taksi olsun, minübüs-dolmuş olsun, hatta ve hatta belediye otobüsü olsun şöföre yakın bir noktaya konuşlandığınızda salgıladığınız bir hormon nedeniyle ortaya çıkan güdüdür.
şöförünüz hatalı da sollasa sinyalsiz de dönse sizde onunla beraber hatta ondan önce trafikteki diğer araçları suçlarsınız hatta biraz gaza gelirseniz küfür edersiniz. iyice gaza gelip diğer arabadaki şöförü dövenler de görülsede bir şehir efsaneside olabilir.
bu güdü yıllar yılı sizi öyle bir sarıp sarmalar ki,kendinizden tiksinir yalaka bir şahsiyete sahip olduğunuz, zaman zamanda şahsiyetsiz olduğunuzu düşünürsünüz. bu içinizdeki nefret öyle bir hale gelirki kendinizde yola çıkarak şöförlerdend e nefret edersiniz. artık "ticari araçta şöföre hak verme güdüsü" tersine dönmüştür ve siz bir sallabaş olmadığınız ilan edercesine artık ticari araçlarda ne olursa olsun kendi şöförünüzü haksız olarak görmeye başlarsınız hatta şöförü uyarır ve birinci durumdaki gibi aşırı gaza gelirseniz kendi şöförünüzü dövebilirsiniz.
yediğiniz dayaktan sonra zihniniz biraz açılır gibi olsada, biraz dayağın etkisinden birazda götü boklu bir şöförün size kişiliğinizi sorgulatabilmesinden, en önemliside sizi dövdükten sonra siz burnunuzu çeke çeke giderken götünüze tekme vurup "sittir lan gavat" demesinden şöförlere ve şöför alemine kıl kaparsınız, metroyla seyahat etmeye başlarınız. gerekirse yürürsünüz, yürürkende park halindeki arabalara tükürürsünüz.
durmadan azar yiyen, yolculara bir türlü kendini beğendiremeyen şöför kişisine hak verme güdüsü. 'adamcağız da akşama kadar direksiyon sallıyor adama da yazık' şeklinde başlar. ancak gelgelelim şöförün de milleti kalayladığına şahit olunması üzerine yavaşça kendini 'pezevenk, herkesi azarla. bok var çünkü' şeklindeki düşüncelere bırakır.
insanoğlu acayip vesselam...
(bkz: hayat ne tuhaf vapurlar filan)