...demek istiyorum ki, sen de yalnızsın benim gibi
biz ikimiz de yalnızsak.. ve işte budurumda
iki kişilik bir yalnızlık olamaz mı bizimkisi?... (V, III)
unutulmuş gibiyim ben ve insan
bir bakıma unutulmuş gibidir
bilmem ki nasıl anlatmalı yalnız bile değilim
belki de yalnızlıktan daha fazla bir şey bu
unuttum ben kendimi de stepan
stepan
kopunca kendimizden. ve her şeyden biraz kopunca
bir güç olduğunu sanırız yalnızlığın
hatta bir bakıma övünürüz onunla...
"Gün bitti. Saat kaç. Bitecek mi bir gün savaşımız
Hak edilmiş hüzünlerimiz olacak mı bizim de
Dönüp dönüp arkamıza baktığımız
Bir dünya kalıntısı üstünde
Hak edilmiş hüzünlerimiz olacak mı bizim de."
en sevdiğim iki şiirden birisi. diğeri için *
varoluş trajedimizi anlatan en iyi eserdir bana kalırsa. hepimiz tanrı kalmışızdır artık. kendi değerlerimizi yaratabilecek kıvama gelmiş olsak da, "ucuz özgürlükten"* birilerine sığınmak isteriz. Cansever, tanrının ölümüyle insanın yüceliğe kavuşacağını düşünmez. O, upuzun bardaklara sığınır, kendisini sıkıştıran zamandan, sonsuzdan kurtulmak için "sarhoş olur" Baudelaire'in deyimiyle. Eğer ölümü Stoacılar gibi kabullenseydi, ya da camus gibi anlamsızlığa sahip çıksaydı bir şair olamazdı belki de. Anlamsızlık ve ölüm onun şiirini besleyen biricik kaynaklardır. Tıpkı rilke gibi, dizelerini yaşamın boşluğundan çıkarır edip cansever.
insanın varoluş sıkıntısına şundan daha güzel değinen bir dize var mıdır acaba:
"geceye değgin bir ölümlünün
kendini tanrıya yok dedirtmesi"
Bitecek mi bir gün savaşımız
Hak edilmiş hüzünlerimiz olacak mı bizim de
Dönüp dönüp arkamıza baktığımız
Bir dünya kalıntısı üstünde
Hak edilmiş hüzünlerimiz olacak mı bizim de.