bu film aslında 1958 tarihli 'mother india' adlı hint filminin türkleştirilmiş versiyonudur. bu mother india ise 1940 tarihli başka bir filmin tekrar çekimidir.
Hepimiz, ortak bir kadere sahip birbiriyle ilişkili ve birbirine bağımlı varlıklardan oluşan, parçalanamaz ve canlı bir topluluğun, Toprak Ananın parçası olduğumuzu biliyoruz;
Toprak Ananın yaşamın, gıdanın ve öğrenmenin kaynağı olduğunu ve iyi yaşamamız için ihtiyaç duyduğumuz herşeyi sağladığını minnetle kabul ediyoruz;
Kapitalist sistemin ve her çeşit yağma, sömürü, istismar ve kirlenmenin, bugün bildiğimiz yaşamı iklim değişikliği gibi olaylarla riske atarak, Toprak Anaya büyük yıkım, bozulma ve parçalanma getirdiğinin farkındayız;
Birbirine bağımlı varlıkların oluşturduğu bir topluluk içerisinde, yani Toprak Anada, bir dengesizliğe yol açmadan sadece insanların haklarını tanımanın mümkün olmadığına ikna olduk;
insan haklarını garanti altına almak için Toprak Ana ve tüm varlıkların haklarını tanımak ve savunmak gerektiğini ve bunu yapan kültürlerin, uygulamaların ve yasaların var olduğunu söylüyoruz;
iklim değişikliğine ve Toprak Ana üzerinde tehditlere neden olan yapıların ve sistemlerin dönüşümü için belirleyici, kolektif eylemlerde bulunmanın aciliyetinin bilincindeyiz;
Toprak Ana Hakları Evrensel Beyannamesini kamuya ilan ediyor ve Birleşmiş Milletler tarafından kabul edilmesi için çağrıda bulunuyoruz. Bu, tüm dünya halkları ve ulusları için ortak bir başarı standardı olmalı. Her birey ve kurum öğretim, eğitim ve bilinçlendirmeyle bu standartları destekleme sorumluluğu almalı. Bu Beyannamede tanımlanmış haklara saygı göstermeli ve gecikmeden ulusal ve uluslararası yenilikçi önlem ve mekanizmalarla dünyadaki tüm halklar ve devletler arasında evrensel olarak etkili bir şekilde tanınması ve yerine getirilmesi garanti altına alınmalı.
-Toprak Ana:
1) Toprak Ana canlı bir varlıktır.
2) Toprak Ana, tüm varlıkları besleyen, kapsayan ve meydana getiren birbiriyle ilişkili varlıkların eşsiz, parçalanamaz, kendi kendini düzenleyen bir topluluğudur.
3) Her varlık, Toprak Ananın ayrılmaz bir parçası olarak ilişkileriyle tanımlanır.
4) Toprak Ananın doğal hakları, varoluş ile aynı kaynaktan geldiğinden dolayı elinden alınamaz.
5) Toprak Ana ve tüm varlıklar, türler, organik ve inorganik varlıklar arasında yapılan, insanlar için kullanılan her türlü ayrım olmadan bu Beyannamede tanımlanmış tüm doğal haklara sahiptir.
6) insanların insan haklarına sahip olduğu gibi, tüm diğer varlıklar da kendilerine özel, varoldukları topluluklar içerisindeki rol ve işlevlerine uygun haklara sahiptir.
7) Her varlığın hakları diğer varlıkların haklarıyla sınırlıdır. Haklar arasındaki herhangi bir çatışma Toprak Ananın bütünlüğünü, dengesini ve sağlığını sürdürecek şekilde çözülmek zorundadır.
-Toprak Ananın Doğal Hakları:
1) Toprak Ana ve meydana getirdiği tüm varlıklar aşağıdaki doğal haklara sahiptir:
(a) Yaşama ve var olma hakkı;
(b) Saygı duyulma hakkı;
(c) Yaşamsal döngülerini ve süreçlerini insan tarafından bozulmadan devam ettirme ve biyolojik kapasitesini yeniden oluşturma hakkı;
(d) Kendi kimliğini ve bütünlüğünü ayrı, özlük ve birbiriyle ilişkili varlıklar olarak sürdürme hakkı;
(e) Yaşam kaynağı olarak su hakkı;
(f) Temiz hava hakkı;
(g) Bütünsel sağlık hakkı;
(h) Kirlenmeden, zehirli ve radyoaktif atıklardan muaf olma hakkı;
(i) Bütünlüğünü yahut yaşamsal ve sağlıklı işleyişini tehdit edecek şekilde genetik yapısındaki bozulma ve değişikliklerden muaf olma hakkı;
(j) Bu Beyannamede kabul edilmiş hakların insan faaliyetleri nedeniyle ihlal edilmesi durumunda bunların gecikmeden ve tam olarak iyileştirilmesi hakkı;
2) Her varlık, Toprak Ananın uyumlu işleyişi için kendi rolünü yerine getirme hakkına sahiptir.
3) Her varlık, insanların işkence yahut kötü muamelesinden muaf olma ve belli bir refaha sahip olma hakkına sahiptir.
-insanların Toprak Anaya olan Yükümlülükleri:
1) Her insan Toprak Anaya saygı göstermek ve onunla uyum içerisinde yaşamaktan sorumludur.
2) insanlar, tüm devletler, tüm kamu ve özel kurumlar aşağıdakileri yapmak zorundadır:
(a) Bu Beyannamede tanımlanmış haklar ve yükümlülüklere uygun olarak hareket etmek;
(b) Bu Beyannamede tanımlanmış haklar ve yükümlülüklerin tam olarak yerine getirilmesi ve uygulanmasını kabul ve teşvik etmek;
(c) Bu Beyannameye uygun olarak Toprak Ana ile uyum içerisinde nasıl yaşanacağı konusunda öğrenme, analiz, yorumlama ve iletişimde yer almak ve teşvik etmek;
(d) Günümüzde ve gelecekte, insanın refahına yönelik faaliyetlerin Toprak Ananın refahına katkıda bulunmasını garanti etmek;
(e) Toprak Ananın haklarının savunulması, korunması ve muhafaza edilmesi için etkili standartlar ve yasalar belirlemek ve uygulamak;
(f) Toprak Ananın yaşamsal ekolojik döngülerine, süreçlerine ve dengelerine saygı göstermek, korumak, muhafaza etmek ve gerekli olduğu yerlerde bütünlüğünü iyileştirmek;
(g) Bu Beyannamede tanımlanmış doğal hakların insanlar tarafından ihlal edilmesiyle oluşan hasarların düzeltilmesini ve sorumluların Toprak Ananın bütünlüğünü ve sağlığını yeniden sağlamaktan sorumlu tutulmasını garanti etmek;
(h) Toprak Ananın ve tüm varlıkların haklarını savunmak için insanlara ve kurumlara yetki vermek;
(i) Türlerin neslinin tükenmesine, ekosistemlerin yok olmasına yahut ekolojik döngülerin bozulmasına neden olan insan faaliyetlerini önlemek için ihtiyatlı ve kısıtlayıcı önlemler tesis etmek;
(j) Barışı sağlamak ve nükleer, kimyasal ve biyolojik silahları ortadan kaldırmak;
(k) insanların kendi kültürlerine, geleneklerine ve adetlerine uygun olarak Toprak Ana ve tüm varlıklara saygı gösterdikleri pratikleri teşvik etmek ve desteklemek;
(l) Toprak Ana ile uyum içerisinde olan ve bu Beyannamede tanımlanmış haklara uygun ekonomik sistemleri teşvik etmek;
Tanımlar:
1) Varlık tanımı ekosistemleri, doğal toplulukları, türleri ve Toprak Ananın bir parçası olarak varolan tüm diğer doğal varoluşları kapsar.
2) Bu Beyannamedeki hiçbir şey tüm varlıkların yahut belirtilen varlıkların diğer doğal haklarının tanınmasını kısıtlamaz.
"Düşmanlarımız bize ölüm getiriyorlar. Biz düşmanlarımıza ölüm götürüyoruz. Peki ama sadece katillerin kalacağı bir dünyada nasıl yaşanabilir ki?" aforizmasını içeren değerli yapıt.
henüz bitirdiğim cengiz aytmatov kitabı. müthiş bir anlatım enfes bir içtenlik ve dram barındırıyor içinde. sonlarına doğru duygulanmamak elde değil! okumadıysanız mutlaka okuyun.
Cengiz aytmatov'un savaşın sebep olduğu acının ve yıkımın buz gibi gerçekliğini insanın suratına vurduğu eserdir. Beğenmediğim yerler de var ama bir çırpıda okunacak hoş bir kitap.
Ek:beni en çok etkileyen bölümü ellerinde kalan son tohumlarını çaldırmaları bölümüydü. Kolay kolay kitap okurken ya da film izlerken ağlamam ama Gözlerim doldu resmen orada.
köy hayatını ve 2. dünya savaşı sırasında başta o aile olmak üzere o köyün yaşamış olduğu olayları anlatan cengiz aytmatov kitabı. duygusal olarak çok yüklü olup sizi etkiliyebilen bir kitap olmasına karşın olay kurgusu ve kişi tasvirleri zayıftır şahsımca.
spoiler
--------------
Aytmatov bu ilk romanı ikinci Dünya Savaşında kocasını ve üç oğlunu cepheye gönderen bir kadının yaşadıklarını konu alıyor. Tolganay, mutlu bir yuvaya sahipken, kocası ve üç oğlu savaşa katılınca en büyük oğlunun karısı Aliman ile birlikte onların geri dönecekleri umuduyla yaşarlar. Tolganay güçlü bir yapıya sahip, yüreği insan ve toprak sevgisi, üretme coşkusuyla dolu bir kadındır. Erkeklerini savaşa gönderen köyün dertleriyle uğraşır. Ev ev ihtiyacı olan insanlarla ilgilenen tolganay, yokluğun pençesinde her türlü acıyla yüz yüze gelir. Gelini Aliman ile birbirlerine dayanak olan bu kadını gelininin durumu çok üzmektedir. Çok sevdiği kocasını evlendikten hemen sonra cepheye uğurlayan genç Alimanı kendi kızı olarak bağrına basar. Tolganay Cepheden kocası ve büyük oğlunun ölüm haberini aldiğinda, kendi halinden çok gelinine üzülür. Bir gün gelininin bir çobanla yaşadığı gayri meşru ilişkiden hamile kaldığını öğrenir. Bütün acılara rağmen (diğer iki oğlunun da ölüm haberi ulaşmıştır) gelinine sahip çıkar. Aliman bu çocuğu doğururken ölür. Tolganay çocuğu bağrına basar. Ona Canbolat ismini verir. Bu bebek, artık mazide kalmış ailesinden ona kalan tek hatıradır.
Aytmatov romanı ömrünün sonunda toprakla dertleşen Tolganayın dilinden anlatır. Yazar bu romanında üretmenin verdiği huzuru, toprağa saygıyı, insan sevgisini işlerken, savaşın mantığını ardında bıraktığı kırık dökük hayatlar çerçevesinde sorguluyor.
Akşam yemeği için büyük arabanın yanında otların üzerinde oturduk. Ekmek sıcaktı. Yeni çıkmıştı fırından. Canbolat ilk dilimi bana verdi:
- Buyur büyükanne.
Ekmeği aldım, bereketli olması için duamı yaptım ve ilk lokmayı ağzıma götürdüm. Çiftçilerin, tarım araçlarını kullananların ellerinin kokusuydu bu. Bu ekmek petrol kokuyor, demir kokuyor, saman kokuyor, olgun başak kokuyordu. Evet eskiden olduğu gibiydi herşey. Lokmamı yutarken gözyaşlarımı tutamadım. Ekmek ölümsüzdür, iş de ölümsüzdür dedim içimden.