to a skylark

entry2 galeri0
    1.
  1. kuşun bu kadar mutlu mesut şakırken mutsuz olacağı günü düşünmeyip, insanın herhangi bir mutlu anında direkt kötü zamanın geleceğini beklediğini anlatan bir percy bysshe shelley şiiri.
    0 ...
  2. 2.
  3. bir tarla kuşuna
    Selamlar olsun sana, tasasız can!
    Kuş ta olsan hiçbir zaman olmayan-
    Ne cennetten ne de onun yakınından
    Geniş kalbini savurgan gerginleşmelerin içinde akıtan
    Önceden tasarlanmamış sanattan.

    Yükseklere ve daha yükseklere atlayan
    Dünyadan,
    Bir bulut gibi kaçan yangından;
    Derin deniz mavisi bile olsa kanatların,
    Ve hala şarkı söylerken havalarda süzülen, ve süzülürken şarkı söyleyen hiç durmaksızın.

    Yıldırımının içinde altından
    Batan güneşin,
    Üstünde bulutların rengi açılmakta olan onun,
    Bedensiz bir keyif gibi dolaşır ve koşarsın sen
    Yarışına az önce başlamış olan.

    Soluk erguvan rengi düzgün
    Uçuşunun etrafında erir senin;
    Bir yıldız gibi gökten
    Göze çarpan gün aydınlıkken
    Göze gözükmesen de sen, tiz ses çıkartan neşeni işitirim ben buna rağmen-

    Oklarının keskin olduğu kadar
    O gümüş kürenin
    Onun güçlü lambası azalırken
    Beyaz şafağın içinde açıkça duran,
    Biz onu güçlükle görünceye kadar, biz onun orada olduğunu hissedinceye kadar

    Bütün yeryüzü ve hava
    Çok daha parlaktır senin sesinle,
    Açık olduğunda gece
    Tek bulutla yalnızbaşına
    Ay yağmur gibi yağdırır ışıktan demetlerini, ve dolup taşmıştır gökyüzü.

    Bilmeyiz biz nesin sen;
    Nedir sana en çok benzeyen?
    Damlalar akmaz ebemkuşağı bulutlarından
    Göze bu kadar parlak gözüken,
    Sanki bir yağmur yağıyormuş gibi nağmeden senin buradalığından:--

    Bir ozan gibi sanki saklı duran
    Işığı içinde düşüncenin,
    Şarkısını söylerek ilahilerin kendiliğinden,
    Dünyayı umutlarla ve korkularla dövünceye kadar paylaşması için
    Önemsemediği acıyı onun:

    Bir hanımefendi gibi saray kulesinde doğan
    Asil olaraktan,
    Onun aşk yüklü ruhunu müzikle yatıştıran
    Gizemli saatte, aşk kadar tatlı olan
    Dolup taşıran çardağını onun:

    Bir ateşböceği gibi altından
    Bir çiyin kuytu yerinde duran
    Serperek kimseye borçlanmadan
    Onun renk özünü havadan
    Arasında çiçeklerin ve çimenin onu gözden saklayan:

    Bir gül gibi korunan
    içinde kendine ait yeşil yaprakların
    Sıcak rüzgârlarla koparılan
    Verdiği koku bayıltıncaya kadar çok fazla tadından
    O ağır kanatlı hırsızların.

    Sesinden ilkbahara ait sağanakların
    Parıldayan üstünde çayırın,
    Çiçeklerden yağmurla uyandırılan--
    Gelmişin ve geçmişin hepsinden
    Sevinçli ve aydınlık ve ışıl ışıl - senin müziğin daha baskın.

    Öğret bize, hayalet ya da kuş,
    Ne tatlı düşünceler geçer senin aklından:
    işitmemiştim asla ben
    Övgü aşktan ya da şaraptan
    Bir sel gibi püsküren bu kadar ilahi bir kendinden geçiş.

    Evlilik törenine ait korolar,
    Ya da zafere ait ilahiler,
    Seninkisiyle karşılaştırılsalardı eğer, olmazlardı bütünüyle onlar
    Boş bir övüngenlikten başka hiç birşey -
    ince bir şey fakat içinde bizim sezinlediğimiz kadarıyla bir hayli gizli istek var.

    Hangi cisimlerdir fıskıyeleri
    Senin sevinçli gerilmelerinin?
    Hangi kırları, ya da dalgaları, ya da tepeleri?
    Hangi şekilleri gökyüzünün ya da düz yerin?
    Ne çeşit aşktır bu senin kendi cinsinin? hangi bilmezliği acının?

    Açık keskin sefanla senin
    Olamaz isteksizliğin:
    Gölgesi rahatsızlıkların
    Asla gelmiş olamaz sana çok yakın:
    Seversin, fakat asla bilmezsin üzgün doymuşluğunu sevginin.

    Uykudan uyanırken ya da uyumuşken
    Ölümden saymalısın sen
    Şeyleri daha gerçek ve daha derin
    Düşlerinde görebildiğinden biz ölümlülerin,
    Yoksa nasıl bu kadar billur gibi bir akarsunun içinde akabilirdi notaların?

    Önceye ve sonraya bakarız biz,
    Ve yas tutarız olmayan için:
    En gönülden kahkahamız
    Bir hayli acıyla doludur bizlerin;
    En kederli düşünceyi anlatanlardır en tatlı şarkılarımız bizim.

    Eğer gene de tepesinden bakabilseydik biz
    Nefretin ve gururun ve korkunun,
    Eğer doğmuş olan şeyler olsaydık biz
    Bir damla gözyaşı dökmemek için,
    Hiç bilmem nasıl yakınına gelebilirdik senin neşenin.

    Bütün ölçülerinden daha iyi
    Hoş sesin,
    Bütün gömülerden daha iyi
    Kitapların içlerinde bulunan,
    Ozana senin hünerlerin, ey yere tepeden bakan!

    Öğret bana yarısını memnuniyetin
    Bilmesi gereken senin beyninin;
    Böylesine uyumlu delilik
    Aktıysa dudaklarımdan benim,
    Ben nasıl dinliyorsam onu şimdi, dünyanın da beni o zaman öyle dinlemesi gerek.

    Çeviren: Vehbi Taşar
    *
    TO A SKYLARK

    Hail to thee, blithe spirit!
    Bird thou never wert -
    That from heaven or near it
    Pourest thy full heart
    In profuse strains of unpremeditated art.

    Higher still and higher
    From the earth thou springest,
    Like a cloud of fire;
    The blue deep thou wingest,
    And singing still dost soar, and soaring ever singest.

    In the golden light'ning
    Of the sunken sun,
    O'er which clouds are bright'ning,
    Thou dost float and run,
    Like an unbodied joy whose race is just begun.

    The pale purple even
    Melts around thy flight;
    Like a star of heaven,
    In the broad daylight
    Thou art unseen, but yet I hear thy shrill delight-

    Keen as are the arrows
    Of that silver sphere
    Whose intense lamp narrows
    In the white dawn clear,
    Until we hardly see, we feel that it is there.

    All the earth and air
    With thy voice is loud,
    As when night is bare,
    From one lonely cloud
    The moon rains out her beams, and heaven is overflow'd.

    What thou art we know not;
    What is most like thee?
    From rainbow clouds there flow not
    Drops so bright to see,
    As from thy presence showers a rain of melody:-

    Like a poet hidden
    In the light of thought,
    Singing hymns unbidden,
    Till the world is wrought
    To sympathy with hopes and fears it heeded not:

    Like a high-born maiden
    In a palace tower,
    Soothing her love-laden
    Soul in secret hour
    With music sweet as love, which overflows her bower:

    Like a glow-worm golden
    In a dell of dew,
    Scattering unbeholden
    Its aërial hue
    Among the flowers and grass which screen it from the view:

    Like a rose embower'd
    In its own green leaves,
    By warm winds deflower'd,
    Till the scent it gives
    Makes faint with too much sweet those heavy-wingèd thieves.

    Sound of vernal showers
    On the twinkling grass,
    Rain-awaken'd flowers-
    All that ever was
    Joyous and clear and fresh-thy music doth surpass.

    Teach us, sprite or bird,
    What sweet thoughts are thine:
    I have never heard
    Praise of love or wine
    That panted forth a flood of rapture so divine.

    Chorus hymeneal,
    Or triumphal chant,
    Match'd with thine would be all
    But an empty vaunt-
    A thin wherein we feel there is some hidden want.

    What objects are the fountains
    Of thy happy strain?
    What fields, or waves, or mountains?
    What shapes of sky or plain?
    What love of thine own kind? what ignorance of pain?

    With thy clear keen joyance
    Languor cannot be:
    Shadow of annoyance
    Never came near thee:
    Thou lovest, but ne'er knew love's sad satiety.

    Waking or asleep,
    Thou of death must deem
    Things more true and deep
    Than we mortals dream,
    Or how could thy notes flow in such a crystal stream?

    We look before and after,
    And pine for what is not:
    Our sincerest laughter
    With some pain is fraught;
    Our sweetest songs are those that tell of saddest thought.

    Yet, if we could scorn
    Hate and pride and fear,
    If we were things born
    Not to shed a tear,
    I know not how thy joy we ever should come near.

    Better than all measures
    Of delightful sound,
    Better than all treasures
    That in books are found,
    Thy skill to poet were, thou scorner of the ground!

    Teach me half the gladness
    That thy brain must know;
    Such harmonious madness
    From my lips would flow,
    The world should listen then, as I am listening now.
    1 ...
© 2025 uludağ sözlük