ilk filmden * daha iyi olmayan, edward cullen'ın mazoşist tavırlar sergilediği devam filmi. tamamen bir twilight manyağı olarak söylüyorum ki beklentilerimin çok altında oldu bu film. tamam iyi, güzeldi aşk dolu sahneler filan da vardı ama bi şeyler eksik olmuş. yani bi kere, edward film boyunca yok! hayalini koymuşsunuz ağzıma bal çalar gibi, yemezler. olmaz böyle. tamam, kitaba sadık kalınmış eyvallah ama zaten ben kitaba da uyuz olmuştum. neyse, yine de "güzel güzel" nidalarıyla çıktım salondan. yani, sırf edward'ın o okulun önünde arabadan inip bella'ya doğru salınarak yürüdüğü sahne için bile izlenebilir. *
şu sahneyle ilgili biraz daha konuşmazsam olmaz. edward'ın tüm ihtişamıyla salına salına bella'ya doğru yürüdüğü sahneyi çeken o chris weitz'i öperim ben bi kere. hislerime tercüman oldu resmen. bi de yavaş çekime almış, rüzgar da esiyor. edward'a bir kez daha aşık oldum o sahnede. yapılır mı bu be? yapılır mı chris efendi?
sonra, diğer yakışıklıya geçeyim. geri döneceğim edward'a.
jacob, bu filmin en seksi elemanıydı. uzaydan kopup dünyaya düşmüş ve dünyayı yerle bir edecek bir göktaşı gibi heybetliydi 92'li bebiş. kim der ki ona 92'li? romantik aşık tavırları beni pozitif manada yedi bitirdi. bella, papağan gibi "edvırd" dedikçe çocuk buna daha da ilgi gösterdi. başka erkek olsa "eeeh kızım senle mi uğraşcam git o zaman edvırd'a taam mı! senin nazını mı çekicem ulan? kimsin lan sen?" derdi ama jacob öyle değil işte. tam aşık erkek modeli. yönetmen jacob'ı o kadar gözüme gözüme soktu ki bi ara bella'nın jacob'a aşık olmasını istedim içten içe. "öküz edvırd ya nie bıraktın sanki kızı? bok adam" bile dedim. yalan yok.
jacob'ın özellikle alice arabanın başındayken camdan bella'ya "yalvarıyorum gitme, charlie için veya benim için" dediği sahnede salya sümük allah ne verdiyse saldım ben. kardeşim o nasıl bakışlar? bi erkek aşık rolünü bu kadar mı iyi oynar?
filmde -neden bilmiyorum ama- ciddi ciddi hüngür hüngür ağladığım sahneler oldu. halbu ki öyle sulu bir dramatik sahnesi de yoktu ama ne bileyim işte edward'ın bella'ya deli gibi aşıkken onu terkedişi mahfetti beni. özellikle de en son "you are not good for me" gibi bi şeyler dedi ya orda koptum ben. demek ki edward da olsa erkek erkek. 109 yıl yaşasa da erkek aynı erkekmiş bunu anladım. lan sanki kaçınca kızı koruyacaksın. eşşek kadar 109 yaşında adamsın nasıl böyle bir çocukluk yaparsın da bırakırsın kızı öylece. sanki beni terk etti gibi içlendim yemin ediyorum. ağlaya ağlaya helak oldum. sinemanın o beyaz ekranına koşup "edvırd gitme lan gitmee seni seviyorum soluk benizli adam!" diye hönkürecektim nerdeyse.
başka ne var? filmin müzikleri çok kötüydü. ilk filmde kullanılan müzikler nerde burdakiler nerde? hiç sahnelere uygun şarkılar yoktu. sanırım filmin en büyük negatif yönü de bu. müzik + sözler vs... bunlar filme çok mana katabilecek ufak ama önemli detaylardandır. olmamış sevgili weitz ve filmin en büyük eksiği de bu benim için.
filmdeki en mal sahne bella'nın "siktir git" der gibi edward'a "kiss me" dediği sahneydi. bi de altyazıda "beni öper misin?" diye çevirmişler. basbayağı emir kipiyle söylüyor hatun, bizimkilerde mısın müsün misin filan diye milleti kekliyorlar. * birde tüm salonun koptuğu bir bi sahne vardı ki bizim türk filmlerinden araklama resmen. chris weitz abim boş zamanlarında sanırım ediz hun'lu, hülya koçyiğit'li filmleri izliyor olacak ki filme öyle bir sahne koymuş. edward gömleği ve yeleğiyle, ferdi tayfur'un "bende özledim bendeeh resmin bah şuan elimdeh sııannaağ ğouşmak istediim derman yoh dizlerimdeeh" şarkısı eşliğinde geliyor sandım koştuklarını görünce. çok komikti lan koptum resmen! *
güzeldi güzeldi. o edward'ın salındığı sahne için bile 153 defa izlenebilir. he ayrıca, o edward'a kalkan eller kırılsın. köpekleeeeer! allah belanı versin topunuzun. sözüm sizeydi; aro, felix ve sümüklü jane! kansız kalasınız inşallah. kızılay bile kan vermez size inşallah.
twilight'de oldugu gibi bu bölümündede kitabı daha iyi olan film. film'de bellanın hislerini insanlara hisettirmeye calışmışlar ama kitapta o yüreğindeki deliği daha iyi anlıyor, hisediyor insan. edward'in yokluğunu kitaptaki kadar hisetmiyorsun filmde. herşey kısa tutulduğu icin kitabı okumayınca pek beğenilmiyeceğine inandığım film.
sürükleyici ve güzel olmasının yanı sıra, erkekleri canından bezdirmek üzere yazıldığından şüphelenilen serinin ikinci kitabıdır. kitabını okumayan kız kalmadığı düşünülmektedir. sinema ve kitabevi çıkışlarında 'ayyyhhhh, idvııııııırrrrttttttt chok tathlı yaaaaaaaaaaaaaa...' gibi tepkiler veren insanlık dışı organizmaların türemesine sebebiyet vermiştir.
twilight serisinin ikinci kitabı olmakla birlikte vizyona giren yeni filmi. ilkine göre çok daha iyi olmuş. gerek çekimler gerekse senaryonun oluşturulması açısından. kitapla örtüşmüş bu sefer. ancak edward ve bellanın heidi ve peter tarzı ormanda mutlu mesut koşmalarını tamamen yorumlarımın dışında tutuyorum.gül gül öldüm yahu.
ayrıca bu filmden kendimce çıkardığım sonuçsa her genç kıza jacob görünümlü bir edward aşkı gerek ...
kız arkadaşımın isteğiyle gittim. daha doğrusu kendisi kitaplara hayran olduğundan çıkıntılık yapmak istemedimden gidelim dedik, zaten ilk filmi de evde izlerken kötü gelmemişti aksiyon maksiyon olan yerlerden severim dedim. ilk filmin bana göre 6/10'u vardı.
velhasıl ben bu kadar kötü bir film görmedim hayatımda. gerçekten en kötü 10 filmim arasına girer ya kafadan. elle tutulur hiçbir yeri yok. aksiyon yok, az maz değil yahu yok. toplasan 10 saniye aksiyonumsu şeyler var. bir de paso hırlamalar mırlamalar. gerisi yalan.
aşk konusu işlemişler diyeceğim o da yok. yani insanı etkileyen sahne olur müzik olur hüzünlendirsin falan bari değil mi? o da yok. sıfıra sıfır elde var sıfır. her şey kopuk kopuk.
anca arabadan yavaş çekim inen cullen beyimiz, kızın kafası kanıyor diye tişörtünü çıkaran maksat kas göstermek olsun kurt beyimiz allah'dan pantolonu çıkarmadı ne diyeyim yani.
bir de salondaki yaş ortalaması genelde 10-18 yaş arası genç kızlardı bilmem çoğu yerde öyle mi? filmde ne kadar aptal espri varsa yarıldılar falan ağzım açık kaldı.
sonu daha da komik. pembe dizi gibi bitirmişler yahu oha!
dediğim gibi bence genel konu gayet güzel, çok iyi bir şeyler beklenebilir de bu filmlerden, ama bu kadar hayranı oldu ne çeksek ağzı açık ayran budalası gibi filme geliyorlar diye sırf sömürüyorlar bence filme gelenleri, kitapları sevenleri. illa aksiyon olsun da demiyorum, eğer kitap böyle değilse elbette olmaz ama o zaman da adam gibi duyguları versinler bu kitapları seven insanlar bu kadar yüzeysel ve duygusuz şeyleri sevmediler herhalde?!
paramı yoldaki dilenciye versem en azından muhtaç birine vermiş olur bu kadar üzülmezdim.
çok pis kin kustum ama sebebim antici mantici olduğumdan de. azıcık sinema zevki olan beğenmez yahu bunu. 0/10 dan başka not almaz bu film.
edit: gözü kapalı hayran olmak böyle bir şey sanırım. az bir bakın lan ne izlediğinize hiç mi sinemadan anlamıyorsunuz.
sinemada arkamda oturan ve muhtemelen sevgilisinin zoruyla kolundan tutup getirilmiş erkeği gördükten sonra, sözlükte neden bu kadar bok atılıp sevilmediğini daha iyi anladığım filmdir. eleman nasıl sıkıldıysa artık, esneye esneye salondaki tüm havayı soğurdu yeminle. bir de öyle bir yorumda bulundu ki, sülün gibi taş gibi vampirlermiş, vampirlerin büyülü dünyasıymış, imkansız aşkmış falan.. hepsi gözümde farklı bir yerde artık.
- "neyini beğeniyonuz bunun lan? herkes birbirini korumak için götü başı dağıtıyo işte, film bundan ibaret."
yukarıdaki durumun üzerine diyeceğim şudur ki, sevgili kızlar erkekleri, erkeklerinizi götürmeyin new moon'a. yazıktır lan. bella'ya mı üzüleyim, arkamdaki çocuğun haline mi yanayım bilemedim bir türlü. sıkılıyorlar işte, gerçek dışı romantizm söz konusu olunca kaldıramıyorlar. zorlayınca da aha böyle gay edward, şişme jacob diye saydırıp duruyorlar ulu orta.
bizler için kurtlar vadisi ne ise, onlar için de twilight saga odur. edward için yapın bunu sevgili kızlar, rahat bırakın erkekleri.
kitlelerin edward ile jacob'u çıplak görmek için gittiğini düşündüğüm film. jacob üstünü ilk çıkardığı sahnede arkalardan "yalarım" diye bir ses duydum sandım. edward da üstünü çıkardı ama dev ekranda göbeği kıllı bir adam görünce seyircimiz pek memnun olmamış ki arkalardan "cık" sesleri yükseldi.
yani jacob team, edward teame karşı "yalarım" hamlesi ile 1-0 öne geçti.*
not: 92'li bebe acayip gaza getirdi beni. çalışmalara başladım.*
zamanında keremcem i izleyip çoşan ergen hanımların sınıf atladıktan sonraki yeni keşfinin yeni filmi. herşeyi geçtim twilight izleyen kızlara maruz kalmak işkencenin son raddesidir.
imdbden 4.5 almasına rağmen rekorlar kıran film.(!) malesef günümüzde sinemaya nelerin şekil verdiğini öğrenmiş oluyoruz. hayatlarında bir kere kitap kapağı açmamış bünyeler bile 'ovvv film çok güzeldi birde kitabını okuyayım' diyerek kitap kapağı açıyorlar. şimdi belki sözlükte bu karanlık hayranları kızacaklar ama ben dışarıdan nasıl gözüktüğünüzü yazıyorum ona göre şekil verin kendinize. twilight hem edebiyat hemde sinema dünyası için ayıptır. ha diceksiniz sen nerden biliyorsun bu kadar konuştuğuna göre. evet filminide izledim, kitabını da okudum. bilmeden eleştiri yapılmıyor zira. korsan tabi; sanata para verilir. film için sanat mı? buyrun bakın aşağıya;
filmi sinemada değil de korsan olarak izleyenlere ayrı bir sevgi ve saygı barındırmama sebep olan film. hatta bunu sadece kendimiz izlemeyelim. torrent , rapid gibi paylaşım alanlarında da paylaşalım ki o kadar az kişi gitsin sinemaya bu filmi izlemeye. bak lütfen diyorum.
--spoiler--
tamam herşey iyi hoşta, film resmen türk dizilerinin reklam koyduğu en şatafatlı anlar olur ya, aynen öyle bi yerde araya reklam girermiş gibi bitirdiler filmi ya..
--spoiler--
ilk filmden bariz ölçülerde daha başarılıdır. efektler 'ben bilgisayar oyunuyum' diye bağırmıyor en azından. olmuş denilebilecek düzeyde. oyunculuklar ilk filme göre daha iyi. 'aylar geçiyor, bella mal olmuş sandalye tepesinde' konseptli sahnede kristen stewart gayet güzel bir oyunculuk sergilemiş bana kalırsa. ne var lan ben de otururum sandalyede bön bön bakıyor işte demeyin. o yüz ifadesi, o şuursuz ve boş bakışlar tam oturmuş.. daha güzel anlatılamazdı. kız cidden kafayı yemiş gibiydi allah çarpsın.
hikayeye sadık kalma bakımından da gayet başarılıydı. bu konuda üçüncü filmde de aynı başarıyı bekliyoruz yönetmenden. olaylar kitaptaki sırayla, kurmaca sahneler eklenmeden, ekstra karakterler sokuşturulmadan anlatılmış. aferin. jacob'un vücudu güzel, iyi. edward daha az pudralı daha iyi olmuş. bella tacını çıkarmış bu filmde saçları özgürlük kazanmış o da tamam. ama ben bu filmde carlisle'a bayıldım be! çok bi' tatlıydı. öhm. neyse.
edward ve bella'nın ormanda koşma sahnesine değinmek istemedim ama, allah iyiliğini versin yönetmen abi. o ne lan öyle? hayatında yeşilçam filmi çekmiş olsan tek kelime etmezdim valla bak ama, cidden o ne lan? neydi yani o sahnenin amacı hala çözemedim. bir mesaj mı vermeye çalıştın naptın çok mu içerikli bir sahne de ben mi çözemiyorum nedir yani? bella vampir olunca edward ile ormanda mı koşacak bunlar, bu mudur? tı allah cezanı vermesin ya güldürdün beni, ilahi.
sinemada 12 yaşında salak kızların edward mıdır nedir çıkar çıkmaz "ayyyyh süpeeeer", "ısır beni edwaaaard", "yi beni parçala beni edwaaaard hihihi" demesini sağlayan, ikinci yarısında da "edward vs. jacob" tartışmalarından siyaset meydanına dönen sinema salonunda izlenebilitesi kalmayan, zaten bok gibi olup iyice boka saran filmimsi.
daha önce okuduğum bayıldığım, hatta entrysini de girdiğim kitabın filmidir... (bkz: tanım kasmak)
dün de gittim izledim -yalnız izlemek koyuyo tabi erkek adama-*** ama fazla uzatmadan filme ve dikkatimi çeken bi kaç şeye değinmek istiyorum...
şimdi bence olmuş bu film, yani bella'nın yalnızlığı falan muhteşem lanse edilmiş. ya kıza iyi anlatmışlar, ya da kitabı okumuş, hakikaten her an kollarını karnına sarması falan kitaptaki izlenimi net vermiş. çekimler şöyle iyi böyle iyiydi falan anlamam zaten beğenme eşiği düşük bi insanım, izlediğim filmlere bok attığım çok seyrektir yani...yalnız bella'yı oynayan hanımkız süper rol yapıyor da o çığlık atarak uyanma sahneleri çok yapmacık olmuş yaa, yani doğum sancısı, veya başka bi şeye** benzemiş...
filmi izlerken, kızın yalnızlık sahnelerini gayet iyi anladığım için edward'a baya bi ana avratveya "xyzxcasdahjfh çocuuuu" diye sövdüm -gerçi kitabı okuduğum için biliyodum niyetini ama olsun- ama sonunda yine de kanım kaynadı, "erkek adam, afferin lan şerefsiz falan ama seviyo" diye...filmin sonlarına geldiğimde -yine kitaptan biliyodum- alice'in geldiği ve telefonun çaldığı sahnede -bak spoiler olmasın diye kasıyorum kendimi- ise jacob bi anda "xyzxcasdahjfh çocuuuu" rolünü edward'dan devraldı...
*ayrıca o jacob'da saçlarını kestirince adama dönmüş, zaten kendisine çektiği acılardan dolayı bi sempatim ve anlayışım vardı kendisine kitaplarda ama ilk filmden sonra soğumuştum tipinden dolayı, şimdi tekrar ısındım...
*alice'in ailecek hastasıyız, hem bu kadar neşeli hem bu kadar güzel hem de bu kadar tehlikeli olunmaz yani...
neyse sonuç olarak güzel olmuştur, tabi ki gönül victoria'yı daha çok görmek istiyor ama kısfmet...
ps.salon kız kaynıyoken bi erkek olarak tek ağlayan olmak üzüyo tabi biraz "ben ibne miyim lan, niye ağlıyorum" diye ama sanırım yarası olanları kaşıyo bu film...
bu arada az önce twilight başlığına da entrysini girdim
filmi izleyenler ve * kitabı okuyanlar için, 2.kitabın hikayesini en iyi anlatan şarkı
(bkz: alışamadım yokluğuna)
(bkz: vega)
fragmanını tv de görüp yerinde bir film çekildiğini anladım. filmin kitlesi malum. filme neden gittikleri belli. e o zaman ne yapılmalı? yakışıklı ve kaslı delikanlılar üstü çıplak olacak şekilde kavga ettirilmeli, tatlı bulunması için robert pattinson hırpalanmış hallerde veya romantik görünümü verilmiş halde silüeti etrafta belirmeli. insanlar bu kadar kek olduğu sürece bu filme (kitaplara diyemiyorum zira kitapları kurtaran da yine filmdeki bazı şeyler(!) oldu) bok atmak yersizdir. güzel bir pazarlama şekli.