insanları gözleyerek oluşturulan senaryoların, haftada bir gün veya arkası yarın şeklinde televizyon kanallarında yayınlanacak formatta çekilerek oluşturulan 1 saatlik programlardır.
2 saatin televizyona adanmasını saglayan yapımlardır.
ne var ki, televizyonu olmayan ahali bu süreyi 90 dk gibi bir süreye indirger internet sayesinde. zaten internet bu kesmin televizyonudur da.
mevzu yabancı dizi oldugundaysa, ki internette yasayan, yurtta kalanlar için hep olur, bölüm süresi 40 dk'ya kadar inebilir.
hatta 20 dk olanı bile var inanın.. bizdeki reklamlar kadar.. neyse..
şöyle ki; cnbc'de yayınlanan dizilere müptela insanla, bihterin moda olan topuksuz botları ve behlül kırıştırmalarını izleyen tipleri aynı kefede ben tutmam, tutanınız varsa şöyle alalım.
dizilerde işlenen ve toplum olarak taptığımız yargı hakkaten bıktıran konumda artık. ezik bir pskolojimiz var. genelde; fakir bir kız uzun zorluklardan sonra, zengin olur ve genelde üst sınıftan bir adama aşıktır. sonunda aynı konuma gelmeyi başarırı ve bu statüsü kendinden büyük adamı alt eder. biraz düşünün tüm dizilerin tabanı bu. yok öyle yağma. zengin adamın işi gücü bitti, etrafındaki tüm kokoş kadınlar eridi, sonradan görme bir kız'a aşık oldu. hem düşün bi defa o kız nasıl biranda zengin oldu. loto'dan para çıktı, yok artık. kirasını denkleştiremeyen masum köylü, yer silerek bu paraya kazanabilir ve sonrada göğsünü gere gere cihangirde oturabilir diyorsanız, size fazla film seyrediyorsunuz derim. hayatınıza dahil ettiğiniz , zamanınız harcadığını şeyler biraz dişe dokunur olsun. görünürde benimle eşit olan bu kadının nasıl oluyorda şans peşini bırakmıyor hala anlamış değilim. bu çark nasıl böyle dengesiz dönüyor. bir zamanlar fakir ama gururlu şimdilerde ise ''bok gibi para var ama huzur yok '' triplerine hoşgeldiniz..bunu diyen insanlar var hayatımızda ve bunlar 4 bölümde bizden biri oluyor. çay içme saatini bile bunlara göre belirle. çay içelim mi?, şimdi olmaz birazdan ''yaprak dökümü'' başlayacak. yuuuh mına koyim hakikatli bir yuuh!
aşk ı memnu'yu izleyen erkekler biliyorum can!
ama onlara sor bir'de, yok! yalan rüzgarı oynarken işini bir punduna getirip, patlamış mısırı avuçlayan bir babam vardı benim, annemden daha karı gibiydi izlerken.
teeey..
sekiz ders'te zerafeti öğrenen kezban vardı. şimdi ne oldu?
bence hala soba temizliyor..
televizyon dizilerinden eğitim yönünden beklentinin olmasını saçma buluyorum. adı üstünde aptal kutusu. sadece vakit geçirmeyi sağlayan, yaşayamadığımız aşkları yaşayanları gösteren, aksiyon, tesadüf dolu haftalık programlar.
sıdıka diye bi dizi vardı eskiden ya, ne güzel. deli yürek, aldı yaprak dökümünde kurtlar vadisindeki asmalı konağa* götürdü onu. arka sıradakilerde adını feriha koydu. böyle saçma oldu işte. bu kadara kadar saçma. peki fatma gülün suçu yokta benim mi suçum var? duysun ya yetti artık duyacaksa çocuklar da duysun. ''ben hepsini tek cümlede toplayabiliyorken ekranlardaki bu kalabalık niye?''
bu dizileri keyifle izleyebilen bir toplumda, ben, kutsi'nin doktor olarak karşımıza çıkarılmasına şaşırmıyorum. ayrıca akasya durağı'na da kafam girsin.
olmaz hacı abi, izlenmez. izleyenlerle de dalga geçin, izlemesinler.
Bir insan için zaman kaybı ve ömrün değerli saatlerini harcattığını düşündüğüm, hiçbir şey anlatmayan kurgulanan senaryoların televizyona aktarılmasıdır.
Aşksa televizyondan değil, kalpten öğrenilir. Tarihse kitaplardan öğrenilir.