bir holywood filmi, bir türk gencinin elastik ruhunu şekillendirebilir mi? hayata dair sorulan o kocaman soruların ilk örnekleri o bakir zihne bir film sonrası ekilebilir mi? bir filmin müziği aynı kişiyi 25 yıl sonra bile aynı yakıcılıkla etkileyebilir mi? tüm bu soruların cevabı kocaman bir evet... 1998 yılında o çemberlitaş sinemasının ana salonundaki 3 saatlik gösterim sonrası sinemadan çıkıp kalabalığa karışan bendeniz için titanic, asla salt bir film değil. hayatın tüm kavramlarının önüme serildiği bir şok deneyimi olmuştu...
an itibariyle atv'de yayınlanmakta sabaha karşı 4-5 gibi bitecekmiş lan ciddi ciddi onun bitmesini bekliyorum. merak edenler olursa açıp izleyebilir. ha uykum var diyorsanız gemi su almaya başladı işte o sahneler. atv bu saatte titanik mi konur. gece 10'da bari yayınlasa idiniz.
Bu filmde çok üzüldüğüm bir sahne var. Geminin su aldığı andan itibaren odalarında kilitli kalan bir anne ve iki çocuğu filikalara yetişemiyor.
Anne de o andan itibaren olacakları hissettiği için çocuklarının acı çekerek ölmesini istemiyor ve oğluyla kızına masal anlatıp onları uykuya daldırıyor. Daha sonra da akıntı gemiyi basarak hem anneyi hem de çocuklarını orada boğarak öldürüyor.
Ne zaman bu sahneyi izlesem yüreğim parçalanır.
Gerçek hayatta o dehşeti yaşayan insanlar kim bilir ne kadar acı çekerek öldüler, üzücü sadece üzücü.