ancak bir maceraperestin gidebileceği, ancak bir romantiğin anlayabileceği , ancak bir göçebenin cazip bulabileceği, ancak bir devenin sevebileceği şehir.
timbuktu'da 11.yüzyıla kadar uzanan 22 bin küsur elyazması ve akla gelebilecek her konuda bazısı altın yaldızlar ve rengarenk kenar süsleriyle bezeli ciltlerce kitap içerdiğini bilmek; ve bunların ucuz paralar karşılığı gelen yabancılara satıldığını öğrenmek insanın içini acıtır.
- medine'deki peygamber mescidi'nin çizimi
- 17.yüzyıldan kalma nadir bir tuareg elyazmasından peygamber sandaletleri çizimi
vb.
"... dev adam bir tomar parşömen çıkardı ve ağzını örten sarığın hafif boğuklaştırdığı tok bir bariton sesle, bunun asırlar önce medine'den gelen bir kervan vasıtasıyla kente ulaşan bir kuran'ın parçası olduğunu anlattı."
yaklaşık 20 sayfa'nın ufak bölümlerini yazalım;
tarihi kısaca;
600;
çöl kervanları akdeniz'i afrika'nın iç kesimlerine bağladı
800;
arap tüccarları kuzey afrikaya islamı getirdi
1100;
timbuktu tuareg çobanları tarafından kuruldu
1324;
imp. musa, hacca gitti, timbuktu'da cami yapılması emrini verdi.
1500;
songhay imparatorluğu sırasında alimlik ve ticaret gelişti.
1591;
faslılar istila etti, bilginler sınır dışına sürüldü.
1612;
fransızların gelişine(1894) dek kenti bir dizi hükümdar yönetti.
1960;
mali fransa'ya karşı bağımsızlığını ilan ett.
şeklindedir.
"tuareg çobanlarının mevsimsel bir kamp alanı olarak kurdugu timbuktu zengin bir ticaret merkezi ve ardından 15.yüzyıl da islami öğretiler merkezine dönüştü. ancak batı afrikadaki limanlar büyüdükçe kervanlar seyreldi. 1828 yılında fransız kaşif rene caillie kıpır kıpır altın bir kent yerine "berbat görünen bir yığın ev" ve "çok derin bir sessizlik ile karşılaştı."
bu kervan kentinde muhteşem kitaplar,
gizemli mektuplar ve
entrikalarla dolu bir dünya var.
oldukça başarılı bulduğum bir film. gerçek islamı abartmadan olduğu gibi anlatmış olan bir film. abartılabilecek o kadar nokta varken bunu bu kadar yalın olarak anlatabilmiş olması gerçekten güzel.
Mali'de mistik bir sehir.Ayni zamanda bir cok kültürde cok uzak mesafeleri ifade etmekte kullanilan kelime. "I'll knock you clear to Timbuktu".(bizdeki fizan hesabi)
ayrıca paul auster kitabına gore; oldukten sonra kopeklerle insanların bir arada oldugu; cennetvari yerdir.
kitap genel olarak yalın bir dile sahip olmasından dolayı kendini okutur. fazla olay yoktur, gozlemler on plandandır. ayıca son nefesini vermekte olan kopek sahibinin arada verdigi ogutler dikkate alınasıdır.
paul auster'in bir köpeğin gözüyle insanları, sokakları, dünyayı anlattığı küçük romanıdır. jack london'un vahşetin çağrısı kitabı ile benzerlik gösterir aslında, çünkü jack london da romanında bir kurt köpeğini anlatır. yine de timbuktu, o kurt köpeğine göre çok daha naif ve kibardır. vahşetin çağrısı eski zamanların ürkütücü gece yarılarıysa, timbuktu modern zamanın şımarık aydınlığıdır diyebiliriz.