bugün

edgar allan poe tarafından yazılmış muhteşem bir yapıt. vivre sa vie filminin son kısımlarında filme muhteşem bir şekilde yedirilmiştir.

Mumların ışığı şimdi, o zamana kadar karyolanın gölgesinde kalan bir köşeyi aydınlattı. Böylece o parlak ışığın içinde, evvelden farkına varmadığım bir resim gördüm. Bu resim henüz kadınlık çağına giren bir kızın portresiydi. Resme şöyle bir baktım, sonra gözlerimi kapadım. Böyle yapışımın sebebini önce kendim bile bilmiyordum. Ama gözlerim kapalı kaldığı sürece zihnimde bu sebebi araştırdım. Bu, gözlerimin beni aldatmadığına inanmak ve hayal gücümü dinginlik ve huzura kavuşturup emin bir gözle bakmak için yapılmış ani bir hareketti. Biraz sonra resme tekrar uzun uzun baktım.

Gördüğümün doğru olduğundan artık şüphe etmiyordum, edemezdim. Çünkü resmin üzerine vuran mumların ilk pırıltısı duygularımın, içine düşmekte olan rüyalı dalgınlığı gidermiş ve beni iyice sarsarak uyandırmış gibiydi. Portre, söylediğim gibi bir genç kızındı. Sully’nin yaptığı resimlerdeki çok beğenilen başları andıran, teknik tabiriyle “vignette” tarzında yapılmış yalnız bir baştan ve omuzlardan ibaretti. Kollar, göğüs ve hatta parlak saçların sonucunda resmin fonunu oluşturan belirsiz ve koyu karanlık içinde fark olunmayacak şekilde erimişti. Çerçeve ovaldi, Arapvari, zengince yaldızlanmış ve halelenmişti. Bir sanat eseri olarak hiçbir şeye bu resimden çok değer biçilemezdi. Fakat beni böyle birdenbire sarsan ne eserin yapılış tarzı ne de çehrenin harikulade güzelliğiydi.

http://sessiziz.wordpress...m/2011/07/04/oval-portre/