Atatürk'ün cumhuriyet köyü projesine benzettim bunu.
Güzel proje ama ama paranın kölesi olanların zoruna gider
Eğer başarılı olursa bu tür insanlardan kurtuluruz:
Para avcıları
Paralı askerler
Kiralık katiller
Bankerler
Dünyayı yöneten zengin aileler
Petrol şirketleri.
en fazla 200 yıl içinde tüm dünyada uygulamaya konulacak olan yeni-seküler düzen.
saçma proje diyenler olmuş. yeni zelanda'da uydu kentler yapıldı bile.
yaklaşık 5 yıldır takip ediyorum bunları. vakıfları, gönüllüleri vs. çatır çatır işliyor.
önce bir equlibrium izleyin. planın fantastik altyapısını anlayın. sonra zeitgeist serilerini izleyin (kapitalistlere karşıyız ama moron toplum oluşturmak istiyoruz belgeseli) ve en sonunda da venüs projesini derinlemesine araştırın. sonra anlayacaksınız ki "kıyamet şart".
şunu da buraya not düşeyim:
"eskiden insanlık için en büyük tehlike kölelikti gelecek ise robotlaşmak olacak" -erich fromm (gerizekalılar için ek not: adam burada bilgisayarlı robotlardan bahsetmiyor).
spectr arkadaşa katılıyorum (19 numaralı entry). Bu düzene geçilebilmesi için tamamen dibe vurulması (3. dünya savaşı?) ve ardından insanların zorunlu olarak bu bilince erişmeleri gerekiyor. Yoksa ikna yolu ile bu sisteme geçiş imkansıza yakın.
parasal sistemin vahşi bir kapitalizme dayandığınu savunan zeitgeist hareketinin ortaya çıkardığı ve gün geçtikçe güçlenecek olan bir futurist projedir. bu projeyle ilgili fikir sahip olmak isteyenlerin ilk önce zeitgeist filmlerini izlemeleri gereklidir.
1937 yılında "ideal cumhuriyet köyü" adıyla atatürk tarafından çizilmiş olan projedir. atatürk kendisini ne kadar araştırdıkça saygı uyandıran biri olduğunu kanıtlamıştır.
ileri görüşlülük: Sovyetler Birliği'nin dağılacağını 1933'te görmek, 2011 yılında geleceğin projesi olarak görülen projeyi 1937'de çizmiş olmak demektir.
özellikle fosil yakıtların tüketimine alternatif olarak ileri sürdükleri enerji çeşitleri, üstelik bunu yaparken rakamlarla konuşuyorlar, dikkate alınması gereken önerilerdir.
zeitgeist the movie devamı olan seyrettiğim zeitgeist addendum içerisinde türlü propaganda metodları ile beyinlere dikta edilmeye çalışılan ve belgeselde eleştirilen "monetary policy" tabanlı kapitalist ekonomi modelinden dahi tutarsız olduğunu hissettiğim proje. eğer belgeselde mevcut bir anarşizm sloganı varsa -ki var ve bundan eminim, bu o ütopyanın da ötesi. diğer bir tabirle ütopya^2*.
öncelikle serinin ilki son derece güzeldi, bunu belirtmem lazım. zira insanoğlunun tarihi boyunca kullanılma ve belli propagandalar çerçevesinde kanalize edilme sürecini biraz taassup be abartı içerisinde de olsa anlatmaya çalışmış. yer yer dinlere sardırmış, hristiyanlık başta olmak üzere dinler üzerinde öğretilegelen mitleri ve kilise yozunu kırma adına epey bi' simgebilim çalışılmış. martin luther sonrasında böyle bir çabaya girişilip, parçalanmış mezhep algısı üzerinden zorlama insanlık mesajları vermelerini biraz gereksiz buldum açıkçası. ama yine de islam üzerine fazla bi' eleştiri yoktu, dolayısıyla vermek istedikleri mesajların sadece kapitalizm ile ilgili kısmına değineceğim.
aslında ilk bölümü seyrettğimde anlamış olmam lazımdı, zira kaliteli bir yapım ardında propaganda amaçlı gelecek olan ikinci bölüm "zorlama" ve "sürdürme" bazlı olmalıdır ki amacına ulaşabilsin. ilk filmin kaldığı para politikaları ekseninde devam eden addendum, federal rezerv sisteminin ayrıntılarına inmekte ve böylece abd'de, dolayısıyla bütün dünyada dönmekte olan paranın kaynaklarını, vardığı noktaları ve işleyiş biçimini ortaya koymaktadır. fakat bence addendum içerisindeki en çarpıcı yer, iran, panama, ekvador, venezüella, afganistan ve ırak gibi ülkelerde, bu ülkelerin yöneticilerine rüşvet vererek onları ayartmaya, devlet kurumlarını abd şirketlerine satarak sistemin bir parçası olmaya davet eden ekonomik tetikçilerin hikayelerini birinci ağızdan, yani eski bir cia ajanının ağzından dinlemek olmuştur.
gelelim sonuca yani fütürizm'e ve bu akımının en önemli temsilcilerinden jacque fresco'nun liderliğini üstlendiği "the venus project" ve beraberindeki ekibin argümanlarına. öncelikle şunu söyliyim ki hedefledikleri proje isimleri çok janjanlı. "resource based economy" ile daha da gaz verici olan "future by design". bu proje, parayı temel alan bir toplum yerine kaynaklara dayanan küresel ekonomi sistemini öneriyor. merkantil ekonomi sisteminin bir değişik ve ütopik modeli. hesabı dahi yapılmış. mevcut dünya kaynaklarının 4000 yıl daha yeteceği, güneş enerjisi, rüzgar ve bilimum doğal enerji kaynaklarının fosil ve nükleer bazlı kaynak tüketimine olan avantajları son derece cazip ve efektif bir şekilde sunuluyor ama sadece sunuluyor. zira projenin hayata geçirilmesi için fresco'nun organizasyonuna bağış yapmak ya da sitesinden satışa sunduğu the venus project isimli kitap ve dvd setini satın almak gerekiyor...
gelelim sadede. benzin, petrol vb kaynakların er geç tükeneceği su götürmez. dolayısıyla yerine ikame ettirilecek doğal kaynak bazlı enerji elde edimi de makul ve icraate uygun. lakin bunlar sadece enerji için geçerli, yani uçak için tehlikeli ve gereksiz diyip, geliştirilmiş manyetik alan içinde hareket eden süper hızlı tren inşası ve üstelik bunu kıtalar arası yapmayı planlamak biraz fazla ütopik değil mi? üstelik alternatif olarak söylenen planların hepsi de bunun gibi kurulması belki de onlarca yıl ve trilyonlarca dolar gerekecek olan çözümler. bu arada pardon, para sizde geçerli değildi değil mi?
daha garip olan nokta ise proje içinde yönetime yer ayrılmamış olması. herkes kucak kucağa, mutlu mesut mevcut kaynaklarla bir ömür yaşayacak, kimseyle çıkarlar çatışmayacak, suç, suçlu; sömüren, sömürülen vb ayrımlar olmayacakmış. hadi ordan pis nihilist!
dostlar eğer mevcut kapitalist ekonomi sisteminin eksiklerini, sömürü ve köle bazlı işleyiş sürecine olan eleştirel yaklaşımı görmek istiyorsanız güzel bir belgesel ve proje, ama eğer tutarlılık ve somut nesneler bazında birşeyler elde etmek istiyorsanız size göre değil. zeitgeist the movie'yi seyredin yeter.
the venus project gerçekten güzel tasarlanmış bir proje,eğer ki gerçekleşirse de çok güzel olur fakat gerçekleşmesi şu an için imkansız bir şey.Neden mi?Çünkü bu projede her şey göz önünde bulundurulmuş fakat en önemli ve olmazsa olmaz bir şey unutulmuş.O da insanların hırsları ve egoları.Eğer dünya venus project'i uygulamaya geçerse insanların her istediği elinde olacak, her şey eşit olacak.Tamam burada sorun yok.Fakat sorun buradan sonra başlıyor,insan hayatta hiçbir amacı olmadan yaşayabilir mi?Bir insanı diğerlerinden nasıl ayıracağız?insan daha fazla elde etme hırsını nasıl bastıracak? bunların cevaplarına ulaşabildiğimizde ancak the venus project kusursuz olacaktır.Ama yinede dünyanın bu sistemi geliştirmesi taraftarıyım.
aktif görev alınabilecek proje. şöyle ki her tasarımcı, elektrik/elektronik mühendisleri, mimarlar, teknisyenler vb. katılabiliyor bu projeye. yapılacaklar koordinatörlerden öğrenilebiliyormuş. ayrıca yeni zelanda'da uygulamaya geçirilmesi planlanıyor. tanıtım filmi de bu bölgede yerleşecek ve tamamen "venüs projesi" nin gerektirdiği gibi yaşayacak 500 kişinin yerleşkesini anlatacak.
venüs projesi'ne tasarım ve öteki konularda destek vermek isteyenler, ekibe katılmak isteyenler: http://www.theukproject.com/
belki biz, hatta torunlarımız göremeyecek ama dünyanın sonunda görüp görebileceği en iyi yaşam tarzını yaratacak proje.
paranın, sınıfların olmadığı bir dünya için, kapitalizmin, köleliğin, hurafelerin, her türlü gerikalmış siyasi oluşumların olmadığı bir dünya için tasarlanmış bir proje.
çağın leonardo da vinci'si olarak ün yapan jacque fresco'nun dünyaya armağanı.
yolun sonuna gelmiş ekonomik sisteme yıllardır aranan ama kimsenin bulamadığı alternatif çözümü olan proje. daha fazla bilgi için; "zeitgesit addendum" , "fature by design", "orientation" izleyelim ve izletelim.