en sevdiğim özelliğim olarak gördüğüm özelliktir. her yerde bu özelliğimin nasıl da üstün bir şey olduğunu belli etmeye çalışırım. bunu da alttan alta yaparım ama mesela tevazu ile ilgili bişey gördüm mü hemen "tevazu ne kadar da yüce bir erdemdir" diye saçma bi laf salatası döndürürüm. hemen anlarlar benim ne kadar tevazu sahibi birisi olduğumu. işte sözlükte falan da böyle başlıklar görünce hemen yazarım ama isim vermem bende var demem. dersem eğer hemen anlaşılır tevazu sahibi olmadığım. işte küçük bir su kurnazlığı benimkisi tevazu gösterirseniz... *
tevazu günümüzde önemini kaybetmiş en büyük erdemlerden biridir. ***
--spoiler--
Bir adam kötü yoldan para kazanıp bununla kendisine bir inek alır.
Neden sonra, yaptıklarından pişman olur ve hiç olmazsa iyi bir şey yapmış olmak için bunu Hacı Bektas Veli'nin dergâhına kurban olarak bağışlamak ister.
O zamanlar dergâhlar ayni zamanda aşevi işlevi görüyordu.
Durumu Hacı Bektaş Veli'ye anlatır ve Hacı Bektaş Veli :
- ' Helal değildir ' diye bu kurbanı geri çevirir.
Bunun üzerine adam Mevlevi dergâhına gider ve ayni durumu Mevlana'ya anlatır.
Mevlana ise ; bu hediyeyi kabul eder.
Adam ayni şeyi Hacı Bektaş Veli'ye de anlattığını ama onun bunu kabul etmemiş olduğunu söyler ve Mevlana'ya bunun sebebini sorar.
Mevlana söyle der:
- Biz bir karga isek Hacı Bektaş Veli bir şahin gibidir. Öyle her leşe konmaz.
O yüzden senin bu hediyeni biz kabul ederiz ama o kabul etmeyebilir.
Adam üşenmez kalkar Hacı Bektaş dergâhı'na gider ve Hacı Bektaş Veli'ye, Mevlana'nın kurbanı kabul ettiğini söyleyip bunun sebebini bir de Hacı Bektaş Veli'ye sorar.
Hacı Bektaş da söyle der:
- Bizim gönlümüz bir su birikintisi ise Mevlana'nın gönlü okyanus gibidir.
Bu yüzden, bir damlayla bizim gönlümüz kirlenebilir ama onun engin gönlü kirlenmez.
Bu sebepten dolayı o senin hediyeni kabul etmiştir."
--spoiler--
Allah, giydirdiği o âriye elbiseyi istediği zaman geri alabilir.
Eğer O bize, "Üzerinizde Bana ait olan şeyleri şöyle bir tarafa ayırın da, kendinize ait şeylerle Bana bir tekmil verin" dese, herhalde O'na gösterebilecek hiçbir şeyimiz kalmayacaktır.
Böyle bir soruya muhatap olsam, benim diyeceğim şudur: "Ya Rabbi, ben hiç oğlu hiçim. O kadar ki, hiçliğimi bile Sana ait bir şeyle ifade ediyorum; çünkü bunu söyleyen ben, Sana aidim ve kendi adıma hiçim."
Tevazu, sürekli böyle bir idrak kuşağında yaşamanın bir diğer adıdır.
Eğer insan bu idrak seviyesine ulaşamamış ve bunu varlığının bir buudu haline getirememişse, o takdirde, yer yer boynunu mütevazı bir kimseymiş gibi bükmesi, riyakârlıktan öte bir manâ ifade etmez!
Karşındaki her kim olursa olsun, bir insanın gösterebilceği, gerçek erdemliğe ulaşmadaki en büyük anahtarlardan biridir. Keşke herkeste(kendimde dahil olmak üzere)biraz da olsa bulunsa, belki dünya biraz daha güzel bir yer haline gelebilirdi.
boktan bir şeydir. çünkü sergilediğin tavır, tevazu nedir bilmeyen birine denk gelecektir. gösterdiğin tevazu birilerinin kibrini katlamaya yetecektir.
gösterme mi? göster, ama binde bir olsun ki sahip olduğun şeylere değilmişsin gibi sana yüksekten bakılmasın.
çünkü alttan almak altta kalmakla bir hale getirilmiş.
tevazu gosterilir. bunu yapan insan bunu bilerek yapar. kendiliginden tevazu belirmez. onun kendi sosyallesmesi icin buldugu stratejik yontem budur. aksinin egemen oldugu bir ortamda tevazu gosteren insan farklilasir ve boylece on plana cikar. yaptigi is daha onemli gibi gorunur. tamamen hayatta kalma ve pazarlama taktigidir.
gösterişten keyif alan kendini başka şekillerde sunmaktan, başka biri gibi davranmaktan çekinmez. bu yüzden tevazu; içtenlik, samimiyettir. maskelerden, rollerden uzaktır.
çirkin dudaklardan uzak dursun, çok dile gelmesin.
bozulur yoksa, eskir. manasız olur.
çoğumuzun bilmediği kavramdır. öyle ki, 'bu konuda mütevazi olamayacağım, gerçekten iyiyim.' şeklindeki yaygın ve cahilce yaklaşım, tam manasıyla bilmek bir yana dursun üzerinde hiç mi hiç düşünmediğimizin göstergesidir.
iyi olmadığınız bir konuda, ama efendim abartmayın, estağfurlah beyfendi bendeniz abdi aciz gibi basmakalıp ifadeler kullanmak, tevazu değil sahtekarlıktır.
tevazu ise, eğer ortada gerçekten güzel bir eser varsa, eserin hakkını verme fakat bununla bir üstünlük davası gütmeme meselesidir, asıl müesseri hatırdan çıkarmama inceliğidir.
gerçek mütevazi, eserinin başarısını yapmacık tavırlarla, aman insanlar bana kibirli demesin diye küçümsemez; fakat o her an, eserini en yüce yaratıcının bahşettikleriyle oluşturduğununun farkındadır.
tevazu :
'ben o kutsi nefesin üflediği kamışım.
ses onun, ben imzamı atmışım, atmamışım...' diyebilmektir.
nedense modern çağın insanının kendine yakıştıramadığı durumdur. bilmediği konular hakkında ahkam kesen zat-ı erdür kişileri görünce insan daha bir iyi anlıyor o eski zaman insanlarının büyüklüğünü.