Game of Thrones'un dragonstone bölümünde boy gösteren Thomas Turgoose(Shaun) ile aklıma düşen seneler önce izlemiş olmama rağmen izi bende daim olan her filmde olmayan sıcaklığı izleyiciye çok başarılı aktaran ingiliz yapımı film. https://www.youtube.com/watch?v=llFgiEWYtAk şöyle mükemmel bir soundtracke da sahiptir aynı zamanda.
ırkçılığın hastalık olduğu düşüncesi alt metnini içeren 2006 yapımı shane meadows imzalı film. combo'nun hastalıklı ruh hali ve düşüncelerinin kitlesine öncülük etmesiyle liderin hastalıklı kafa yapısına sahip olmasının ne kadar tehlikeli bir durum olduğunu gözler önüne sermesiyle ders verici niteliktedir.
çok doğal bir filmdir. diyalogların doğallığı bile izlerken keyif almanıza yeterlidir. milliyetçi biri olmama rağmen, milliyetçilik eleştirisini güzel yapmışlar.(milliyetçi olmamdan vazgeçiremedi ancak rahatsız da etmedi. çünkü benim milliyetçilik inanışım daha farklı) o dönemi (falkland savaşı, demir lady vs.) iyi anlatıyor.
filmin devamı niteliğinde this is england 86, this is england 88 ve this is england 90 olmak üzere 3 ayrı dizi çekilmiştir. filmdeki tadı vermese de fena değildir.
edit: bunu bir insan neden kötü oylama ihtiyacı duyar amua?
Samimi ve çarpıcı dead man's shoes ile aynı etkileyiciliğe sahip, 12 yaşındaki babasız shaun' un dürüstçe hayata tutunma çabasını anlatan, renkli, marjinal tipleriyle ilgi çeken bağımsız film.
Yine farklı bir toplum katmanı ve birbiriyle çatışan, aynı katmanın karakterleri... Yakın çekimleri özellikle ilgi çekici, samimi bakışını perçinliyor yönetmenin.
Izledigim en guzel filmlerdendir.Kisacasi filmde irkciligin ne kadar kotu birsey oldugunu anlatir.Bagimsiz bir festival filmi olsada akisi sıkıcı degildir bunalim bir filmdir.izledikten sonra bana cok sey katmisti kesinlikle oneririm.
ırkçılığı, dostluğu ve sevgiyi çok güzel bir şekilde anlatan, dudaklarda bir tebessüm bırakan aynı zamanda üzen çok güzel bir filmdir. mutlaka izlenilesidir.
--spoiler--
mükemmel bir film . milky'nin dayağı yediği sahnede gözyaşları tutabilmek büyük başarıdır.başroldeki ufaklıkta oscarlık performans sergilemiştir.
--spoiler--
hem dönem filmi olarak, hem filler dövüşürken ezilen çimleri yani emperyalist hükümetler savaş açıp, sömürürken ezilen halkları(kendi milletleri dahil) göstermesi, cahil, yoksul bir kitlenin nasıl provake edilip, olmayan bir gerçek için dövüştürülebileceğini, dahası asıl gerçeği(kapitalist düzenin ağa babalarının ya da demir leydilerinin savaş ekonomisi ve gelir dağılımındaki eşitsizlik ile halkı yoksullaştırması, insanı yok sayan kapitalist düzende sömürmesi) ört bas etmek için bunun kullanılması, skinhead lerin tabanından ırkçı devşirilmeye çalışılması ve hayatın her safhasında, toplumun her katmanında, farklı olanın hor görülmesi, hoşgörüsüzlük çok güzel anlatılmış.
--spoilergibi örnek--
filmin başında ispanyol paça pantolan giydiği için hem pakistanlı market sahibi tarafından hem de okuldaki öğrenciler tarafından hor görülen shaun, siyah olduğu için combo'nun hor gördüğü milky, tüm ırkçıların düşman bellediği göçmenler vb.
ve hoşgörüsüz pakistanlı market sahibinin dükkanını yeni ırkçı arkadaşlarıyla basan shaun'ın intikamı, rüzgar ekmenin fırtına biçmeye neden olacağını çok yerinde anlatmış. o sahnede combo'nun söylediği söz: 'senin dengin bu çocuk değil, benim, onun babası bu ülke için öldü ' lafı da çok manidardır.
--spoilergibi örnek--
filmdeki en insancıl ve önyargısız insanlar; shaun'un annesi, woody ve smell. ve yüce gönüllü milky.
kadın erkek ilişkilerine de etkili dokunuşlar yapan senaryo gerçekten güzel kurgulanmış. dönem filminin hele ki falkland savaşı üzerinden ırkçılığı ve insani değerleri işleyen bir filmin ağırlığı, duygusal temaslar, punkçı gençlik, müzik ve doğa görüntüleri ile çok güzel harmanlanmış.
filmin baştan sona müzikleri seyirciyi filmin içine çekerken, yer yer klip havasında sahneler filmin ritmini arttırmış.
filmin mihenk taşlarından biri de kiliseye özellikle aile faktörüne, babanın önemine yapılan vurgu ve sevgi, sevilme arayışının insana neler yaptırabileceği. combo'nun tüm hırçınlığının temelindeki sevilme ihtiyacı ve baba, aile özleminin verdiği kıskançlık, milky'i hırsla ölesiye patakladığı sahnede ayyuka çıkmakta.
en nihayetinde yüzü kan revan içinde kalmış milky'nin suratına bakınca ne yaptığını anlayan combo'nun içinde kıskançlık ve sevgisizlik ile bastırdığı insaniyet ortaya çıkarak filmin sonunda humanizmin kazanması için umut kapısı açık bırakılmıştır.
film; yönetmen, senaryo, kurgu, oyuncular açısından çok başarılı, vermek istediği mesaj açısından etkili, hissettirdiği duygu açısından hoş, müzikleri açısından da muhteşem olan bir film.
80'lerin ingiltere'sindeki skinhead-bonehead çekişmesini en iyi yansıtan filmlerden birisidir. faşist dazlakların, popüler anarşist punk gençliğinin arasına sızarak kendi tabanını yaratmak amacını, dönemin diğer kritik siyasi unsurlarıyla birlikte (falkland savaşı,göçmenlere yönelik uygulanan ırkçı politikalar...) başarıyla kayda almıştır. bir alt kültür filmi demek de yanlış olmaz.
pakistanlı market sahibinin duvarını boyarken, "*off'da kaç f vardı?" diyen eleman ile faşizmin, aslında neyin ne olduğunu bilmeyen bir avuç gaza gelen dingilin yediği boklar olduğunu bir kez daha yüzümüze vurmuştur. Sorsan ogün samast'ı de'yi da'yı ayırmayı bilmez, ama "türklüğe hakaret etti" diye türkçeyi çok çok iyi kullanan bir "ermeni" yazarı öldürdü. bunu izledikten sonra die welle filmini de izleyin tam bir libertarian olursunuz valla.
film, ırkçılığı anlatmasından ziyade, bunun bir çocuğun gözünden nasıl olduğunu anlatmayı çok iyi başarmıştır. zaten yönetmen, çocukluğunu anlattığını (hikaye olarak tabii) dile getirmiştir. şahane bir "dönem filmi"dir ve bir o kadar da öğreticidir.
Yönetmenliğini shane Meadows'un yaptığı harika filmin senaristliğini de shane meadows yazmış. "Burası ingiltere", 80'li yıllar ingiltere'sinin politik ve toplumsal atmosferini gerçekçi biçimde ortaya koyan ve milliyetçilik ile ırkçılık arasındaki ince çizgiyi vurgulayan bir politik dram. ingiliz faşizmi'ni sözünü sakınmadan eleştiren ve 2007 yılındaki bafta ödülleri'nde "En iyi ingiliz Filmi" seçilen yapım, dönemi 12 yaşındaki yetim bir çocuğun gözünden anlatıyor.
Yönetmen : Shane Meadows
Oyuncular : Thomas Turgoose, Stephen Graham, Joseph Gilgun, Andrew Shim, Vicky Mcclure
2007 ingiltere yapımı, 101 dakika.