bugün

dünyada üçüncü mutfak olarak bilinir türk mutfağı.
kalite açısından çok iyi durumdadır. yalnız...
türk'ler 'tahıl' toplumu olmaktan çıkalı yüzyıllar oldu ve fakat; kuru fasulyenin, patlıcanın, biberin, patatesin, domatesin hala türklere ait olmadığını bilen insan sayısı çok azdır. milli yemek olarak adlandırılan yemeklerin bir çoğu kesinlikle türk'lere ait yemekler değildir. pastırma, yoğurt, kefir gibi yiyecek ve içecekler bize aittir.
murat belge'nin iletişim yayınlarından çıkmış çok güzel bir kitabı, kitapta latif demirci'nin çizgileri de var. tarihe, yemeye, içmeye, sosyolojiye ve antropolojiye ilginiz varsa ve öğretici ve eğlendirici bir kitap okumak istiyorsanız mutlaka okumanız gereken bir kitap. içerisinde çok geniş yelpazede gayet güzel bilgiler var.

arka kapak yazısı şöyle: "Yemek yemek de başlı başına bir kültür, bir yaşam biçimi aslında. Hani “Bana ne yediğini söyle, sana kim olduğunu söyleyeyim” denecek kadar belirgin farklılıklar var her toplumun yemek kültüründe. insanoğlu var olmaya başladığından itibaren doğada gördüğü her canlıyı nasıl yiyeceğe dönüştürebileceğinin hesabını yapmış sanki. Doğal olan her şeyin ilk haliyle yenmesi mümkün değil muhakkak, hatta öldürücü zehirler taşıyanı bile var. ilk yenmeye başlayan bal mesela, düşünün kaç kişi telef oldu o balı almak için arıdan korunmayı öğrenene kadar. Zehirli bitkileri zehirlerinden arındırıp yemenin yolunu bulmak için insanoğlunun gösterdiği inat da olasılıkla büyük zayiata sebep oldu. Ama sonuçta, binbir yol deneyerek, her kültür bugünkü zengin yemek yeme alışkanlıklarını yarattı. Şimdi bütün dünyada birbirinden lezzetli, zengin yemek kültürleri var, ama kaynaklar artık o kadar zengin değil, bu da bizim açgözlülüğümüzün bir sonucu.Latif Demirci’nin çizgileriyle zenginleştirdiği Tarih Boyunca Yemek Kültürü bizi belli başlı bütün yemek kültürleri konusunda bilgilendirirken eğlendiriyor da. iştahımızı açtığı da ayrı bir konu tabiî."