the disquieting muses

entry2 galeri0
    ?.
  1. bir sylvia plath şiiridir.

    Mother, mother, what illbred aunt
    Or what disfigured and unsightly
    Cousin did you so unwisely keep
    Unasked to my christening, that she
    Sent these ladies in her stead
    With heads like darning-eggs to nod
    And nod and nod at foot and head
    And at the left side of my crib?

    Mother, who made to order stories
    Of Mixie Blackshort the heroic bear,
    Mother, whose witches always, always,
    Got baked into gingerbread, I wonder
    Whether you saw them, whether you said
    Words to rid me of those three ladies
    Nodding by night around my bed,
    Mouthless, eyeless, with stitched bald head.

    In the hurricane, when father's twelve
    Study windows bellied in
    Like bubbles about to break, you fed
    My brother and me cookies and Ovaltine
    And helped the two of us to choir:
    "Thor is angry: boom boom boom!
    Thor is angry: we don't care!"
    But those ladies broke the panes.

    When on tiptoe the schoolgirls danced,
    Blinking flashlights like fireflies
    And singing the glowworm song, I could
    Not lift a foot in the twinkle-dress
    But, heavy-footed, stood aside
    In the shadow cast by my dismal-headed
    Godmothers, and you cried and cried:
    And the shadow stretched, the lights went out.

    Mother, you sent me to piano lessons
    And praised my arabesques and trills
    Although each teacher found my touch
    Oddly wooden in spite of scales
    And the hours of practicing, my ear
    Tone-deaf and yes, unteachable.
    I learned, I learned, I learned elsewhere,
    From muses unhired by you, dear mother,

    I woke one day to see you, mother,
    Floating above me in bluest air
    On a green balloon bright with a million
    Flowers and bluebirds that never were
    Never, never, found anywhere.
    But the little planet bobbed away
    Like a soap-bubble as you called: Come here!
    And I faced my traveling companions.

    Day now, night now, at head, side, feet,
    They stand their vigil in gowns of stone,
    Faces blank as the day I was born,
    Their shadows long in the setting sun
    That never brightens or goes down.
    And this is the kingdom you bore me to,
    Mother, mother. But no frown of mine
    Will betray the company I keep.
    ____________________________________________

    Rahatsızlık Veren Esin Perileri

    Anne, anneciğim, hangi edepsiz halayı
    Ya da hangi şekli bozulmuş ve çirkin
    Kuzeni akılsızca davranarak
    Davet etmedin vaftiz törenime, ki O
    Kendi yerine kafaları örgü yumurtalara benzeyen
    Bu kadınları gönderdi baş sallamaya
    Ve baş sallamaya ve baş sallamaya, ayak ve baş ucunda
    Ve sol tarafında karyolamın baş sallamaya?

    Anne, sen ki sipariş üzerine o kahraman ayı
    Mixie Blackshort hakkında hikâyeler yazardın,
    Anne, senin cadıların hep, hep,
    Pekmezli kurabiyelerin içinde pişirilirdi, merak ederim
    Onları görmüşlüğün var mı, yatağımın etrafında
    Ağızsız, gözsüz, ilmikli kel kafalarıyla
    Geceleri kafalarını sallayan o üç kadından
    Beni kurtaracak sözleri söyledin mi.

    Kasırga esnasında, babanın çalışma odasındaki
    On iki pencere kırıldığında
    Patlamaya yakın köpükler gibi, kurabiyeler
    Verdin bana ve erkek kardeşime ve Ovaltine
    Ve yardım ettin ikimize kilise korosunda:
    “Kızgındır Thor: bom bom bom!
    Kızgındır Thor: umurumuzda değil!”
    Fakat bu bayanlar kırmışlardı camekânları.

    Parmak uçlarında dans ederken okul kızları,
    Ateş böcekleri gibi yakıp sönerken fenerleri
    Ve yıldız böceğinin şarkısını söylerken, kaldıramazdım
    Parıltılı elbisemden ayağımı
    Fakat, felç inmiş gibi ayağım, ayrı dururdum
    Kederli kafalı vaftiz analarımın savurduğu
    Gölgede, ve ağlardın sen ve ağlardın:
    Ve yayılırdı gölge, sönerdi ışıklar.

    Anne, piyano derslerine göndermiştin beni
    Ve övmüştün arabesque’lerimi ve titrek sesleri
    Her bir öğretmen tahtaya vuruşumu
    Ölçülere rağmen tuhaf bulsa da
    Ve saatlerce alıştırma yapsam da, kulağım
    Sağır ses perdesine ve evet, öğretilemezim.
    Öğrendim, öğrendim, öğrendim başka yerde,
    Tarafından işe alınmamış esin perilerinden, sevgili anne,

    Bir gün uyanıp seni gördüm, anne,
    En mavi havada sürükleniyordu üzerimde
    Yeşil bir balonda aydınlık bir milyon
    Çiçekle ve mavi kuşlarla ki asla
    Asla, asla var olmamışlardı.
    Fakat zıplayarak gitti bir sabun köpüğü gibi
    O küçük gezegen sen çağırınca : Buraya gel!
    Ve yüz yüze geldim yolculuk arkadaşlarımla.

    Gündüz şimdi, gece şimdi, kafada, yanda, ayakta,
    Tutarlar gece nöbetlerini taştan geceliklerinde,
    Doğduğum gün misali boştur suratlar,
    Ne ışıtan ne de batan
    Akşam güneşinde uzar gölgeleri.
    Ve budur beni doğurduğun krallık,
    Anne, anneciğim. Fakat yüz ifadem
    Ele vermeyecek hoşlandığım birlikteliği.
    0 ...
  2. ?.
© 2025 uludağ sözlük