the road

entry45 galeri8
    26.
  1. Filmden aklımda kalanlar:
    1) Coca Cola reklamı.
    2) Zencinin çırılçıplak bırakılması.
    3) Sığınaktaki yiyecekler.
    4) Babanın öleceğini bile bile zorlaması.
    5) Çocuğun iyimserliği.
    10 üzerinden 7.
    0 ...
  2. 27.
  3. 28.
  4. bugün izleme fırsatı bulduğum müthiş film.gişe için yapılmamış ama çoğu iyi filmden daha iyi bir film.

    filmde hiçbir kişi adı geçmiyor,hiç kimsenin adının söylendiğini duymuyoruz.insanlığın o kadar çok hayvanlaştığı bir ortamda gerektiğinde ne kadar çok insani duyguları yaşayabilen karakterler üzerine kurulmuş.günümüz insanlarının geleceğini anlatsa da filmden bir ders çıkarılması gerekirse;bir insan bencilliği ve kendi çıkarı için herşeyi yapabilir,kendi istekleri için bütün insanlığından vazgeçebilir,bu film insanların ne kadar değişik şekillere girebileceğini de gösteriyor.
    1 ...
  5. 29.
  6. gişe yapmamış, hakkı yenmiş harika bir filmdir.

    evet, çok tanınmış ünlü oyuncular yoktur fakat iki oyuncuyla (biri henüz çocuk) bu kadar iyi film cıkarılabilirdi.

    gişede onca saçma film varken ve kaliteli sandığımız oyuncular para uğruna saçma yapımlarda rol alırken,
    tek kelimeyle harika bir film.
    2 ...
  7. 30.
  8. ağlamamak için kendimi zor tuttuğum film. yanımda annem vardı ağlasam rezil olacaktım göz yaşlarımı içime döktüm. aman eğer fazla duygusalsanız izlemeyin derim filmin sonlarına doğru üzülebilirsiniz. oyunculuklar, görsellik çok iyi hazırlanmış.
    1 ...
  9. 31.
  10. iyi kitapların filme çekilmemesi gerektiğine bir örnek daha. Ne zaman akıllanacak bu Hollywood, ne zaman kaliteli eserleri filmleriyle piç etmekten vazgeçecek anlamıyorum. Filmi izleyeceğinize kitabını okuyun. 2007'de Pulitzer Ödülü kazanmış bir kitabın karşısında yapımcılarının bile olmamış dediği bir film var.
    0 ...
  11. 32.
  12. insanı hüngür hüngür ağlatabilen son zamanların en güzel filmlerinden.

    neden oluştuğu bilinmeyen bir felaketten sonra hayatta kalmaya çalışan insanların yaşamını konu alıyor.
    artık nasıl bir felaketse denizler çekilmiş , yerler yerinden oynamış ,bitki ve hayvan nesli resmen kurumuştur.

    --spoiler--
    -hollywood klişelerine sığınmamış. klişe olsaydı şayet eleman o ilk baştaki yamyamları öldürür. o mahzende kilitli tutulan "yiyecekleri" serbest bırakır. onları oraya hapsedenlere fiyakalı bir kaç laf çaktıktan sonra kafalarına sıkar.

    -ilk yamyam grubunun durumu baya kritikmiş. kendi ölen adamlarınıda yemişler. nimet boşa gitmesin demişler herhalde.

    -en sondada kendilerini kurtarmaya gelen yata binerek güvenli bölgeye ulaşırlardı. tabi yata binmeden hemen önce bir final boss u ile kapışmada yaşanırdı. şu mahzene yiyecek depolayan psikopatlardan bir tanesi sağ kalırdı mesela. onunla ölümüne kapışma olurdu. ama hiçbiri olmuyor. karakterimiz sürekli kaçıyor. kaçabildiği her ana kadar kaçıyor. zira tek mermisi var. o psikopatların evinde sadece ekibin kadın üyesi üst kata çıkıyor diye oğlunun kafasına silahı dayıyor ve az daha kafayı uçurma noktasına geliyor. zira kendisi tek başına ve aşşağıda 4-5 silahlı adam var.

    -yine uzaktan gördüğü yamyamlardan kaçan kadın ve çocuğunu kurtarırdı. yolculuğa beraber devam ederlerdi. kadınla bizim eleman arasında yakınlaşma olurdu.

    -mahzendekileri kurtarmaya çalışmadı. ve hatta kaçtı. panik yaptı. kim yapmazdıki? onları kurtarsan ne olacak? normalde bunları hapsedenlerde benzeri filmlerde hep bu işten zevk alan manyak tipler olurken bunların mecburiyetten yaptığı ve hatta sitem ettikleride ortada. kadın diyorki "artık kokuyu da mı almıyorsun?" . hoş yamyamlıkla ne kadar hayatta kalınabilirki? sürekli et yersende ölürsün benim bildiğim.

    -en trajikomik kısmıysa bunların konservelerle dolu sığınaktan kaçmasına neden olan köpek sesinin "iyi adamlar" dan gelmiş olması. adamlar iyi beyler. çocuklar yaşıyor , köpek yaşıyor , daha ne? mis gibi sığınağı terkettiler ya ona yanarım.

    -babanın ölümü yürekleri dağladı. bir yaradan mikrop kaparak pisi pisine gidiverdi. yine hollywood olsaydı o kendine benzin döker yakarak iyileştirirdi. (bkz: rambo)
    --spoiler--
    4 ...
  13. 33.
  14. Filmini bilmiyorum ama kitap olarak son derece bayık bir kitap. Nasıl Pulitzer ödülü kazanmış, nasıl Oprah bunu tavsiye etmiş anlamak mümkün değil.

    Size kitaptan iki üç satır kelam edeyim boşuna paranızı ve zamanınızı harcamayın.

    "Baba ile oğlu yolda yürüdü. Biraz daha yürüdü. Sonra biraz daha yürüdü. Kül. Her taraf kül. Biraz daha yürüdüler. Ayakkabıya ihtiyaç var. Ayakkabı yok. Ama çok kül var. Biraz daha yürüdüler. Baba ile oğlu yine yürüdüler. Ortalık karanlık. Kül. Gri. Gri. işte ev. Gri bir ev. Kül rengi gibi. Yürüdüler eve. Yürüdüler evden. Yamyamlar çıktı karşılarına. Yamyamlar gitmelerine izin verdi. Biraz daha yürüdüler. Yine yamyamlar çıktı. Yine gitmelerine izin verdiler. Baba ile oğul kül dolu gri yolda yine yürüdüler."

    Bu anlatım. Bi de diyaloglar var.

    "Baba açım."
    "Aç mısın?"
    "Evet açım"
    "Hala mı açsın?"
    "Evet açım"
    "Beni seviyor musun?"
    "Evet seviyorum"
    "Aç mısın?"
    "Evet açım."
    "Yürü"
    "Peki."
    "Aç mısın?"
    "Yürürken açım"

    Kitabı okumuş oldunuz. Bana teşekkürlerinizi iletmelisiniz.

    Babayla oğulun birbirini gırtlaklamasını bekledim ama nafile.

    Sonundan hiç bahsetmeyeyim.
    0 ...
  15. 34.
  16. çok etkileyici sahneleri olan, biraz ağır ilerleyen fakat etkileyici bir film.
    biraz duygusal biriyseniz oturup ağlayabilirsiniz. hele son sahnelerinde. ben ağlamadım o ayrı mesele ama o benim odunluğum. ama ağlanırdı yani. bence ağlayın.

    --spoiler--
    o evdeki odayı açıp o zavallı insanaları gördüğümde içim öyle bir sızladı ki, insanın neler yapabileceğini düşündüm bir an. gerçekten bu kadar iğrençleşebilen bir varlık insan.
    gerçekte olur muydu diye düşündüm, olurdu dedim sonra da.
    zenciyi çırılçıplak bırakma sahnesinde televizyona kafa atacaktım öyle sinirlendim.
    ama son sahneler, o babanın ölmesi... içim acıdı. o çocuğun yalnızlığını, çaresizliğini ben de hissettim.
    --spoiler--

    güzel filmdi sonuç olarak.
    2 ...
  17. 35.
  18. adı üzerinde yolu ve yolculuğu kendine merkez alan, "neden" ve "nasıl"ların cevapsız bırakıldığı bir film the road. bir bilimkurgudan ziyade bir dram; insanın çevreye ve şartlara bağımlılığının altını kalın kalın çizen hem de. ağır ağır işleyen, karakter çözümlemelerini derinlemesine yapan bir film. bu yüzdendir ki sıcacık odanızda otururken, sizinle neredeyse hiçbir ortak noktası olmayan bu insanların yaşadıkları ıslatabilir gözlerinizi.
    2 ...
  19. 36.
  20. o kadar ağır işliyor ki , bir süre sonra lan kaç saat oldu bitmedi bu film , nidaları içinde buluyorsunuz kendinizi.

    yinede ,
    bazı sahneleri ve o mutlak çaresizlik hissi insanı ister istemez etkiliyor.hele o eve girmeleri ve kurbanlıkları görmeleri(bildiğin insan) ve üst kattaki banyo sahnesi akıllara durgunluk verecek cinsten.
    1 ...
  21. 37.
  22. sonu için;

    (bkz: ağladım piç)

    en az children of men sertliğinde bir film. bu filme "ekşın yok" diyenlerle ilişiğinizi kesin, feysten silin ve "sçs kib bye" mesajı atın.

    --belki spoiler--
    hatta her an "aha çocuk kaçırılacak ekşın başlayacak" diye korktum, iyi ki de olmadı. beklendiği ve olması gerektiği gibi gelişti her şey. yalnız müzik seçimi ve kullanımı olarak eleştirilebilir. ne öyle the sims ev döşeme modu müziği gibi. gerçi alternatifi ne olabilirdi onu da bilmiyorum, belki daha kasvetli keman çello melodileri. o zaman da "hadi bb" diyip kafamıza birer tane sıkardık, zira şu haliyle bile izlenen en karamsar filmlerden biri.

    he bir de, adı "the road" olan filme "hep yürüyorlar bilae başka sahne yok" diyenleri yollarda sürümek lazım.
    --belki spoiler--

    (bkz: aragorn'un pipisi)
    5 ...
  23. 38.
  24. 'şartları sonuna kadar zorla ve sırtını dayayıp ahkam kestiğin o değer yargılarının teker teker düşmesini' izle tadında bir film. oyunculuklardan daha güzel olan bir şey varsa da, o da iç bunaltıcı atmosfer. ilerde böyle olur mu ya da daha beteri mi olur bilemem, fakat şurası kesin ki; o tarz bir yolun gün gelecek bir tarafımıza gireceği.
    3 ...
  25. 39.
  26. --spoiler--

    filmin atmosferi o kadar başarılıki gerisini insan merak etmiyor bile. tamam bu noktaya neden ve nasıl gelmişler anlatılmamış ama filmi yapanlarında amacı o değilmiş zaten. küresel bir felaketin ardından verilen yaşam mücadelesi. sizi direk şükretmeye yönlendiren ve sokağa atılan her lokmanın kıymetini hissettiren bir film. insanoğlunun gelebileceği son nokta.

    --spoiler--
    0 ...
  27. 40.
  28. (bkz: durduk yere adamın amına koyan filmler)

    nasıl ve nedenlere hiçbir cevap bulamadan kendimizi filmin ve olayların içinde buluyoruz.
    bir baba ve oğlunun hayatta kalma savaşlarını filmin akışına destek olan flashbacklerle destekleyerek güzel bir sunum yapan john hillcoat u kutlarken oyunculuklarıyla ders veren kodi smit-mcphee ve gözbebeğimiz aragorn'umuz viggo mortensen de filmde adeta yardırıyor.

    filmin bu kadar beğenilmesinin sebebi duyguların çok iyi yansıtılması ve karakterleri içimizde hissetmemizdir.
    apokaliptik tarzında filmler arıyorsanız ve yolunuz the road'a düşerse ayaklarınızı uzatın ışığı kapatın ve sevgilinize sarılın gerisini onlar halletmişler zaten.
    1 ...
  29. 41.
  30. 42.
  31. Karamsarlığı, griliği, umutsuzluğu, çaresizliği iliklerimize kadar hissettiren film. Filmdeki tüm sahneler sanki grinin farklı tonlarıdır.
    0 ...
  32. 43.
  33. Tek hakim tonun, gri olduğu film.En etkileyici sahnelerden biri de bir grup avcı insanın, evlerinin bodrum katında yemek için sakladıkları insanlardır.Kiminin bacağı halihazırda yenmiş, kimileri açlıktan ölmek üzere olan ve eninde sonunda yenilerek ölecek olan insanlar .. Yerlerinde olmak istemezdim şüphesiz.
    1 ...
  34. 44.
  35. büyük felaket sonrası hayatta kalma temalı filmlerin belki de en iyilerinden. film 2009 yapımı. henüz izlemeyeniniz varsa tavsiye ederim. 3. kez izledim.

    fazla aksiyon beklemeyin. daha çok dram ağırlıklı bir hayatta kalma,yokluk, açlık, yiyecek bulmak isteyen diğer insanlarla mücadele içinde olan bir baba oğulu anlatıyor.

    baba rolünde, yüzüklerin efendisinde aragorn'u canlandıran viggo mortensen var. keyifli seyirler.
    0 ...
  36. 45.
© 2025 uludağ sözlük