Tasavvufta olay şudur: "biz Allah'ın yarattığı varlıklar değiliz, biz onun birer parçasısız, herşey o, hiçbir şey yok sadece o var." bu hastalıklı sapkın düşünce ve "hiç" kavramı budur işte. Ne olur kendinize gelin, kur'an'ı anlayarak okuyun, kuran bunlarla tamamen farklı şeyleri söylüyor. Hep iyi niyetli insanlarsınız ne olur durup bir düşünün, ayetlerde söylendiği gibi.. akıl edin.
Kaldır kendini aradan, ortaya çıksın yaradan satır aralarından etkilendiğim sözün peşine düştüm.okumakla harmanlanmış en güzel yolumdur tasavvuf. dostumu da düşmanımı da Allah'a emanet ederim.tek vekilim her zaman Allah'tır. El vekil ya vekil.
manevi açıdan güçlü olmayan, imanı ve inancı sağlam olmayan insanların hiç girmemesi gereken bir alan.
bunun yanında; çok yüce bir gönül, tertemiz kalp, geniş bir hayal dünyası, akıl gücü, çok boyutlu ve geniş bir çerçevede düşünebilmek gibi bir takım gereklilikleri vardır.
oysa hem ruhen hem bedenen nice kirliliklerin olduğu böyle bir düzende ve dünyada tasavvufu anlamak, içselleştirmek hem çok güç, hem de aşırı bir çaba istemektedir.
eğer hakikatlere hazır değilseniz, aklinizi oynatıp koordinatların dışına çıkabilirsiniz. bu gerçekten çok geniş bir derya. ve de biraz tehlikeli bir alan...
hani dişi olmayana et verilmez ya.. verirseniz çigneyemez, ağzında kalır.. yeterince de olgunlaşmadan, ruhi bakımdan gelişmeden tasavvuf ile ilgilenmek bizi dişsiz et cignemeye çalışmak gibi bir hale sokacaktır.
maalesef insanların çoğunun dişi daha çıkmamıştır. o yüzden şeriat kapısı var, din de bu yüzden var... doğruluktan ve hakiykat yolundan sasmayalim diye...
kaybedecek bir şeyi olmayanlar için iyi bir alandır. beynin en uç noktalarına gider sonsuzluğu bile sorgularsın. acayip kafa da yapar. hele hele varlık konularına girince, lan ben gerçekten var mıyım gibi sorular bile sorarsın. ben severim hatta teşvik de ederim ama inancı olanlar pek bulaşmasın, kafa uçtuğu için şüphe artar şüphe artınca inanç orada barınamaz. kalp gözü bile kurtarmaz, sakıncalı bir durum.
imam-ı Rabbânî hazretleri buyuruyor ki: Hazret-i Ebu Hüreyre, (Resulullah’tan iki ilim aldım. Birini size bildirdim. ikincisini bildirmedim, çünkü anlayamazsınız) dedi. Birincisi, ilm-i zâhir, ikincisi ilm-i bâtındır. Bunu ancak, evliya zatlar ve sıddıklar bilir. Tasavvuf ilmi böyle yüce bir ilimdir. Bunu anlayamayan inkâr ediyor. (inkâr eden mahrum kalır) sözü meşhurdur. (2/59, 3/17)
aslında uçuk noktalardır, buradan sağ dönenler olduğu gibi imanını kaybedenler de oluyor.
varlık felsefesi öyle bir şey ki, düşünürsün, düşünürsün o karanlık nokta vardır. orada her şeyin bir kelime olduğunu görürsün ve o kelimeyi nasıl kurduğun bile sana kafayı yedirtir.
ben çok uğraşmadım, zaten öyle bir yetkinliğim de yok ama tasavvuf gerçekten uçuk noktadır.
gidince yanınıza sağlam bir iman alın yoksa o noktada başınız ağrır, ben diyeyim kolay gelsin. derisi yüzülenler bile vardır bu yüzden.
Çok ilgili olmasam da tasavvuf hakikaten öğreti sınıfına dahil olabilecek bir zimbirtidir. Tasavvufun yanında birde hurufilik varsa ucundan işte o zaman ilgi çekici bir hal alabilir. Ama tabi önemli olan hurufiligin felsefi boyutu yoksa sokayım 2 kere 2= evet arkadaşlar istanbul'un kurtuluşu.