öyle ayıla bayıla yüzüklerin efendisi serisini izlediğim gibi izleyemedim maalesef. yüzüklerin efendisinde sinemadan çıktığımda hala o dağlardaydım ben. bunda onu yaşayamadım. bu 3d gözlükle film izlemeyi sevmediğimden midir bilemedim filmin ilk yarısı baydı beni biraz. beklentim önceki seriye göre olduğundan belki de. ama göreseller yine süperdi.
fakat bir sahne vardı ki tam da komedyenlere malzeme olacak cinstendi. telepati gücüyle konuşma aydınlanmış insanın becerilerinden biri olacak demişti üstadımız. burda gandalf ile galadrielin sahnesi işte tam taklidi yapılacak cinsten bir sahneydi. nedense galadriel yerine demet akbağ ı o sahnede hayal ettim, ne de güzel tadı çıkarırdı. yapılmalı bence. *
he film özetle 3d gözlük başımı ağrıttığı için ve düdük gibi gözlük verdiklerinden tadını çıkaramadım ama her ne kadar öncekilerin tadını alamasam da az rastlanır tanıdık bir tadı almış kadar oldum.
savaş sahneleri, kuşlar, ejderha...oldukça başarılıydı ama ilk yarıda filmden kopabiliyorsun konsatre olmazsan.
ama imkan olursa 3dsiz yeniden izlemek isterim. *
peter jackson' dan bu denli başarılı bu denli keyifli bir yapım beklemiyordum. verdiğim parayı sonuna kadar hak etti. hatta borçlu bile kaldım desem yalan olmaz. kusursuza yakın bir film izlemek isteyenlerin kaçırmaması gerekir. özelikle ve özellikle altyazılı izlemeyi terci ediniz. orgazm keyfi kadar zevk alacağınızdan yüzde yüz eminim.
1 yıllık büyük bekleyişin ardından, bugün istinye park'ta 3d ve altyazılı olarak, ağzına kadar dolmuş ve hatta merdivenlerde dahi oturanların olduğu bir salonda, - yani benim açımdan yeni zelanda'da oyuncularla beraber galasını izlemenin dışında olabilecek en iyi ve kusursuz şartlar altında - inanılmaz derecede keyif alarak izleme şerefine nihayet eriştiğim şaheser.. bedenimin aranızda olması ruhumun orta dünya' da, rivendell' de, shire' da kalmadığı anlamına gelmez a dostlar.. önümüzdeki birkaç günü muhtemelen dünyadan kopuk bir şekilde avare avare gezerek geçireceğim ve bundan en ufak bir şikayetim olmadığı gibi, benliğimi birkaç günlüğüne de olsa bu bok gibi dünyadan alıp, orta dünya'ya seyahate çıkaran peter jackson' a teşekkürlerimi ve tabii ki büyük üstat, orta dünya' yı evladı gibi yaratıp, büyüten j.r.r. tolkien' e en derin saygılarımı sunmayı borç bilir, ruhunun şad, mekanının rivendell olmasını dilerim..
filmin benim için ne anlama geldiğini az buçuk dile getirdikten sonra, filmden izlenimlerle entrymize devam edebiliriz sanırım.. Tahmin edeceğiniz üzre bundan sonraki kısım ağır spoiler içerir, dikkat..
- Öncelikle kitabı iki kez ve tüm dikkatini vererek okumuş biri olarak şunu söyleyebilirim ki; belli kısımlarda seyir zevkini arttırmak üzere gidilmiş ufak değişiklikler - ufak kelimesinin birazcık yetersiz kaldığı daha kapsamlı ekleme ve değişiklikler de var ki onlara daha alt satırlarda ayrıyeten değineceğim - dışında genel olarak kitaba sadık kalınmış.
- film genel anlamda beklentilerimi fazlasıyla karşılamakla birlikte, özellikle bazı bölümlerde -erebor şehrinin muazzamlığı ve büyüklüğü, smaug'un erebor'a gelişi ve saldırısı, taş devlerinin insanı dumur eden boyutları ve yağmur eğlence(!)leri vb. - kitabı okurken zihnimde canlanan görüntülerden çok daha muazzam sahneler vardı.
- Galadriel denilen güzellik ve asaletin nezdimdeki görsel tanımı dişi varlık filmde toplasak belki 5 dakika civarı görünmesine karşın, bana göre kesinlikle - özellikle kadraja ilk girdiği sahnedeki insanı kilitleyen, tarifsiz asaleti ve güzelliğiyle - tek başına ayrı bir madde halinde incelenmeyi hakediyor. evet, lotr serisinde de büyüleyici bir karakterdi fakat arwen' in gölgesinde kaldığından mıdır bilinmez, bu filmde bambaşka bir tat bıraktılar kendileri damağımda.. Cate Blanchett denen insan üstü varlığa burdan ne kadar sevgim ve hayranlığım varsa hepsini tek paket halinde gönderiyor, "My lady, I am at your service" diyorum..
- Erebor' un büyüklüğü ve görkemi kitabı okurken zihnimde canlanan görüntülerin kesinlikle çok çok üstündeydi. - sanırım peter jackson ile beni farklı adamlar yapan şeylerden bir tanesi de bu olsa gerek - bu devasa cüce şehrinin gösterildiği sahneler, bu altın budalası cücelerin içinde nice cevherler barındıran, pek marifetli adamlar olduklarını teyid etmemize vesile olmuştur.
- Radagast sürprizi de ayrı bir madde olarak incelenmesi gereken - ilk maddede bahsetmiş olduğum ufak kelimesinin biraz yetersiz kaldığı radikal sayılabilecek değişikliklerin muhtemelen en çok göze çarpan ve tartışmaya açık olanı - maddelerden biri. muhtemelen kitapta adı sanı geçmeyen bir karakterin bu denli göz önünde seyirciye sunulması bazılarının tepkisini çekecektir ve kendi adıma haklı bir tepki olarak görürüm bu durumu. ama benim naçizane kanaatimce bu riskli(!) değişiklik filme hoş bir tat katmış ve karakter filme dahil edilirken amaçlanmış olan "seyir zevkini arttırma" görevini gayet iyi bir şekilde yerine getirmiş. Özellikle radagast ın tavşanları beni benden aldı desem yeridir.
- Bu değişikliklerden biri de şüphesiz ki kitapta pek az bahsedilmesine rağmen, filmde smaug' dan sonra 2 numaralı kötü adam olarak bolca sahnesi olan azog "pale goblin" karakteri olmuş. açıkçası kitaptan yola çıkarak thorin ve kafilesi' nin ejderha ile fiilen bir savaş durumuna gelmediğini ve smaug' un dale ahalisinden bard tarafından şans eseri öldürüldüğünü varsayarsak, thorin' in fiilen savaşabildiği ve daha ulaşılabilir bir kötü karakter olması benim hoşuma gitti. şahsen olumlu bir ekleme olduğu kanısındayım..
- (bu madde biraz uzayabilir) troller ve goblinlere gelince; eski atalarının izinden giden fakat nisbeten daha zararsız - en azından fiziksel anlamda - günümüz sanal ortam trollerinden de aşina olduğumuz trollerimize tabi ki ayrı bir parantez açmak şart.. kitapta trollerin bulunduğu kısmı ilk okuduğumda, troller arasında geçen "tom, bence bunu hemencük pişürmelüyüz", "her gün goyun yimekten bıktum artukun! daha denüşük şeyler bişirüp yemelüyüz" gibisinden diyalogları okuyup, yarıldığımı dün gibi hatırlarım. filmde de bu kısma sadık kalınmış ve ingilizceye az biraz aşina olan bir kulağın rahatlıkla yakalayabileceği ve tebessüm ettiren troll aksanının burada da kullanılmış olması hoş bir detaydı. bu arada unutmadan filmin kanımca en komik kısmı olan "parazit" muhabbeti de trollerin sahnesini unutulmaz kılmakta.. "bende kol gibi parazit var" çevirisini yapan arkadaşı ellerinden, gözlerinden, filhakika her yerinden öpüyorum.. (bkz: ertem şenerleşmek) // goblinlere gelince; yine bildiğimiz goblinlerdi ve modellemeler, makyajlar vb. bundan 10 yıl önce lotr serisinde de olduğu gibi harikaydı. Ama özellikle kahramanlarımızın misty mountains' da fırtınadan ve taş devlerinden kaçmak için sığındıkları mağarada yakalanıp, huzuruna çıkarıldıkları mağaranın goblin efendisi ayrı bir olaydı.. bir gobline göre oldukça açık ve anlaşılır olan aksanı ve mithrandir tarafından öldürüldüğü sahnede son nefesinde bir gobline göre bayağa iyi sayılabilecek kalitedeki esprisi ile çok fazla olmamakla beraber sempatimi kazanmış, harbiden - goblin standartları göz önüne alındığında - efendi adammış dedirtmiştir.
- En beklenmedik ve en kritik noktalarda ortaya çıkıp, olayların akışını kökten değiştirmelerine ithafen ben de şimdilik - aklıma geldikçe ve zaman buldukça eklemeler yapacağımdan mütevellit - bahsedeceğim son madde olan bu maddeyi ulu kartallar' a ithaf ediyorum.. öncelikle size kartalları tek bkz. ile anlatmak zorunda olsaydım; (bkz: adamın dibi) bunu kullanırdım kesinlikle. zaten lotr serisinden nasıl karakterli ve taşşak sahibi olduğunu bildiğimiz bu asil kuşlar bu filmde de gelenekleri olduğu üzre en kritik ve umutsuz anlarda devreye girip, kahramanlarımızın tutuşan götlerini kurtarmışlar ve kitabın akışına göre son filmde yine son ve umutsuz anda ortaya çıkıp, beş ordular savaşı nın kaderini değiştirene değin muhtemelen inzivaya çekilmişlerdir. kendilerine pek az kişinin bildiği kartal usulü veda sözcükleriyle; "kanatlarınızın altındaki rüzgar sizi güneşin yelken açtığı ve ayın yürüdüğü yerlere taşısın." diyor, saygılarımı sunuyorum. (bkz: baba büyüksün)
Evet.. entrymin sonlarına geliyoruz.. Şimdilik aklıma gelen önemli detayları özetle yazdıktan sonra, - aklıma geldikçe eklemeler ya da düzeltmeler yapma ve ya varsa imlâ hatalarını düzeltme hakkımı saklı tutarak - yavaş yavaş entrymi bitirirken, rüyada kendimi orta dünya' da rivendell' de elflerin büyülü müziklerini dinleyip, ulu kartallar' ın sırtında ardayı gezdiğimi görmeyi dileyerek, yatağıma doğru yöneliyorum..
peter jackson'ı ayakta alkışladım bir kez daha hobbit'ten üçleme yapmak her baba yiğidin harcı değildir(bozmadan).ayrıca bize 2. filmin efsanevi olacağının sinyalini verdi.
şunu da söylemek istiyorum film başladıktan 3 dakika kadar suratımda salak bir gülümsemeyle izledim özlemişiz napalım...
sarumanı bile özlemişiz birader.
gereksiz bir 3d özelliği haricinde başından sonuna kadar zevkle ve sıkılmadan izlenebilecek enfes bir film. yüzüklerin efendisi serisine oranla esprili senaryo daha fazla ve bu bir nebze olsun şaşkınlığa yol açabiliyor.
bu filmi izlemek için yüzüklerin efendisi üçlemesini 3 gün içinde izlediğim film.
dahası filmi iyice sindirebilmek için kitabı okuyacağım.
yalnız kitabı bir solukta okuyabilecek vaktim ne yazık ki bulunmamakta.
dolayısıyla kitabı okuyup filmi izleyen arkadaşlarıma sorum şudur: acaba kitabın kaçıncı sayfasına kadar çekilmiştir film.
özetle film legen wait for it dary'di. üç boyutlu olması ayrıca muhteşem olmuş çok az aksiyon beklerken her dakikası aksiyonla geçti sabaha kadar gösterseler izleyebilirdim. yıllardır özlemini çektiğimiz orta dünyanın gizemi, farklı yaratıklar, ayrıkvadinin leydisi (hastasıyım o kadının) beni benden aldı. çoğu sahnesinde güldürdü. ayrıca frağmanın da göstermediği bir dolu şey var filmde.
--spoiler--
trollerin muhabbeti yardı beni. hapşurup burnundan bilbo çıkınca verdiği tepki, bilbonun yenmemek için bi şey uydurmaya çalışması 'cüceler bu şekilde yenmez derisini yüzelim demesi, sonra parazit var hepimizde dediğinde cücelerden biri bende parazit yok sende var deyip dirseği yiyince bende kol gibi parazit var demesi bütün sinema salonunu yıktı.
--spoiler--
kitabı sanırım 10dan fazla okudum, filmi de henüz iki kere seyrettim. şu eksik bu fazla demeye gerek görmüyorum. zaten herkes bunlardan bahsediyor. lotr serisi ve bu filmde gördük ki peter jackson bir filme nasıl başlanması gerektiğini çok iyi biliyor. o erebor sahnesi neydi öyle! bu kadar harika bir yerden konuya giremezdi sanırım. tek kelimeyle mükemmeldi. yine peter saolsun 3 filme çıkarttığını söylediğinde kartalların gelişiyle ilk filmin biteceği belli oluyordu. şimdi buraya kadar bir sıkıntı yok. ama benim tüm merak ettiğim şeyler buradan sonra başlıyor. ulan ikinci film nasıl başlayacak? düşünüyorum işin içinden çıkamıyorum. geriye dönüp iki kule ve kralın dönüşüne baktığımızda, gandalf-balrog dövüşü ve smeagol'un hayatı ile başlandı bu filmler. peki hobbit part 2 nasıl başlar? bilemiyorum! ha bu arada da yüzük kardeşliği ile de hobbit part 1'in bazı benzer sahneler içerdiğini de gözden kaçırmamak gerek. bu bağlamda ikinci film ile iki kule arasında bir benzerlik olamaz mı diye de soramadan edemiyorum.
ayrı bir anekdot olarak da fragmanda yer alan bazı sahnelerin olmadığını gördük filmde. misal bilbo narsil'in parçalarının yanından geçiyordu ve gandalf gol dulgur'da birisiyle dövüşüyordu. bu sahneler extended versiyonda mı diğer filmlerde mi bekleyip görücez. onun dışında aklıma takılan iki soru daha var: birincisi, galadriel gandalf'a yardıma ihtiyacın olduğunda yanındayım bilesin, dedi. şimdi bu ne demek? beş ordular savaşında galadriel'i atına binmiş görürsem vallaha kalpten giderim oracıkta. ya da lotr'da olduğu gibi frodo'ya yardım ettiği tarzda bir yardım mı? ikinci ise şu, peter abimiz babasının hayrına ak divanı ya da necromancer'ı dahil etmedi ya filme. sauron bir şekilde bağlanacak hikayeye ama nasıl? sonuçta hobbit'in konusu belli. yine maalesef bekleyip görücez demekten başka bir şey bulamıyorum söyleyecek. tahmini olan beri gelsin.
gösterime girdiği ilk gün izleyip, bütün haftasonu orta dünya'da mutlu mesut kalmama sebebiyet vermiş filmdir.
tanıdık yüzlerle, tanıdık mekanlarda yeniden ve daha da görkemli bir karşılaşma oldu bu film. ilk fırsatta ikinci kez sinemada izleyeceğim, esas yorumlarım ondan sonra olacak. ah be!
dipnot: dublajla izledim; dublajını da gayet sevdim, emeği geçen herkese kocaman alkış! altyazı takıntımı yenebilirim böyle iyi dublajlar oldukça.
maalesef ki saat uyuşmazlığından dublajlı izlemek zorunda kaldığım, peter jackson'ın bir röportajında ben hobbit'im onlara benziyorum çünkü dediği gibi, evet sen gerçek bir hobbit'sin dedirten * , nursuz gollum'u gördüğüme bile mutlu olduğum, 3d izlemenin sinemaya yapılmış büyük bir hakaret olduğuna harry potter'ın son serisinden sonra artık gerçekten inandığım bu belayı başımıza salan james cameron'a içimden küfrede küfrede izlediğim, değişik duygular yaşatan ne olursa olsun sevdiğim film!!! arada gözlüğü çıkarıp izlesem de filmle olan bağlılığımı yitirmeden sonunu getirdim! müzikleri müthişti bu arada! beni en mutlu eden şeylerden biri de yüzüklerin efendisi'yle başlı başına yeni bir film türü yaratan peter jackson'ın bunu devam ettirmesi oldu! keşke her sene bir bahaneyle yeni film izlesek!!! * elfler filmini de bekliyoruz! *
not.bilbo baggins yüzüklerin efendisi'ndeki tıfıl hobbitlerden birini mi andırıyormuş ne?!
savaş meydanında Isildur ve Sauron arasında geçenlerle Thorin ve Ork kralı arasında geçenlerin ne kadar benzer olduğunu, biz kitap okumayan tembel Orta Dünya hayranlarına gösteren film.
Dün Bir kaç kişinin bu başlık altında film için onlarca cümle yazdığını görmüştüm ve "kim okur amk bunları, özet geçseydin piç" gibi şeyler söylemiştim kendi kendime. ağır bir yüzüklerin efendisi hayranı olarak bugün de elime geçen fırsatı kaçırmadım ve hobbit filminin 3d ve orjinal dilli bir gösterimine gittim, izledim ve şu anda o yazılarınların hangi duygular altında yazıldığını biliyorum. değil on cümle on sayfa bile yazabilirim şu an bu mükemmel film hakkında. gelelim filme!
Grafikler-Görüntüler Hakkında söylemek istediğim 3-5 şey var. hayatımda ilk defa sinemada bir 3d film izledim, başka bir 3d film izlemediğim için kıyaslama yapamicam ama 3d bende hayal kırıklığı yarattı. 179dk lik bir filmde 3-5 sahnede 3d nin çekimine kapıldım. ve gözlük sayesinde bütün filmi bulanık gördüm. gidecekler için tavsiyem 2boyutlu haline gitmeniz ama karar yine sizin. normal olarak ta şunu söyleyebilirim ki, tıpkı yüzüklerin efendisi serisinde ki gibi muhteşem ötesi bir tabiat ışıklandırma ve görsel bir ziyafet çekebilicez. Ama Nerde Çekicez ? tabi ki pc de veya tv de full hd izlediğimizde. şu ana kadar izlediğim en canlı görüntülere sahip film diyebilirim ve sırf bu görüntü için bile izlenebilecek bir film.
hayatımda bir ilki daha yaşatmış filmdir hobbit. ilk defa bir filmi izlerken müziklere hasta oldum tüylerim diken diken oldu. yönetmen peter jackson'ın "yüzüklerin efendisinde ki müzikler harikaydı, aynı tadı alamayacağımız düşünüyordum bu filmde ancak müzikler elime geçip dinleme fırsatı bulduğumda bu iş tamamdır" dediğini duymuştum. gerçekten de fazlasıyla iyi müziklere sahip. hatta mükemmel müziklere sahiptir. savaş sahnelerinde çalan o gerilim müziğine hasta oldum, cuk oturmuş. ama iki şarkıyı unutmamak lazım, ilk şarkı cücelerin topluca söylediği misty mountain şarkısıydı. eve döndüğüm anda indirdim ve şu an bile dinliyorum. diğer şarkı ise filmin bitiminde çalan şarkı adını bilmiyorum ama aceleniz yoksa film bitince oturun dinleyin.
son olarak gelelim senaryoya. birçok kişi gibi benim de merak ettiğim şüpheye düştüğüm şeyler vardı. legolassız, aragornsuz, gimlisiz, frodosuz, samsiz, pippin ve merrysiz, arwensiz hatta gondor, mordor, rohan ve miğfer dibi gibi yerler olmadan bu film beklentileri karşılayabilecek miydi? yüzüklerin efendisi hayranı biri olarak o karakterlere delicesine alışan biri olarak şunu söyleyebilirim ki Kesinlikle karşılıyor. hikayeden 60 yıl öncesine gidiyoruz bildiğiniz gibi ama ilk andan itibaren film sizi tamamıyla sarıyor. hatta şunu söyliyim film başladı öyle bir kaptırdım ki araya girdiğinde saate baktım 1 saat 20 dk geçmişti. herşeyiyle harika bir filmdi. şu an bir daha izleyelim mi deseler 3dyi çıkarın defalarca izlerim derim. bazı çok özel ayrıntılar vardı filmde dikkatimi çeken ama bunları spoiler kısmında söylemek istiyorum izlememiş olanlar okumasın lütfen.
ilk fark ettiğim şey yüzüklerin efendisinde bilbo'nun evinin kapısında olan işaretin hikayeden 60 yıl önce gandalf tarafından konuklara evi bulmalarına yardım etmek için çizilmiş olduğu. ikincisi ise şudur; yüzüklerin efendisi serisinde cüce gimli elf olan legolası hiç sevmez ve sürekli onunla mücadele edip kendini ezdirmemeye çalışıyordu. bu filmde neden gimlinin legolastan daha doğrusu elflerden nefret ettiğini görmüş oldum. benim için ilginç gelen şeylerdi bunlar. ne kadar yazsam az gelir biliyorum ama tek kelimeyle kendine hayran bıraktı hobbit. şimdi yapılacak şey sadece beklemek.
rahmetli istemi betil' in seslendirmediği gandalf' ın yarım yarım yardırdığı ve her lotr filminde olduğu gibi dublajı 10 numara yapılmış filmdir.
kitabını okumadım o yüzden şöyleydi böyleydi diye ayrıntıya girmeden kısa ve öz yazmak gerekirse çok çok güzel bir film kesinlikle izlenmeli ancak elinizden geldiği kadar 3 boyutlusuna gitmeyin çünkü 3d o kadar matah değil. gerek yok bana kalırsa.
filmi izlemeden önce kitabı okumayın. ben te lisedeyken okudum az çok aklımdaydı bu yüzden aşırı etkilenmedim. film çok çok güzel, 3d ayrı bir yakışmış. dediğim gibi okumayın sonra okursunuz.
bu arada numaralı 3d gözlük çıkarın amk gözlük gözlük üstüne tuhaf oluyoz.
--spoiler--
maalesef türkçe dublaj izlendiği yetmezmiş gibi gollum'un çıktığı her sahnede sik varmış gibi gülüşen türk kızları ve ergenlerin doldurduğu salonda izlenmiş filmdir (ln. gülünecek bir şey varsa söyleyin biz de gülelim) erebor'un atmosferi görülünce doğru filme gelindiği anlaşılıyor, orcrist'i görünce fenalaşan goblinler bilbo'nun yüzüğü aldıktan sonra elini yeleğinin cebine atması ve buna gandalf'in göz ucuyla dikkat etmesi ayrıca hoş olmuştur, aferimdir.
--spoiler--
Gandalf, Bilbo, Thorin, Balin, Dwalin, Bifur, Bofur, Bombur, Fili, Kili, Oin, Gloin, Nori, Dori, Ori... seviyorum sizi çocuklar; ama en çok Radagast ı seviyorum. Siz öyle middle-earth'te takılın, biz izleyelim sizi.
--spoiler--
kılıç mıydı o? ben mektup açacağı sanmıştım...
--spoiler--
çıkar çıkmaz seyrettim filmi gayet güzel olmuş. vizyondan kalkmadan seyredin derim ek olarak alt yazılı seyretmenizi de tavsiye ederim. tabii 3d ye de hayır demeyin.
daha önceden söylenilenlerden farklı bir iki şey belirteceğim o yüzden uzun uzun açıklamak yerine madde madde yazmayı tercih ediyorum.
- ilk olarak kesinlikle uyarıyorum 3d izlenmez. görüntü karanlık ve bulanık.
- dublaj yerine alt yazı tercih edilebilir. bazı yerlerde dublaj garip bir havaya büründü. gandalf'ı da harry potter serisinde dumbledore'u seslendiren kişi seslendirmiş. hiç oturmamış bi ara bilbo'ya harry falan diyecek sandım... ah rahmetli istemi betil...
- müzikler şahane.
- dekor ve görsel şahane (bulanık 3d görüntüsüne rağmen)
buradadan itibaren on iki yıllık bir orta dünya vatandaşı olarak değerlendirmek istiyorum;
--spoiler--
şimdi peter jackson kendini kanıtlamış bir yönetmen ama benim anlamadığım zaten yeterince zengin bir hikayeye neden götünden element uyduruyor? açılış sahnesinde anlatılan hikayeyi daha evvel ne okudum ne duydum! kim yazmış? tolkien'in -yani oğlunun- onayı alınmış mı? nedir yani?
ayrıca taş devleri ne aq? bi kere orta dünya'da öyle bir karakter hatırlamıyorum. ikincisi de çok gereksiz bir sahneydi! sırf aksiyon olsun diye koyulmuş boş bir sahne... bi de neden kavga ediyorlardı onlar? bilen varsa anlatsın!
lord of the rings serisi ile senkronize etme çabası harika olmuş. dol guldur büyücüsü, şarkta görülen gölgenin söylentisi. hepsi harika ama kafama bir şey takıldı aga;
extended versiyonu izleyenler bilir, the fellowship of the ring filminin başında bilbo hikayeyi anlatırken kapı çalıyor. bilbo "frodo kapıya baksana" falan diyor bir kaç defa, sonra cevap gelmeyince "nerde bu çocuk?!" diye söyleniyor... e hobbit'de kendisi uğurluyor kitap okumaya? ulan film yapıyorsunuz bari çekimden önce izleyin lan!
yüzüğü bulma sahnesi de ilk filmle uyuşmuyor... vesaire vesaire... böyle bir iki sahne var... aklıma geldikçe yazarım...
--spoiler--
ama tüm bunlara rağmen peter jackson'a kucak dolusu alkış... seneler geçmesine rağmen aynı orta dünya atmosferini yakalamayı başarmış. kaldı ki bu filmi lotr serisi ile kıyaslamak biraz ahmaklık olur zira o film destan, bu ise bir masal sadece... ve gerçekten harika bir masal!
unutmadan daha evvelden de yazmıştım martin freeman bu rolün hakkını verecektir diye. dediğim gibi olmuş...