Toprak onurdur, namustur, şereftir, kimliktir, ana kucağıdır, baba dağıdır, kardeş omuzudur her şeyden öte vatandır, emanettir...
Bu emanete sahip çıkmak, hep birlikte yüceltmek gereklidir.
1950 lerde "siz Tarım Ülkesisiniz Bırakın Uçağı Traktör Yapın, yada yapmayın biz size onuda verelim" söylemlerine maruz kalan bir topum var idi. Gerçekten çiftçilik bizim en iyi bildiğimiz işlerdendi. Atatürk bile bunu görüp, örnek tarım uygulamaları geliştirmek amacıyla Atatürk Orman Çiftliği' ni kurdurdu. Buradan tarım modernleşerek ülkenin her yerine yayıldı. Atatürk farkındaydı her şeyin, üretemezsen sadece tüketirsen, bağımlı olurdun. Bağımlı olmanın ne anlama geldiğini çok iyi biliyordu Atatürk. Çokta iyi etrafına anlatıyordu. Atatürk Orman Çiftliği, Köy Enstitüleri derken, gerçekten Türkiye' de büyük bir devrim ve darbe gerçekleşmişti. Darbe bize hep kötü anıları çağrıştırır ama bu bir uygarlaşma ve farklılaşma darbesi idi. Tamamen sivil ve sosyal devlet anlayışını benimseyen bir darbe idi.
1950 süreci ile başlayan dışarıya bağımlılık ve çiftçilerin sadece para odaklı yaptıkları yanlışlar, maalesef ülkemizi en iyi olduğu tarım alanında bile riskli ülkeler sınıfına soktu. Tarım alanları çoraklaşmaya ve kullanılamaz hale gelmeye başladı. Bir zamanların Konya Ovası Obruklarla (Obruklar yeraltı su seviyesinin azalmasına bağlı olarak, yer altındaki boşluklarn boşalması ve mukavemet kaybı ile çöküntülerin oluşmasıdır.), Asi Havzası ise "Tuzlanma ve Kuraklık" ile savaşır oldu.
Burada faturayı sadece insana kesmek lazım. açık ve net söylüyorum. Bizim çiftçimiz bu işi bu hale getirdi. Toprağa saygısını yitirdi, kısa yoldan çok mahsul ile zengin olmayı tercih etti. Şehirlere göç etti, betonu toprağa tercih etti. Çouk çocuğu asfalta bastı toprağa basamadı, bu yüzden tanımadığı bir şeye saygı duymayı da öğrenemedi. Bizim çiftçimiz kardeşi bellediği toprağı, yalan yanlış tekniklerle, tohumlarla kirletti. Ailenin üyesi olan bir anda üvey evlat muamelesi görmeye başlayınca Doğa Ana toprağa sahip çıktı. Küresel Isınma ortaya çıktığından beri, aşırı iklim koşulları, toprak kayıpları artmaya başladı. Dünya ciddi anlamda gıda üretiminde sıkıntılar yaşamaya, insanlara zaten eşit dağıtılmayan gıda bu sefer hiç dağıtılmamaya başladı. Üretimin bir nebze azaldığı ülkelerde fiyatlar tavan yaptı.Zincirleme reaksiyonu maalesef insan başlattı. Bunu kırmak ve reaksiyonu tersine çevirmekte yine insanın işi. Çünkü Doğa Ana sahiplendiği toprağın, insanın kardeşi, bacısı olduğunun farkında. Sadece iyi davranacağınızdan emin olduktan sonra onu size sağ salim teslim edecek.
Cengiz Aytmatov'un en güzel romanlarından biridir. Ağlamaktan okuyamadığım, karakterlerine "kurban olurum lan!" Diye üzüldüğüm, her sahnesini beynimde canlandırıp yüreğime izler açtığım harika bir romandır. Okumaya korkar oldum arkadaş. 143 sayfa birşey zaten bir aydır bitiremedim. Korkuyorum lan bu kadar mı dramatik olur!
Hepimiz, ortak bir kadere sahip birbiriyle ilişkili ve birbirine bağımlı varlıklardan oluşan, parçalanamaz ve canlı bir topluluğun, Toprak Ananın parçası olduğumuzu biliyoruz;
Toprak Ananın yaşamın, gıdanın ve öğrenmenin kaynağı olduğunu ve iyi yaşamamız için ihtiyaç duyduğumuz herşeyi sağladığını minnetle kabul ediyoruz;
Kapitalist sistemin ve her çeşit yağma, sömürü, istismar ve kirlenmenin, bugün bildiğimiz yaşamı iklim değişikliği gibi olaylarla riske atarak, Toprak Anaya büyük yıkım, bozulma ve parçalanma getirdiğinin farkındayız;
Birbirine bağımlı varlıkların oluşturduğu bir topluluk içerisinde, yani Toprak Anada, bir dengesizliğe yol açmadan sadece insanların haklarını tanımanın mümkün olmadığına ikna olduk;
insan haklarını garanti altına almak için Toprak Ana ve tüm varlıkların haklarını tanımak ve savunmak gerektiğini ve bunu yapan kültürlerin, uygulamaların ve yasaların var olduğunu söylüyoruz;
iklim değişikliğine ve Toprak Ana üzerinde tehditlere neden olan yapıların ve sistemlerin dönüşümü için belirleyici, kolektif eylemlerde bulunmanın aciliyetinin bilincindeyiz;
Toprak Ana Hakları Evrensel Beyannamesini kamuya ilan ediyor ve Birleşmiş Milletler tarafından kabul edilmesi için çağrıda bulunuyoruz. Bu, tüm dünya halkları ve ulusları için ortak bir başarı standardı olmalı. Her birey ve kurum öğretim, eğitim ve bilinçlendirmeyle bu standartları destekleme sorumluluğu almalı. Bu Beyannamede tanımlanmış haklara saygı göstermeli ve gecikmeden ulusal ve uluslararası yenilikçi önlem ve mekanizmalarla dünyadaki tüm halklar ve devletler arasında evrensel olarak etkili bir şekilde tanınması ve yerine getirilmesi garanti altına alınmalı.
-Toprak Ana:
1) Toprak Ana canlı bir varlıktır.
2) Toprak Ana, tüm varlıkları besleyen, kapsayan ve meydana getiren birbiriyle ilişkili varlıkların eşsiz, parçalanamaz, kendi kendini düzenleyen bir topluluğudur.
3) Her varlık, Toprak Ananın ayrılmaz bir parçası olarak ilişkileriyle tanımlanır.
4) Toprak Ananın doğal hakları, varoluş ile aynı kaynaktan geldiğinden dolayı elinden alınamaz.
5) Toprak Ana ve tüm varlıklar, türler, organik ve inorganik varlıklar arasında yapılan, insanlar için kullanılan her türlü ayrım olmadan bu Beyannamede tanımlanmış tüm doğal haklara sahiptir.
6) insanların insan haklarına sahip olduğu gibi, tüm diğer varlıklar da kendilerine özel, varoldukları topluluklar içerisindeki rol ve işlevlerine uygun haklara sahiptir.
7) Her varlığın hakları diğer varlıkların haklarıyla sınırlıdır. Haklar arasındaki herhangi bir çatışma Toprak Ananın bütünlüğünü, dengesini ve sağlığını sürdürecek şekilde çözülmek zorundadır.
-Toprak Ananın Doğal Hakları:
1) Toprak Ana ve meydana getirdiği tüm varlıklar aşağıdaki doğal haklara sahiptir:
(a) Yaşama ve var olma hakkı;
(b) Saygı duyulma hakkı;
(c) Yaşamsal döngülerini ve süreçlerini insan tarafından bozulmadan devam ettirme ve biyolojik kapasitesini yeniden oluşturma hakkı;
(d) Kendi kimliğini ve bütünlüğünü ayrı, özlük ve birbiriyle ilişkili varlıklar olarak sürdürme hakkı;
(e) Yaşam kaynağı olarak su hakkı;
(f) Temiz hava hakkı;
(g) Bütünsel sağlık hakkı;
(h) Kirlenmeden, zehirli ve radyoaktif atıklardan muaf olma hakkı;
(i) Bütünlüğünü yahut yaşamsal ve sağlıklı işleyişini tehdit edecek şekilde genetik yapısındaki bozulma ve değişikliklerden muaf olma hakkı;
(j) Bu Beyannamede kabul edilmiş hakların insan faaliyetleri nedeniyle ihlal edilmesi durumunda bunların gecikmeden ve tam olarak iyileştirilmesi hakkı;
2) Her varlık, Toprak Ananın uyumlu işleyişi için kendi rolünü yerine getirme hakkına sahiptir.
3) Her varlık, insanların işkence yahut kötü muamelesinden muaf olma ve belli bir refaha sahip olma hakkına sahiptir.
-insanların Toprak Anaya olan Yükümlülükleri:
1) Her insan Toprak Anaya saygı göstermek ve onunla uyum içerisinde yaşamaktan sorumludur.
2) insanlar, tüm devletler, tüm kamu ve özel kurumlar aşağıdakileri yapmak zorundadır:
(a) Bu Beyannamede tanımlanmış haklar ve yükümlülüklere uygun olarak hareket etmek;
(b) Bu Beyannamede tanımlanmış haklar ve yükümlülüklerin tam olarak yerine getirilmesi ve uygulanmasını kabul ve teşvik etmek;
(c) Bu Beyannameye uygun olarak Toprak Ana ile uyum içerisinde nasıl yaşanacağı konusunda öğrenme, analiz, yorumlama ve iletişimde yer almak ve teşvik etmek;
(d) Günümüzde ve gelecekte, insanın refahına yönelik faaliyetlerin Toprak Ananın refahına katkıda bulunmasını garanti etmek;
(e) Toprak Ananın haklarının savunulması, korunması ve muhafaza edilmesi için etkili standartlar ve yasalar belirlemek ve uygulamak;
(f) Toprak Ananın yaşamsal ekolojik döngülerine, süreçlerine ve dengelerine saygı göstermek, korumak, muhafaza etmek ve gerekli olduğu yerlerde bütünlüğünü iyileştirmek;
(g) Bu Beyannamede tanımlanmış doğal hakların insanlar tarafından ihlal edilmesiyle oluşan hasarların düzeltilmesini ve sorumluların Toprak Ananın bütünlüğünü ve sağlığını yeniden sağlamaktan sorumlu tutulmasını garanti etmek;
(h) Toprak Ananın ve tüm varlıkların haklarını savunmak için insanlara ve kurumlara yetki vermek;
(i) Türlerin neslinin tükenmesine, ekosistemlerin yok olmasına yahut ekolojik döngülerin bozulmasına neden olan insan faaliyetlerini önlemek için ihtiyatlı ve kısıtlayıcı önlemler tesis etmek;
(j) Barışı sağlamak ve nükleer, kimyasal ve biyolojik silahları ortadan kaldırmak;
(k) insanların kendi kültürlerine, geleneklerine ve adetlerine uygun olarak Toprak Ana ve tüm varlıklara saygı gösterdikleri pratikleri teşvik etmek ve desteklemek;
(l) Toprak Ana ile uyum içerisinde olan ve bu Beyannamede tanımlanmış haklara uygun ekonomik sistemleri teşvik etmek;
Tanımlar:
1) Varlık tanımı ekosistemleri, doğal toplulukları, türleri ve Toprak Ananın bir parçası olarak varolan tüm diğer doğal varoluşları kapsar.
2) Bu Beyannamedeki hiçbir şey tüm varlıkların yahut belirtilen varlıkların diğer doğal haklarının tanınmasını kısıtlamaz.
arada sırada aytmatov'un cümlelere serpiştirdiği sovyet milliyetçiliği yüzünden çok ön yargım oluştu şahsen. inşallah sonuda ''oğlum ölse de sovyet sağ olsun, kızıl bayrak' vs şeklinde bitmez.
..... söyle bana toprak ana, gerçeği söyle: insanlar savaşmadan yaşayamazlar mı?
çok güç bir soru sordun Tolgonay. nice nice milletler savaş sonunda yok olup gittiler, nice nice şehirler yanıp kül oldu ve toprak olarak üzerimde insan ayağının izini görmek için yüzyıllarca beklediğim çağlar oldu. insanlar nezaman bir savaş başlatacak olsa onlara şöyle diyorum: ey dağların, denizlerin öbür tarafındaki insanlar, siz ki mavi göğün altında yaşıyorsunuz savaş neyinize gerek? ben toprağım, bana bakın! ben herbiriniz için ayınıyım ve siz de benim gözümde eşitsiniz. benim için önemli olan sizin sözleriniz değildir. ben sizin dostluğunuza muhtacım, çalışmanıza, beni işlemenize! saban izine bir çekirdek, bir tohum tanesi atın, size yüz katını vereyim, küçük bir fidan dikin kocaman bir çınar vereyim! evler kurun, temel olayım!
üreyin, çoğalın, hepinize güzel bir barınak olayım! derinim, yükseğim, büyüğüm, ucum bucağım da yok... hepinize yeterim ben... sen de bana insanlar savaşmadan yaşayamaz mı diyorsun Tolgonay. bu bana bağlı değil ki. siz insanlara,niyetinize, irade ve bilgeliğine bağlı...
cengiz aytmatov'un hayal gücüyle, kalemiyle sovyet aydınlarını, devlet adamlarını korkuttuğu kitabı. orta asya'da böyle bir yazarın olması sovyetleri rahatsız etmiştir. kitaptan sonra çektiği çile artmıştır.
bu film aslında 1958 tarihli 'mother india' adlı hint filminin türkleştirilmiş versiyonudur. bu mother india ise 1940 tarihli başka bir filmin tekrar çekimidir.