1870'lerin Japonya'sında Amerikan ordusundan Yüzbaşı Nathan Algren, Japon imparatorunun davetlisi olarak, ülkenin ilk ordusunu eğitmek üzere doğuya gelir. Modernleşme eğilimleri gösteren feodal kültür, samuray tarzını da devam ettirmektedir...
Algren bir kaza geçirip samurayların lideri tarafından kurtarılınca, köklü samuray kültürüyle tanışır ve etkilenir. Bir samuray savaşçısı gibi hareket etmeyi öğrenince, büyük bir kararın eşiğine gelecektir. iki taraf arasında kalmıştır ve onurunun doğru yolu göstermesini beklemektedir...
Japonya'nın modernizasyonuna dair olan hikaye, dönemi ve atmosferi ile olduğu kadar, başrolündeki Tom Cruise ile de, ciddi derecede merak uyandırıyor.
eski bi adam var asker olan..cocuk fena diil ama kusmus işte hayata..kız meselesi fılan da yok..
ole kızanlara saldırmıslar bı gun ordu ilen oda kusmus işte gariplere vuranlara.daha sonra çekik gözlü bir fena adam var para fılan verıyo buna.oda gidiyo onla susi yemeye..
ordu eğitiyo cavusu fılan var..ateş ettiriyo cekık gozlululere..
bı de cecık gozlulerın palalıları var..böle pehlıvan gıbı ama maskeleri olanlarından.onlar kacırıyo bu kızanı..buda gıdıyo..
cok sopa yıyo pala kullanmayı orenırken..ama dovuyo sonra yerden bıtme cekık gozluyu..
onların agası var bıde bızım kızanı seven..onla carpısıyolar kefereye karsı..
yenılıyolar ama kızanlar ossun yıne savasıyolar..sonra çekik gözlülerin padişahına palasını verıyo aganın film bitiyo..
böle bir film işte.
Ken Watanebe isimli Japon oyuncunun Tom Cruise'a oyunculuk dersi verdiği film. Benzerleri daha önce yapılmış olsa da güzel savaş sahneleri olan, biraz da romantizm barındıran bir izlence
tom cruise 'a hiç ihtiyaç olmadığı, samurai 'ların arasına katılan amerikalının ön plana çıkarılma çabası olmasa başyapıt olacak film. 2 ayda katanayı hakkıyla tutmayı öğrenmesi bile saçmayken hayatını adam kesmeye adamış ujio ile berabere kalması (gerçi wooden sword ile antreman yapıyorlardı).. ıı ııhh. geçeceksin sen onu. aktör odaklı film çekmek zorunda bırakıldığı için yapım ekibine de laf etmiyorum.
ken watanabe 'nin canlandırdığı katsumoto 'nun karizması ve silent samurai bob 'u canlandıran seizo fukumuto abim (ki kendisini hep takdir etmişimdir) ile tabi ki japon sinemasının karizma abidesi hiroyuki sanada 'nın karakteri ujio 'nun hitokiri lakabını lakabını hak edecek performansları çok başarılı. katsumoto 'yu japon bahçesinde görünce akıla nicholai hel geldi. ninjalar ile samurai 'ların kapışma sahnesi de enfesti, onu da ekleyelim.
an itibarı ile atv de oynayan, yönetmenliğini edward zwick in yaptığı, 1880 japonya sında geçen 2003 yapımı savaş/dram filmi. sadece tom cruiseu samuray kostümüyle görmek için bile izlenebilir yapım, geleneksel japon kültürüne hayranlık uyandırıyor. yüzbaşı nathan algren (tom cruise) samurayların liderine savaş tekniklerini öğretirken bir yandan da samuray köyünde gözlemlediklerini sürekli not etmektedir. samuray kelimesinin hizmet eden anlamına geldiğini öğrendiğimiz filmde, sağdan soldan sarkan renkli bitkiler ile japonların kendi iç dünyalarıyla olan dinginlikleri dikkat çekmektedir.
esir tutuldğu köyde, bir süre sonra misafir kabul edilen yüzbaşı algrene, japon bir çocuğun kılıç dersi verirken söylediği sözler zen vuruşuniteliğindedir. bir türlü kılıca odaklanamayan ve önsezileriyle çevik hareket edemeyen algrene karşılık çocuğun söylediği şudur
samurayların ne kadar onurlu savaşçılar olduğunu gözler önüne seren filmdir. amerikan yerlilerinin katledilmesine seyirci kalmış ve bu yüzden hayattan soğumuş bir yüzbaşının (bkz: tom cruise) samuraylarla geçirdiği birkaç aylık sürede yaşadıkları sonucunda onlar hakkındaki düşüncelerinin değişmesi ve hatta samurayları yok etmeye çalışan çin imparatoruna karşı samurayların tarafında savaşa girmesini konu edinir.
tom cruise'un bu filmde bu performansla da alamadıktan sonra bi daha hiç oscar kazanamayacağı, dövüş sahnelerine bayıldığım gayet hoş ve duygusal bir film.
1870'li yıllarda imparatorluk ve samuraylar arasında yaşanan mücadeleleri ve esir düştükten sonra onur ve savaş konusunda çok şey öğrenen bir yüzbaşının yaşadıklarını anlatan şaheser. etkileyici bir filmdir. samurayların sisli havada ağaçların arasından atlarıyla çıkmaları hayatıma gördüğüm en mükemmel sahnelerdendir.
bütün klise savas, kahramanlik, yert/yurt severlik filmlerinden bir digeri. oturup da izlendiginde harcanan 3 saate yazik baska birsey degil.
onca adam ölürken catir cutur makineli tüfekler karsisinda, amerikalinin hayatta kalabilmesi; japon imparatorunun en basta söyleyebilecegi onca seyi tutup illaki en sona birakmasi ve ajitasyonun gözüne gözüne vurmasi; iyilerle kötülerin kalin ve koyu cizgilerle ayirt edilmis olmasi; amerikali kurtaricinin illaki gittigi yerdeki kizlardan bir tanesini becermesi; savas sahnelerindeki önce kacalim, arkamizdan gelsinler, sonra bir ates cenberine alalim taktiginin daha önceki yüzbinmilyon savas filmindekilerin aynisi olmasi vs. gibi yiginla klise filmden bir tanesidir.
onur ve köklerine olan bağlılığı anlatan mükemmel bir film ken watanabe olmasa bu kadar güzel olurmuydu bilemiyorum ama bu haliyle gayet iyi
tom cruise'un nihayet kendini kasmadan rol kesebildiğini görmek de güzeldi.
ama filmde benim adamım, tom cruise'dan nefret eden samuray uijo (Hiroyuki Sanada)dur.
konusu;
bir sivil savaş gazisi olan yüzbaşı woodrow algren, 1870'lerin sonunda winchester silahlarının sözcüsü sıfatıyla japonya'yı ziyaret eder. amacı; imparator meiji'nin askerlerini eğitmek ve silahlarının tanıtımını yapmaktır. meiji'nin silahlarla donatılmış ordusu kalan son samurayları yok etmek için hazırlıklarını yaparken yüzbaşı algren bir çatışma sırasında sakatlanır ve samuraylara esir düşer. algren esir düştükten sonra samurayların lideri katsumoto'dan onur ve savaş konusunda çok şey öğrenir ve iki taraf arasında bir seçim yapmak zorunda kalır.
şimdi hadi sahte geri çekiliş ile bir alayı yendin. atlara atladın, ikinci alaya ölümcül bir taaruz yapacaksın. kardeşim sen amerikan ordusunda bir subaysın, makinalı tüfekler ve toplarla çevrili bir alaya ön cepheden taaruz edilir mi? zaten süvarisin, hızlı hareket ediyorsun, devrin şartları malum, toplar, makinalı tüfekler kolay dönmüyor olduğu yerde çakılı kalıyor. neden alayı arkadan çevirmiyorsun. eğer intihar etmek içinse, yada filmin dramatik sonuna katkıda bulunka için derseniz bir şey diyemem. ama burası biraz saçma olmuş.
oscarın en büyük ayıplarından biridir. kızılderili katliamlarından dem vurmayıp amerikalılar japonyayı modernleştirseydi, bide demokrasi götürselerdi toplamadığı oscar kalmazdı. algren karakterinin yaşadığı bunalımları tom cruise çok iyi oynamıştır. esaretinin ilk gecesinde vijdanında kanayan yarayı bastırmak için sürekli sake istediği, kabuslar gördüğü, ve I told you diye haykırdığı bir sahne vardırki sinema belleğimde unutulmayacak bir yere sahiptir.
hiçbir sanatsal değeri olmayan gişe filmi. zaten filmin yapılmasındaki en büyük amaç da gişe. yapımcılar amaçlarına ulaşmışlar gözüküyorlar, tebrik etmek lazım.