bugün

alice walker'ınpulitzer odullu romanı the color purple'dan uyarlanan film abd'nin güneyinde, kırsal bölgede yaşayan eğitimsiz bir kadın olan celie'nin nesiller boyunca uzanan öyküsünü, zengin bir dokuyla anlatıyor. "bay.;" diye adlandırdığı merhametsiz bir adamla evlenmek zorunda bırakılan celie, gitgide içine kapanır ve acısını yanlızca tanrıyla paylaşır. fakat hayatında önemli yer eden iki kadının dostluğuyla kendine güvenini ve bağışlama gücünü kazanır.

pırıl pırıl, dikkafalı celie rolüyle en iyi kadın oyuncu altın küre ödülü'nü kazanan ve oscar'a aday olan whoopi goldberg,the color purplefilmiyle büyük bir çıkış yaptı. goldberg'in son derece etkileyici performansını; danny glover, oprah winfrey, margaret avery, adolph caesar, rae dawn chong ve akosua busia gibi oyunculardan oluşan unutulmaz bir ekip tamamlıyor. incelikle işlenmiş olan film, sinema tarihinde bir mihenk taşı. mor yıllar, yıllarca konuşulagelmiş ve dahada yıllarca konuşulacak muhteşem bir kadın,direniş, başkaldırı ve dram film'i

tabiki usta yönetmen steven spielberg'es geçemeyiz..spielberg' ; the color purple ile ulusal eleştirmenler kurulu en iyi film ödülü ve yönetmenler birliği en iyi yönetmen ödülünü aldı., tüm listelerde ilk 10'a girdi ve 11 dalda oscar adayı oldu.
steven spielberg imzalı ağır bir film.
ağır bir dram the color purlple. hem işleyişi hem de hazmedilmesi... ve o sound trackler, evet mükemmel. oyunculuklar göz dolduruyor bi ara morpheus bile görünüyor filmde. yadırgadığım tek nokta; hafif spoiler içerebilir; horney'in karısının içerde geçirdiği 8 yılın kalburüstü bir şekilde işlenmesi... karakterimizin artık dur dediği ve kopma noktasına kadar geldiği sekanslar mükemmel aktarılmış. ve shug... shug ile cecile'in işbirliği ve o huysuz gösterilip ardından gönülleri feth eden kadın shug... kesinlikle izlenmeyi hak eden çok başarılı bir yapım. feminizm, ırkçılık, dram, entrika, suç, günah hepsi bir arada.
izlerken zamanın nasıl geçtiğini anlayamadığımız filmlerden biridir ki oldukça uzun bir filmdir. kızkardeşlerin dayanışmasını izlerken gözyaşlarını tutamaz insan.
ağır olduğu kadar güzel, güzel olduğu kadar duygusal bir film.
şu ana kadar beni ağlatabilmiş sanırım tek filmdir. oyunculuklar, soundtackler herşey mükemmel. kesinlikle izlenilmelidir. yukardaki entrylerde ağır olduğu söylenmiş sanırım kast edilen, anlatılan şey, verilmek istenen mesajlara ağır denilmiş, filmin akıcılığı konusunda bir sıkınıtısı yok, ön yargı oluşturmayınız.

--spoiler--

it pisses God off if you walk by the color purple in a field and you don't notice it.

--spoiler--
çevirisindeki adı renklerden moru olan pulitzer ödüllü roman.
steven spielberg'in yönetmenliğinde, güzel kurgusu olan izlenesi bir film.

1930'larda amerika'nın kırsal kesiminde zenci bir kadının ilginç hayat öyküsünü anlatır.
alice walker'ın bir romanı.

--spoiler--

“Bunu tanrıdan başka kimseye söyleme sakın!''

--spoiler--
bugüne kadar izleyip de gözümden yaş getiren bir kaç ender filmden biri. bir diğeri için; (bkz: black)
birbirlerinden ayrılan iki kız kardeşin aralarındaki mesafelere ve yıllara rağmen eksilmediği sevgilerinin anlatıldığı dönem/dram filmi.

Başladığı gibi bitmesi iç ısıtan muhteşem bir detaydı.
Üstünden yıllar geçmiş, araya yollar girmiş, yaşlanılmış, yıpranılmış ama sevgi, kuvvetli kardeşlik bağları bir an olsun azalmamış.

görsel
görsel
19. yy başları ve "özgürlükler ülkesinde" hüküm süren kölelik ırkçılık üzerine önemli filmlerden birisi. steven Spielberg o adam gibi sanatıyla ve anlatım diliyle yine filmin su gibi akmasını sağlamış. Sinemanın izlenmesi gereken filmlerinden birisi.