bugün

Entryni okuduktan sonra olmayan kişiye bile küfrettim.

Kötüdür herhalde.

(bkz: ruhum yok)
Sevmemek anlamına gelmez. Bazen ruh sağlığınızı korumak için yapmak gerekir. Size kendinizi kötü hissettiren sizinle her şey yolundayken bile hayal kuramayan, hayallerini paylaşamayan insanları terk edin. Bırakın yalnız kalsınlar ya da hayallerini paylaşacak insanlar bulsunlar. Yolları açık olsun, gidenin de kalanın da kaybettikleri farklı olur.
bazen gitmek gerekir çünkü olması gereken odur.
Bir dönem enkaz hali sonra güneş yeniden doğar.
sürekli başıma gelen durumdur. vücut alıştığı için terk edildikten 5 dakika sonra her şey normale dönmektedir. büyütülecek bir şey değildir, sonuçta hayatımıza giren herkes eninde sonunda bizi terkedecektir.
Üzülmekten çok hırs yaptırır insana.
ardından terk edilen kişi her sorana ilişkiyi kendisinin bitirdiğini anlatır. en azından benim yaşadığım örnekte böyle olmuştu. belki de ben çoluk çocukla uğraşmayı seviyorumdur kim bilir?
hayatım yalama olduğu için artık hissetmediğim olay. sadece kin tutmak için şunu söyleyebiliriz: keskin sirke küpüne zarar.
ilk buluşma soğuk bir his veren, küp buzlarla doludurur bedeni sanki zaman geçer her bir buz küpü kora dönüşür, yanmayı da donmayı da dibine kadar tadar insan.
Bunu terk edene yaşatmak gibisi yoktur. Bir kere vazgeçen her daim vazgeçebilir sizden, unutmayın.
Üstte yazılan entry okumadım.
Ama insanın canını çok yaktığı kesin. Destan yazdırıyor baksanıza.
anksiyete bozukluğu tedavisi görülen bir dönemde, 1 ocak saat 00:00'da, gurbette soğuk bir binanın içinde ne idüğü belirsiz birkaç adamla votka içerken cep telefonuna gelen bir mesajla yaşanıyor ise çok farklıdır. bir kaç ay sonra da kendisinin okulda kalabilmek için tüm akademisyenlerle yattığını ve okulunda ünlü olduğunu öğrenince daha da gariptir. 3 yıl sonra instagrama koyulan takım elbiseli fotoğrafa ''bence artık evlenebiliriz'' mesajı göndermesi ise, çok daha gariptir.

insan gerçekten hayret ediyor.
Can yakması ayrı bir mevzu olan durum.

Eğer akıllıysan terk edilmeden ders çıkarırsın, eğer değilsen acı çeker, ağlarsın.

Her terk edilme yeni bir tecrübe.
Birilerinin karşısına daha iyileri çıkıyor ve terk ediliyorsunuz sonra ne mi oluyor? Siz aslında hiç kötülük yapmamışsınız çok sevmişsiniz değer vermişsiniz ama bakıyorsunuz ki terk edilmişsiniz..

Sonra sizi terk eden kişi pişman oluyor yanınıza geliyor af diliyor sizi geri istiyor..

Affetmeyin arkadaşlar çünkü ne olursa olsun doğasında vardır bu. Size yine aynı şeyi yapacaktır.
bir uzun bir kisa bip sesine sigdirilircasina, paralarcasina yasanan herseyi, mahkum edercesine gecmise gelecegi, ve akarcasina gozler irmak gibi, dolarcasina gunler baraj gibi, kokarcasina guller eski sonbahardan kalma bir aniyi, dinlercesine bir eski ninniyi, taparcasina sevmeyi sevmeyi ve yasananlari, cakarcasina topun gelisine, ucarcasina kafaya cikip onsekizden gelen muz ortaya, da hakem ofsayt calarcasina hayatimizin bir dakikasindan, kosarcasina yokus yukari sirtimizda bir kaya ufalarcasina bizi yalarcasina atesleri gonlumuzu, ask i baharinin sonuna cikarcasina bir ogle vakti, cinlarcasina sesler kulagimizda uguldarcasina, zamanin kiyilarina yazdigi notalari silercesine koskoca bir dalga gelipte, okurcasina sacma sapan bir entry i, yazarcasina ir basligin altina o derecesine, o raddesine, o sevecesine bir eylemdir terketmek.
kısmette varsa olur.
terk edilmek güzel gelmeye başlıyor büyüdükçe. terk etmenin vicdan ağırlığı sende olmuyor. bu mükemmel birşey. Mutlaka bunu yaşa. Terk edil ve devranın dönmesini bekle.
Terk ederken vicdan yapmadıysan terkedilmek daha kötüdür. Net. Sana zarar veren birini terketmek en doğal haktır. Kendi yaptıklarını görmeyip de terkedildim diye zırlayanlar bunu eksileyebilirler.
Terk etmek buna tek atar efenim. Gerçi "efenim" hala moda mıdır? 2016 dan beri afkydım.
Yani Tahir'i Zühre sevmeseydi artık
Yahut hiç sevmeseydi
Tahir ne kaybederdi Tahir'liğinden?
Ne güzel anlatmış Şair.
Babasının karanlıkta ortada bırakıp kaçtığı bir çocuğun ağlaması feryat etmesi ciğerinin sökülmesi gibi bir andı sanki. gerçekten biri ölmüş gibiydi. Kolumun birini kaybetmiş gözümün feri sönmüş gibiydi. Yaz ayıydı. Ama sanki cehennem ateşi harlamıştı bulunduğum toprağı. Kavruluyordu içim. Dünya başıma yıkıldı derlerdi inanmazdım. Bu cümleyi kuran boşa kurmamış demek ki.O günden beri duygu namına hiçbirşey hissetmiyorum. Kaskatıyım. Güçlüyüm güçlendim atlattım ama duygularım alındı resmen.
bilemedim.
ilk gece saat 4:48 ve 3 saat sonra işe gideceğim.
güzel değil mi?
öldürdüler beni. nasıl yaşamayı öğrenirim bilmiyorum geri. çok canım yanıyor, ismail abinin dediği gibi.
geçiyor mu bu acı?
ve tekrar olma ihtimali hiç yok, neden biliyor musunuz?
128 kere sordum. ve hepsinden asla, imkansız, hiçbir şeyi değiştiremeyeceksin olmayacak türevi cevaplar aldım.
en çok koyan ne biliyor musunuz?
kendimi bugünkü kadar hiç aciz hissetmemiştim. aldılar benliğim kaldıysa, hayat çok acımasız be ahali. çok depresif ama sesimi duysanız buna şükrederdiniz.
hayat işte, top gibi oynuyor bizimle.
yenildim bırak artık bırak, kale boş kaldı.
bir fotograf karesiyle basladi her sey. bir fotograf karesi ile de nihayete ermek uzere. iki fotograf arasinda bes yildan fazla bir sure olsa da aslinda ayni dugun albumunde bulusabilirler rahatlikla. ilk fotograf hem bitis hem de baslangicti benim icin. ikincisi sadece bitis olacak sanirim. ve kacinilmaz bir sekilde, her seyi acimasizca sonlandiran ve yillar gectikce kotu hatiralari unutup guzellere tutunma gafletinden kurtulamayan beynimin luzumsuzlugu nedeni ile kendini kahreden yine ben olacagim.

ilk fotograf karesini gordugum gunden kac gun sonraydi hatirlamiyorum. kafam bir dunyayken onunla tanismistim. gece ile gunduz kadar farkliydik birbirimizden. benim tum enerjisizligimin aksine o hep hayat doluydu. benim tum ketumlugumun yaninda o okunmayi bekleyen acik bir kitap gibiydi. benim tum sevgisizligimin icinde onun tum dunyaya yetecek kadar sevgisi vardi. buydu aslinda bizi birbirimize ceken. ben sevgisiz kalmis bir sokak kedisi gibiydim, o da hemen vicdani titreyen, sevecen, alelade bir kadindi. beni evine aldi, besledi, sevgiye bogdu.

kac ay gecti bilmiyorum. bir aksam ona evlenme teklif ettim. tum zerafeti ile beni reddetti. cunku cok iyi biliyordu ki ben gercekten evlenmek istemiyordum. o gecenin tek gercegi alkoldu cunku. "tamam o zaman! ben de sana bes yil boyunca bir daha hic evlilik teklif etmeyecegim." dedim alinmis bir halde ve "tam bes yil sonra bugun yeniden teklif edecegim" diye de ekledim. sarhosluguma verip olayi buyutmedi ve gulerek "bes yil sonra, bugunun tarihini bile hatirlamayiz" diye cevap verdi. bir sure sustum oylece. sonra, "hatirlarim dedim" buyuk bir kederle. "hem de cok iyi hatirlarim."

elbette hatirlardim. tam bir yil once o gun evlenmisti cunku. dugununden birkac gun sonra da bana bir fotograf karesi gondermisti. hemen yargilamayin onu. bizim hikayemizdeki kotu adam bendim. hakli olansa oydu. ve hakliliginin verdigi gucle canimi acitmak istiyordu. oncesinde cok ikaz etmisti beni. her davranisimla adim adim onu hic istemedigi bir evlilige suruklemistim. umrumda olmaz derdim eskiden ama fotografi gorunce yer ayaklarimin altindan kayip gitti. dengesiz hayatimin icindeki en dengesiz gunlerimi yasadim. cok zor bir donemden gecerken o cekip kurtardi beni tum bu cinnet halinden. ve ben kahir dolu bir alkol komasi icindeyken evlilik teklif etmeyi layik gordum ona. yine bencil, yine saygisiz ve yine kotu adamdim. bir de uste cikiyordum terbiyesizce. o yine de buyutmedi konuyu, beni sevgi simarigi yapmaya devam etti.

goz acip kaparmiscasina koca bir yili devirmistik bile birlikte. butun bu zaman boyunca bir tek sey disinda baska hicbir sey talep etmedi benden. bir cocugu olsun istiyordu sadece. o icindeki tum dunyaya yetecek sevgisiyle doyuracagi ve dunyanin en sansli insani yapacagi bir cocugu olsun istiyordu. bense cocuklardan nefret eden halimle bu istegine hep olumsuz cevap veriyordum. aklim almiyordu baba olma fikrini. ben hayata karsi bu kadar nefret doluyken, bir cocuga nasil babalik yapabilir, ona nasil mutlu bir dunya sunabilirdim. ben olmaz demekten yorulmustum ama o israrciligini birakmiyordu.

ikinci yilin icindeydik sanirim. yine cocuk istedigini soylemisti laf arasinda. sert bir sekilde, "evlenmeden olmaz" dedim. o kadar a-s-i-l-d-i ki 'evlenelim o zaman' bile demedi. o gunden sonra da cocugu beni evlilige zorlamak icin bir arac olarak kullandigini dusunurum diye bir daha hic mevzusunu acmadi. ne yalan diyeyim ondan biraz sikilmistim aslinda. cocuk konusunu kullanan biri varsa o da bendim. korkakligim yuzunden onu terk edecek cesareti bile bulamiyordum kendimde. belki cocuk arzusu nedeni ile o beni terk eder umidi ile gunlerimi geciriyordum.

o ise kabullenmisti her seyi. onun dunyasinda sebepler ve sonuclar yoktu. olgular birbirinden bagimsizdi her zaman. eger sansliysa istedigi iki seye ayni anda ulasacagini dusunur ama sansli degilse birine sahip olmanin da onemli bir durum oldugunu savunurdu. neden ikisine de erisemiyorum diye hayatini zindana cevirmezdi. dahasi iki olguyu asla birbirine baglamazdi. ornegin [cocukarzusu + cocukistemeyenadam = ayrilmak] gibi cebirsel islemlere girismezdi. eger o adamdan cocuk sahibi olamayacaksa o adamin hayatina kattigi degerlerle mutlu olabilirdi. bense hep bir olguyu diger bir olgunun sebebi haline getirirdim. o yuzden iliskilerde hakli olan hep ben olurdum. karsimdakini bir hataya dogru adim adim iter ama sonunda da o hatayi yaptigi icin onu cezalandirirdim. dedim ya korkaktim. adam gibi cikip sorumluluk alamazdim. ornegin delicesine aldatmak istedigim zamanlar ve ortamlar olurdu ama son anda korkup yapamazdim.

bu sekilde bes koca yili devirdik. bunca zaman o seytani planlarimin islemedigi tek kadin o oldu. onu hicbir sekilde bir hataya itemedim. o da beni oldugum gibi kabul etti. derken, o gun alkollu halde soyledigim bes yillik cezanin bitmesine gunler kaldi. adim gibi biliyorum ki benim o tarihi asla unutmadigim/unutmayacagim gibi o da o tarihi hic unutmadi. ve haliyle bes yili devirmis iliskinin varligindan da guc alip evlilik ve devaminda cocuk hayallerini kurmaya daha saglam temellerle yeniden basladi. dun, bilgisayarimda gordugum bir fotograf karesi ile karsilastigimdan bu yana da bense onu terk etmenin yollarini ariyorum.

bu kirilmaz dongunun bir parcasi/oyuncagi olmaktan yoruldum. ama bunu degistirmek icin elimden hicbir sey gelmiyor. yine tum korkakligima ragmen, terk eden ve sonrasinda kahrolan ben olacagim. bir sonraki limana siginana kadar firtinali sularda yol alacagim. ve bu kirilmaz dongu, bir baska limanda yeniden sahnelenecek. ta ki o acimasiz sular beni karanligina cekip gercek terk edisi tecrube ettirene kadar! herkesin bir laneti vardir, benimkisi de terk etmek olsa gerek!

bu yüzdendir, diğer entrylerimde bahsettiğim, her ilkbahar aklıma (bkz: mert işler)'in gelmesi
o da zor günlerimde yalnız olmadığımı güzel tercüme etmişti.. canım dostum
Biri sizi durduk yere saçma sebeple terk ettiyse ve bu da yetmezmiş gibi sizi suçlayıcı konuşup gittiyse bilin ki en adi suçlu odur. O yüzden de böyle mallara üzülmeyin kardeşim.
(bkz: olur öyle)
Bazen terk edilmek iyidir canını sıkma.