twilight serisinin 2. ayağı, tüm dünya ile aynı anda yarın türkiye'de de gösterime girecek olan aşk filmi.
tanımımı yaptım ve rahatım. şimdi birkaç şey söylemem lazım. bir filmi izlemenin ve sonrasında filmi çok sevmenin, karakterleri çok sevmenin, onlardan etkilenmenin veya karakterlere aşık olmanın nesi gerizekalılık bu kısma takıldım ben. böyle bi önyargı görmedim ben. filmi izleyip edward'dan (karakter veya tip her neyse) etkilenmeyen kız yok gibi ve bu kızlar direkt olarak beyinsizlikle suçlanıyor. bu suçlayanlar da kesin fight club izledikten sonra kendilerini tyler durden zannetmiş veya godfather izleyip sigaraya başlamışlardır allah bilir. belki, daha da kötüsü polat alemdar gibi dolanıp kendilerini kahraman sanmışlardır, memoli gibi saçları inek yalamış şekilde taramış olabilirler. örnekler çoğaltılabilir.
hayali karakter edward'a aşık olmanın kötü bi yanını görmüyorum ben. gerçek hayatta olmayacak bi erkek olduğu için, tamamen rüya olduğu için belki de bu kadar çok sevildi. hatta, belkisi yok ben bu yüzden aşık oldum edward cullen'a. fantastik özelliklerini bi kenara bırakırsam, sevgisine olan bağlılığı, aşkı cinsellik olmadan gözleriyle anlatması, koruyucu tavırları, güven verici, huzur verici konuşmalarıyla her zaman bi kadının yanında olmasını isteyeceği erkek tipi. reelde yok işte.
şimdi sormak isterim. insanlar edward'a aşık olunca sana giren çıkan ne dostum? sana ne zararları var da hakaret ederek rahatlıyorsun? ben kendimi iyi hissediyorum edward'ı izleyince, mutlu ediyor beni. hiç sahip olamayacağım bi erkeği izliyorum ve mutlu oluyorum sanane peki bundan? teenage de değilim ne olacak? bi filmi izleyip filmdeki karakterden etkilenmek beyinsizlikse dünya beyinsizlerle dolu o zaman. siz hiç bi film, dizi, kitap karakterinden etkilenmediniz mi?
spider man'e ayılıp bayıldığınız, batman'e taptığınız zamanlar olmadı mı? ninja kaplumbağaların yerin altından çıkacağına veya ne bileyim akıllı bi çocuk olursanız şirinleri görebileceğinize inanmadınız mı hiç? hiç hayallere inanmayı denediniz mi? hiç çocuk kalmayı düşündünüz mü?
bu sabah itibariyle, yüzde 95ini liseli kızların doldurduğu, tek bir boş koltuk bile kalmayan 200 kişilik bir salonda izlediğim filmdir. izlemeyenler için, ilk filmden çok daha iyi olduğunu, beklentileri boşa çıkarmadığını söyleyebilirim. harry potter, yüzüklerin efendisi gibi fantastik yapımları seven bünyeler, bu filmi de sevecektir.
ayrıca spoil edip, hayranların tepkisini çekmek istemediğim filmdir. sadece filmin çok aniden ve dizi kıvamında belirtmek istiyorum. *
öncelikle yönetmen catherine hardwicke'in twilight'ın içine sıçıp batırmışlığının ardından ilaç gibi gelmiştir new moon. teknik açıdan bakılınca, chris weitz'in twilight'taki yönetmene oranla ne mübarek, ne sevilesi bir insan olduğu kanaatine çok rahat varılıyor. bu filmde, ne komik bir şekilde ağaca tırmanıp koşuşturan vampirler vardı, ne de türk dizilerindeki gibi gereğinden fazla zoom yapılmış anlamsız yüz ifadeleri. sırf bella'nın titrek kafasını ve titreyen kirpiklerini göstermediği için bile bi öpesim, bi mıncıklayasım geliyor bu adamı. o derece.
oyunculara gelirsek; kristen stewart twilight'taki vasatın altındaki oyunculuğunu bir kenara atmış, aslında iyi bir oyuncu olduğunu farketmemizi sağlamış new moon'da. rüyalarında attığı çığlıklar içimi dağlayıp, aro'ya "onu yeme beni ye" diyerek cengaverlik yaparken neredeyse salya sümük moduna sokacaktı beni hatun. ah bi de edward'a kusacak gibi "kiss me" demese pek ala olacaktı ama karşısındaki edward olunca beyinsel fonksiyonları salmadan bir iki cümle kurabilmek bile büyük başarı. kalkıp bi de "kiss me" diyecez, tey teey..
ve new moon'un gözümdeki yıldızı jacob.. o kas yığınıyla, kurt adamlık formundan çıkıp bildiğin hulk'a dönüşmüş çocuk. ha salondaki teenage kızların dibi düştü jacob çıkınca, film boyunca "benim için ulu ceykıb" diye dellendiler, o ayrı. taylor lautner'ı bu sebeple filmin yıldızı seçmedim tabii; kanaatimce çocuk, kendisinden beklenmeyen derecede iyi rol kesti. kitabı okurken "ulan baydın ha ananı da al git bi gözünü seviyim, rahat bırak artık şu çifti" dediğim jacob gitti, yerine sırılsıklam aşık bir adam geldi. duyguları o kadar iyi verdi ki "edward oğlum elleşme de jacob'la bella mutlu olsunlar. herif çok aşık lan, büyüklük sende kalsın" dedirtecekti neredeyse. eclipse'de de böyle rol keserse, renesmee'yi falan bırakıp direk bella'yı vericem kendisine. sözüm söz.
gittikçe daha da taşlaşan edward'ı bu filmde fazla göremedik, evet. ama şu kadarını söyleyeyim, kitapta edward'ı okurken içinizde oluşan hislerin tümünü Robert pattinson'ın suratında aynen görüyorsunuz efendim. bakınız, ayrılık sahnesinde bella'yı alnından öperken gözlerini sıkıca yumuşu. bu sahneyi her izleyişimde eriyeceğim mütemadiyen.
ve alice'ciğim, moda ikonu diye bir kavram varsa o tamamiyle sensin tatlım. yemişim kate moss'u falan. sana baktıkça "hepimiz vampiriz" diyesim gelse de, kardeşini ölümden döndürmek için saniyelerle yarışırken nasıl öyle podyuma çıkar gibi giyindin, algım kabul etmiyor hala. kardeş bu lan, üstündekine bakmadan dal taşak çıkar insan evden.
son olarak twilight'a nazaran oldukça başarılı bulduğum new moon'u muhakkak çoluk çocuk olmayan bir salonda izlemeniz tarafımca tavsiye edilir. zira ota boka gülen ve ıslak odunla dövülmek istenilen guruh feci şekilde sinir bozuyor. benden söylemesi.
fragmanına kanıp dünyayla aynı anda izlediğim filmdir. kitaplarını okumamış, tamamen zevk için sinemaya giden biri olarak söyleyebileğim tek şey berbat bir film olduğudur. filmdeki görsel efektler 2 dakikalık fragmanındaki efektlerin aynısı fazla bir şey yok. filmde derinlik, hikaye çekiciliği vs zaten sıfır. yani eğer kitaplarını okumamış biriyseniz ve sırf eğlence olsun diye sinemaya gidecekseniz sakın bu filmi seçmeyin. filmi kategorize bile edemedik. aşk filmi desen değil, fantastik film kategorisine ben almıyorum. en yakın kategori yine komedi sınıfı olur çünkü ben bella'nın o salak tavırlarına gerçekten çok güldüm. bir de bella tam bir abazaymış ilk filminde anlayamamıştım.
ama yukarıda da söylediğim gibi ne kitaplarını okudum ne de serinin hayranıyım. normal bir sinema filmi izlemek için gittim ve değerlendirmemi yaptım. benim gibilere tavsiye etmiyorum. ama twilight manyağı bünyeler tabi ki gitsindir izlesindir ne onlara ne de sevip değer verdikleri bir dünyaya lafım var. ne de olsa yıllarca arkadaşlarından 'ork, elf falan yok olm ne saçma film bu' eleştirilerini dinleyip, katlanmış bir orta dünya fanıyım.. *
edit: alice hakkında bir şey dememişim. tek kelimeyle budur dediğim hatundur. hele edvırdı kurtarmaya giderken ki hali koskoca filmden aklımda kalan en güzel detay..
yarağı yediğimizin resmi olan filmdir. ergen kızlar şimdi g.tlerini yırtıp, " edvırdddd yhaa cnm yhaaa shekerrr ! " diye bir sonraki twilight filmine kadar konuşacaklar. lan her türlü internet sitesi hatta sözlüklere bile taştı bu sikten sevda. hayır lavuk yakışıklı olsa gam yemeyeceğim. brad pitt, johnny depp falan olsa eyvallah.
bugün çevremdekilerden aldığım güzel yorumlarla yüzümü güldüren, ardından akşam eve gelip imdb notuna baktığımda sinirlenirimi bozan film. arkadaşlara mı yoksa imdb ye mi inanıcaz şaşırdım.
filme ilk gün giden bir olarak izlenimlerim şudur ki
bu film gişe rekoru kırar. inanılmaz ilgi var gece matinesinde bile merdivenlere oturup izleyenler vardı.
her yaş grubundan insan * vardı.
filmin başlarında edward ı görünce oww sesi çıktı ama filmin ortalarında herkes jacob karakterine daha doğrusu vücuduna hayran oldu.
arada hemen herkes bu çocuk ilk bölümde böylemiydi diye konuşuyordu.
filme gelince ilk bölümü sevdiyseniz buna bayılacaksanız. çekimler, görüntü kalitesi herşey çok daha iyi.
--spoiler--
filmi izleyenler mutlaka farketmiştir. karşılıklı her sahnelerinde bella çocuğun yüzü yerine vücuduna bakıyor.
--spoiler--
fragmanını tv de görüp yerinde bir film çekildiğini anladım. filmin kitlesi malum. filme neden gittikleri belli. e o zaman ne yapılmalı? yakışıklı ve kaslı delikanlılar üstü çıplak olacak şekilde kavga ettirilmeli, tatlı bulunması için robert pattinson hırpalanmış hallerde veya romantik görünümü verilmiş halde silüeti etrafta belirmeli. insanlar bu kadar kek olduğu sürece bu filme (kitaplara diyemiyorum zira kitapları kurtaran da yine filmdeki bazı şeyler(!) oldu) bok atmak yersizdir. güzel bir pazarlama şekli.
daha önce okuduğum bayıldığım, hatta entrysini de girdiğim kitabın filmidir... (bkz: tanım kasmak)
dün de gittim izledim -yalnız izlemek koyuyo tabi erkek adama-*** ama fazla uzatmadan filme ve dikkatimi çeken bi kaç şeye değinmek istiyorum...
şimdi bence olmuş bu film, yani bella'nın yalnızlığı falan muhteşem lanse edilmiş. ya kıza iyi anlatmışlar, ya da kitabı okumuş, hakikaten her an kollarını karnına sarması falan kitaptaki izlenimi net vermiş. çekimler şöyle iyi böyle iyiydi falan anlamam zaten beğenme eşiği düşük bi insanım, izlediğim filmlere bok attığım çok seyrektir yani...yalnız bella'yı oynayan hanımkız süper rol yapıyor da o çığlık atarak uyanma sahneleri çok yapmacık olmuş yaa, yani doğum sancısı, veya başka bi şeye** benzemiş...
filmi izlerken, kızın yalnızlık sahnelerini gayet iyi anladığım için edward'a baya bi ana avratveya "xyzxcasdahjfh çocuuuu" diye sövdüm -gerçi kitabı okuduğum için biliyodum niyetini ama olsun- ama sonunda yine de kanım kaynadı, "erkek adam, afferin lan şerefsiz falan ama seviyo" diye...filmin sonlarına geldiğimde -yine kitaptan biliyodum- alice'in geldiği ve telefonun çaldığı sahnede -bak spoiler olmasın diye kasıyorum kendimi- ise jacob bi anda "xyzxcasdahjfh çocuuuu" rolünü edward'dan devraldı...
*ayrıca o jacob'da saçlarını kestirince adama dönmüş, zaten kendisine çektiği acılardan dolayı bi sempatim ve anlayışım vardı kendisine kitaplarda ama ilk filmden sonra soğumuştum tipinden dolayı, şimdi tekrar ısındım...
*alice'in ailecek hastasıyız, hem bu kadar neşeli hem bu kadar güzel hem de bu kadar tehlikeli olunmaz yani...
neyse sonuç olarak güzel olmuştur, tabi ki gönül victoria'yı daha çok görmek istiyor ama kısfmet...
ps.salon kız kaynıyoken bi erkek olarak tek ağlayan olmak üzüyo tabi biraz "ben ibne miyim lan, niye ağlıyorum" diye ama sanırım yarası olanları kaşıyo bu film...
bu arada az önce twilight başlığına da entrysini girdim
filmi izleyenler ve * kitabı okuyanlar için, 2.kitabın hikayesini en iyi anlatan şarkı
(bkz: alışamadım yokluğuna)
(bkz: vega)
sinemada 12 yaşında salak kızların edward mıdır nedir çıkar çıkmaz "ayyyyh süpeeeer", "ısır beni edwaaaard", "yi beni parçala beni edwaaaard hihihi" demesini sağlayan, ikinci yarısında da "edward vs. jacob" tartışmalarından siyaset meydanına dönen sinema salonunda izlenebilitesi kalmayan, zaten bok gibi olup iyice boka saran filmimsi.
ilk filmden bariz ölçülerde daha başarılıdır. efektler 'ben bilgisayar oyunuyum' diye bağırmıyor en azından. olmuş denilebilecek düzeyde. oyunculuklar ilk filme göre daha iyi. 'aylar geçiyor, bella mal olmuş sandalye tepesinde' konseptli sahnede kristen stewart gayet güzel bir oyunculuk sergilemiş bana kalırsa. ne var lan ben de otururum sandalyede bön bön bakıyor işte demeyin. o yüz ifadesi, o şuursuz ve boş bakışlar tam oturmuş.. daha güzel anlatılamazdı. kız cidden kafayı yemiş gibiydi allah çarpsın.
hikayeye sadık kalma bakımından da gayet başarılıydı. bu konuda üçüncü filmde de aynı başarıyı bekliyoruz yönetmenden. olaylar kitaptaki sırayla, kurmaca sahneler eklenmeden, ekstra karakterler sokuşturulmadan anlatılmış. aferin. jacob'un vücudu güzel, iyi. edward daha az pudralı daha iyi olmuş. bella tacını çıkarmış bu filmde saçları özgürlük kazanmış o da tamam. ama ben bu filmde carlisle'a bayıldım be! çok bi' tatlıydı. öhm. neyse.
edward ve bella'nın ormanda koşma sahnesine değinmek istemedim ama, allah iyiliğini versin yönetmen abi. o ne lan öyle? hayatında yeşilçam filmi çekmiş olsan tek kelime etmezdim valla bak ama, cidden o ne lan? neydi yani o sahnenin amacı hala çözemedim. bir mesaj mı vermeye çalıştın naptın çok mu içerikli bir sahne de ben mi çözemiyorum nedir yani? bella vampir olunca edward ile ormanda mı koşacak bunlar, bu mudur? tı allah cezanı vermesin ya güldürdün beni, ilahi.
--spoiler--
tamam herşey iyi hoşta, film resmen türk dizilerinin reklam koyduğu en şatafatlı anlar olur ya, aynen öyle bi yerde araya reklam girermiş gibi bitirdiler filmi ya..
--spoiler--
filmi sinemada değil de korsan olarak izleyenlere ayrı bir sevgi ve saygı barındırmama sebep olan film. hatta bunu sadece kendimiz izlemeyelim. torrent , rapid gibi paylaşım alanlarında da paylaşalım ki o kadar az kişi gitsin sinemaya bu filmi izlemeye. bak lütfen diyorum.
imdbden 4.5 almasına rağmen rekorlar kıran film.(!) malesef günümüzde sinemaya nelerin şekil verdiğini öğrenmiş oluyoruz. hayatlarında bir kere kitap kapağı açmamış bünyeler bile 'ovvv film çok güzeldi birde kitabını okuyayım' diyerek kitap kapağı açıyorlar. şimdi belki sözlükte bu karanlık hayranları kızacaklar ama ben dışarıdan nasıl gözüktüğünüzü yazıyorum ona göre şekil verin kendinize. twilight hem edebiyat hemde sinema dünyası için ayıptır. ha diceksiniz sen nerden biliyorsun bu kadar konuştuğuna göre. evet filminide izledim, kitabını da okudum. bilmeden eleştiri yapılmıyor zira. korsan tabi; sanata para verilir. film için sanat mı? buyrun bakın aşağıya;