte uyuşturucu böyle bir şey! repliğiyle beni benden alan film. hazır requiem for a dream başlığı revaçtayken bir başka uyuşturucu eksenli film-kitap.
insana uyuşturucunun kötü yanları gösteren ancak günümüzde uyuşturucu sempatisiyle dolu şekilci gençlerimiz tarafından farklı yorumlanan güzel bir filmdir.
varoş kesimlerde ki bağımlıların ' peynirci adam bu kadar yakışıklı mı olur lan ' dedirten kitap-film. irvine welsh'in de bir drug sevdalısı olması da ayrı bir ironidir.
ewan mcgregor' ın başrolünde oynadığı 1996 yapımı danny boyle filmidir. Irvine Welsh' in aynı adlı romandan uyarlanmıştır. filmde gençlerin uyuşturucuya neden yöneldiğini ele alınmıştır. Film ezik, yalan söyleyen, hırsızlık ve psikopatlık yapan bu uyuşturucu bağımlısı gençlerin gittikçe yaklaştıkları sonu ve aralarında bozulan ilişkileri anlatır.
izlerken insanı içine çeken, olayları birebir hissettiren, gerim gerim geren müthiş bir ilk saate sahip film. sonra olaylar londra'da devam etmeye başlayınca snatch tarzı eğlenceli bir filme dönüşüyor ve vermesi gereken mesajın çok uzağına gidiyor. ama yine de izlediğim en iyi filmlerdendir.
filmin en iyi sahneleri mark'ın yatakta halüsinasyonlar gördüğü sahnelerdir kanımca*. öylesine karamsar, insanın kanını titreden, gerim gerim geren sahnelerden sonra birden bire filmin neşe pıtırcığına dönmesi, eğlenceli bi hale bürünmesi beni üzdü. keşke aynı tadda devam etseydi ve requiem for a dream gibi sonunda gözümüzden bir kaç damla yaş süzülseydi. ama öyle olmadı.
uyuşturucu bağımlısı olan, gününü gün eden ve topluma hiçbir yararı yokmuş gibi görünen gençlerin bile dünya sorunları hakkında afedersiniz ama eşşek gibi fikirleri olan filmdir trainspotting.
uyuşturucuyu en iyi anlatan filmlerden. requeim falan hikaye bunun yanında.
--spoiler--
anlamadığım tek şey o bebeğin aylarca o evde yaşaması. bildiğin ölüme terkettiler amk.
psikopat abimiz vardı. hatırlarsınız şu ruh hastası olan. favorim o adamdı. tam bir reyiz.
--spoiler--