tasavvuf

entry298 galeri13 video4 ses1
    98.
  1. islam'ın beyin özürlü yanı. müslümanı gerizekalılaştırmanın bir yolu. ayrıca islam'ın ruhundan beslenmiş bir şey değil. sadece eski doğu kökenli inanışların islam içinde saçma tevillerle sokulmaya çalışılmasından oluşturulmuş karma bir ritüel. islam coğrasyasını terörize etmenin perdesi olmuştur tarihten bu yana. takiyye perdesi tasavvufun menşei olduğu için her haltı islam ülkelerinde yemiştir bu sufist takımı. en gerçekçi tanım;

    (bkz: şirk dini)'dir.
    1 ...
  2. 97.
  3. allah a aşık olmanın en kestirme kısa yolu. *
    0 ...
  4. 96.
  5. allaha ulaşmak, bütünleşmek. (bkz: yunus emre)
    1 ...
  6. 95.
  7. ya yoldan çıkarır ya da yola getirir. hangi bünyede nasıl bir etki yapacağı ise kişiden kişiye değişir.
    2 ...
  8. 94.
  9. "Tasavvuf kırmamaktan daha ziyade kırılmamaktır"
    3 ...
  10. 93.
  11. anlamak için çok çok kitaplar okumak gerekmeyen kavram. insanın içinde var ise aşk, her türlü yoldadır, yolun adı ne olursa olsun...
    2 ...
  12. 92.
  13. tasavvuf ruhi bir hayatın, hakikate yolculuğudur. his etmenin yaşama verdiği heyecanla yaradanı kavramanın ilmidir.

    islamiyyet bir bulmaca,
    Bulabilmek akılca,
    Varamaz isen bu inanca,
    Boşa gider gelirsin mescide ve hacca. faruk el furkan
    1 ...
  14. 91.
  15. hıristiyanlar tarafından asla anlaşılamaz.
    1 ...
  16. 90.
  17. dinin amacını tanrı'ya ulaşma olarak gören düşünce ve inanç sistemi, aynı zamanda bir yaşam biçimidir.
    0 ...
  18. 89.
  19. aziz yıldırım'ın parasını harcamayıp, her harcamasından 3 lira, 5 lira da olsa tasaruf etmesi anlamına gelir..
    0 ...
  20. 88.
  21. Mevlanaya sormuşlar, Tasavvuf nedir diye Şöyle demiş koca Mevlana, Tasavvuf insanları incitmeme sanatıdır!
    allaha aşkla bağlanmak evrenin diliyle konuşmaktır. mevlana
    1 ...
  22. 87.
  23. Tasavvuf ile Tarikat aynı anlama gelmez. Bir insanın tasavvufu yaşaması için bir tarikata mensub olması gerekmez. Bir Mürşid ve bir mürid ile tarikat oluşturmadan tasavvuf yaşanabilinir. Burda mürşidin rolü de yol göstermek, yaptığı tecrübeleri aktarmak olur. Hakikatte tek bir Kâmili Mürşid vardır, O da Allah Tealadır. Şimdiye kadar yedi yüz velî, tasavvufun târifinde türlü sözler söylemişlerdir. Bu sözlerin özü, şu noktada toplanabilir: "Tasavvuf, vakti, en değerli olan şeye harcamaktır." Ebû Saîd Ebü'l-Hayr
    2 ...
  24. 86.
  25. islam'ı bir uçak yolculuğuna benzetirsek;

    - avam, ekonomik sınıf bölümünde uçanlara,
    - tarikat, pilot, kabin ve uçuş ekibine,
    - tasavvuf'da, vip sınıfında yolculuk edenlere benzetilebilir.

    peki bu tabloda kefereler hangi sınıfa girer? onlar da burnunun dikine düşüşe geçmiş bir uçaktaki yolculara benzerler. yalnız uçak paris semalarında düşüşe geçmiştir ve yolcular düştüklerinin farkında olmadan güzel güzel paris manzaraları seyrediyorlardır. düştüklerinde akılları başlarına gelecektir. müslümanlar ise hala kalkışta olan ve bulutların içinden geçen bir uçaktadır. o sebeple nereye baksalar hep sis ve bulut görürler.
    2 ...
  26. 85.
  27. islam'ın ruhu. Tasavvuf kalbi ıslah etmektir. Kalp ıslah olunca vücut da ıslah olur, kalp fesat olursa vücudun herşeyi bozulur. Tasavvuf islam sarayı'nın kapılarını açıp, içerisini gösterir. istiridye'nin içindeki inci ancak tasavvuf yoluyla bulunur.
    2 ...
  28. 84.
  29. yaşama sanatı, hayatın anlamını bilerek kulluktan zevk alma inceliklerini öğretir.
    2 ...
  30. 83.
  31. doç. dr. gıyasettin aytaş'tan doğrudan olmasa da kitaplarından bu konudaki en iyi bilgileri alabilirsiniz. kendisi bu konuda deryadır.
    2 ...
  32. 82.
  33. tasavvuf; güzel olandan daha güzele yapılan yolculuktur.
    3 ...
  34. 81.
  35. aşk ilmidir. Peygamber efendimiz'in sünnetlerine harfiyyen uymayı şiar edinen yaşayış biçimidir.
    2 ...
  36. 80.
  37. kuran'in ruhunun metafizige dayali, islam oncesi batini felsefelerden getirilenlerin de dislanmadigi bir sekilde yorumlanmasi, daha dogrusu hissedilmesiyle ortaya cikan bir alan.

    temel unsurlarindan biri ve belki de zeminini olusturan guclu ogelerden biri, ki amerikali yazarlar da tasavvufu tanimlarken bu hadisi sikca zikrederler "el fakru fahri", yani "yoksullugum kivancimdir", yani yabancilarin kullandigi haliyle "my poverty is my pride" hadisidir. bir digeri, elbette "kenz-i mahfi hadisi"dir, "ben gizli bir hazine idim, bilinmek istedim". tasavvufun zemininde duran en onemli ogelerden biri hz. ali'nin "kuran'in sirri fatiha'da, fatiha'nin sirri besmele'de, besmele'nin sirri b'de, b'nin sirri noktasindadir" ifadesi ve ardindan sorulan "peki siz neredesiniz?" sorusuna "ben o noktadayim/noktayim" seklindeki batini cevabidir. esasinda bu sozu yine kendisine ait olan "ilim bir noktaydi, cahiller onu cogalttilar/dagittilar" sozuyle birlikte dusunecek olursak hz. peygamber'in ona verdigi "ilim sehrinin kapisi" ovgusu gereken kopruyu kurmaktadir. ilim sehrine gitmek icin ali'den gecmenin zorunlulugu ile kuran'a gitmek icin b'nin noktasindan gecme zorunlulugu arasinda bir analojinin imkani gun gibi aciktir: biliyoruz ki kuran'daki butun sureler besmeleyle, yani b'yle, yani noktayla baslar, besmeleyle baslamayan tek sure olan tevbe suresi de yine b harfiyle, yine noktayla baslar. yani ali noktadir, hem ilmin o en yogun hali olan noktadir, hem b'nin noktasidir, ilmin=kuran'in giris kapisidir dusuncesi tasavvufta cok cezbedici batini hususlardan ve temellerden biridir. insanin fitren musluman oldugu (kalu bela ayeti) ve allah'in insana kendi ruhundan uflemesi, onu "alaka"dan yani sevgiden yaratmis olmasi (...min alak) gibi ogeler de tasavvufun zeminindeki en guclu unsurlardan sayilmalidir.

    ve evet, bugun en cok istismar edilen islam alanidir. tasavvuf arac edilip, sarkilar siirler kitaplar girla giderken tasavvufun ruhuna kendi gozleri onunde oylesine ihanetler edilir ki... "haydi bir sema yapin da size bakip keyiflenelim, islamiligimizi tatmin edelim" talepleriyle gelip "gosteri salonlari"ni dolduran ve hayatlarinin her alaninda tasavvufa ait ne dustur varsa oldurmus olan zevat tasavvufu somurdukce somurur, icini bosalttikca bosaltir... ver ney'i, ver itri'yi, zaten alttan alttan armani parfumum de veriyor egzotik kokuyu, boynuma sardigim tilki yunu de ne hos gidikliyor beni, simdi keyiften ucacagim! ne buyuk miras, ne uzucu hallerde... heybetli aslan, nasil bir sirk kafesinde...
    1 ...
  38. 79.
  39. tasavvuf dini yaşamanın en saf halidir. kişinin kendisini dünyevi nimetlerden arındırıp tamamiyle manevi dünyaya adamasıdır. insan-ı kamil olmak için belirli aşamalardan geçmek gerekir. tüm bunların sonunda insan kendini arındırır ve kavuşma gecesini bekler. "ölmek" bir bitiş değil yaratıcıya ulaşmak için açılan bir kapıdır.
    2 ...
  40. 78.
  41. 77.
  42. mevlana nın, abdulkadir geylani nin, hacı bektaş ı veli nin, şah ı nakşibend in yoludur. kurban olduğum yoldur.
    4 ...
  43. 76.
  44. tasaavuf = edeptir
    tasavvuf = nefis mücadelesidir
    tasavvuf = allah ı tanımaktır
    tasavvuf = allah a ulaşmanın en kestirme yoludur.

    ey bu yola yeni girecek arkadaş her devirde sahte şeyhler, sahte tasavvuf önderleri olabilir. güzel peygamberimiz zamanında da sahte peygamberler türemişti. kendine kılavuz ararken bakacağın tek şey kılavuz aldığın kişi sünnet üzere yaşıyor mu yaşamıyormu ona bak.

    eğer yaşıyorsa elini bırakma. o seni allah a ulaştırır. menzil e varırken yolun zordur. o yüzden nefisine ve şeytana uyma. kısaca menzil e var menzil e.
    2 ...
  45. 75.
  46. Tasavvuf, üzerinde çok yazılıp çok konuşulan ama manasına çok da nüfuz edilemeyen kavramların nerdeyse başında geliyor. Allah’ın rızasına ulaşmak için gösterilen her türlü çabayı bu kavramın içerisine sokabiliriz. Herkes farklı imtihanlardan geçtiği için rıza-i ilahiyi elde etme amacıyla takip elden yollar da buna bağlı olarak farklılıklar arz etmekte. Bu yüzden tasavvuf öncelikle yaşamı ilgilendirmektedir. Ancak temel meselesi hayatı düzene sokmak olan bu kavram üzerine zamanımızda çok konuşulması bunun aynı derecede hayatlara nüfuz ettiği anlamına gelmiyor maalesef. Amiyane tabirle ağzı olan herkes bu kavram hakkında konuşuyor ama bunu yaşam pratiğine dönüştürmede çok da fazla bir etki alanı oluşturulamıyor.

    Peygamberimiz zamanında yaşayan bahtiyar insanlar, kaynağın yanı başında duruyor ve hayatlarının her anını bu kaynağa arz ederek yönlendirebiliyorlardı. Vahyi hayatlarına tatbik etmede herhangi bir sorunla karşılaşma durumu söz konusu değildi. Her şeylerini Yüce Elçiye danışıp onun yol göstericiliği ile menzillere ulaşabiliyorlardı. Hasılı rızaya ulaşmak konusunda çok şanslı insanlardı. Peygamberin vefat edip vahyin kesilmesi ile birlikte insanlar endişeye kapıldılar. Ancak Kur’an ve Pak Resulün hayatı bütün insanlığa yetecek kaynaklar olduğu için, her türlü durumda bunlara başvurmanın çözüme götürdüğünü de çok iyi biliyorlardı. Bu yüzden bu iki kaynak üzerine müminler daha titizlikle ve yoğun bir şekilde durmaya başladılar. Eskiden her türlü hallerini kolayca arz ettikleri bir Elçi varken şimdi onun yerine bakılması gereken eserler vardı ve bu daha fazla çabayı gerektiriyordu. Vahyin indiği zamanlardan uzaklaşıldıkça, rıza-i ilahiye kavuşmayı kendilerine en büyük dert etmiş mübarek insanlar Kur’an ve Sünnete başvurdukça bunların sonu olmayan engin deryalar olduğunun bilincine vardılar ve her seferinde hayatlarını istikamet üzerine tutmanın yeni yeni yollarını aradılar. işte tasavvuf kavramı kulluk yolunda titizlik gösteren insanların bu çabalarına verilen genel bir isim olarak kabul edildi.

    Tasavvuf alanında ölmez, abidevi eserler veren büyük şahsiyetlerin en önemli ortak özelliklerinin başında büyük alimler olmaları gelmektedir. Kur’an kaynaklı islami ilimlerde büyük derinlik kazanmış bu yüce insanlar bu ilimler ile iktifa etmemiş, zamanımıza kadar gelmiş yaşam öykülerinden okuduğumuz kadarı ile aynı zamanda Kur’an ve Peygamberin va’z ettiği prensipleri en dikkatli bir şekilde hayatlarına da uygulamışlardır. Bir Haris el-Muhasibi, bir imam-ı Gazali, bir imam-ı Rabbani, bir Süfyan-ı Sevri sadece eserler vererek veya insan yetiştirerek kendilerinden sonra gelenleri etkilememiş aynı zamanda Peygamberane hayatlar yaşayarak da bizlere muazzam dersler vermişlerdir.

    ister ihya’ya bakın ister Mektubat’a isterse er-Riaye’ye, evvela göreceğiniz şey, Allah’ın rızasına ulaşmada ilk ve en önemli menzilin zahiri hükümlere en ince noktasına kadar uymak gerektiği olacaktır. Tasavvufta ulaşılan büyük makam ve mertebeler için mutlaka ama mutlaka şeriat denilen zahiri hükümlere eksiksiz bir şekilde uymak gerekir. Büyük evliyalar Peygamber’in her hareketine de kesin bir emir gözüyle bakar ve bir sünneti uygulamadıkları veya buna muhalif bir harekette bulundukları zaman günah işlemişçesine yana yakıla gözyaşı döküp tevbe istiğfar dilerlerdi. Tasavvuf erbabı arasında mesel olmuş bir söz vardır. Denmiştir ki, bir insanın uçtuğunu görseniz, yani uçacak derecede bu konuda derinlere nüfuz etmiş biriyle karşılaşsanız ama bu kişinin küçük bir sünnete ters bir hareketini görseniz, onu uçarken vurun, düşürün ve bilin ki onu uçuran güç meleki değil şeytanidir.

    Ancak tasavvuf maalesef zamanımızda farklı bir boyut almaya başladı ve zahiri yönü tamamen koparılıp sadece batıni alana hapsedildi. Kitap okuyan, biraz araştırma yapan birçok kişi tasavvuf erbabıymışçasına hüküm kesmeye başladı. Böyle kişilerin tek bildiği kelime ise maalesef “aşk”. Bu yazar çizer kısmının eline soyut bir kavram geçmeye görsün suyunu çıkarana kadar o kavramı kullanmaktan çekinmez. Sanki büyük evliyalar hayatları boyunca sekr halinde yaşamış ve aşk denen o garip kavramı hayatlarının merkezine koymuşlar. Sekr ve cezbe halinin çok geçici ve istisnai bir durum olduğunu aslolanın sehv yani uyanıklık olduğunu görmek istemez bu yeniyetme tasavvuf yazarları. Büyük bir tasavvuf literatürü içerisinde bütün fikirlerini birkaç hikaye, menkıbe üzerine kuran bu insanların kaçının ihya’yı veya er-Riaye’yi okuduğunu gerçekten çok merak ediyorum.

    yazının devamı için:

    (http://www.genchacilar.or...ageID=KoseDetay&id=22 )
    1 ...
  47. 74.
  48. islamın, batıni olarak anlaşılması mı, yoksa mistisizmle karışmış yeni bir din mi olduğu konusunda tartışılması yapılan. lakin herhalükarda çok seçkinci. anlamak için hem bilgi hem irfan hem de kalp gözü gerekirmiş zira.
    2 ...
© 2025 uludağ sözlük