dün akşam arabayı paralel parketmeye çalışıyorum tam geri gelirken bi anda arka kapı açıldı biri bindi. arkadaşlar şaka yapıyor sandım arkama dönüp bi baktım adamın biri. gözgöze geldik çığlıkla noluyor ya diye bağırmışım özür dilerim deyip indi. ömrümde bu kadar korkmamışımdır.
Ben arabasına değil de motoruna binmiştim. iş görüşmesine giderken öyle bir konum atmışlar ki aşırı ters yönden gitmeye çalışmıştım. Yolda motorlu bi çocuk gördü yanıma geldi aa orayı biliyorum gel istersen diyip götürdü sağ olsun. Sayesinde şu an bir işim var
Bi kiz arkadaşımızın evinin önünde bekliyordum bi sabah.onu ile bırakıp ben de oradan işime geçecektim. Arabam bordoydu. Esenyurttaki taksiler bordoydu. Arka koltuğa bi taş hatun bindi. Esenyurt devlet hastanesine dedi. Hanfendi bu taksi değil, bi arkadaşı bekliyorum dedi de indi.
Öğrenciyken sık sık yaptığım eylemdir. Okuldan sonra evime gitmek için hemen hemen her gün otostop çekerdim. Ayrıca Otostop ile tüm Ege bölgesini dolaştım. Otobüse vereceğim parayı yemeye içmeye verdim. Çok da keyifli zamanlardı.
yaşanmıştır...
mecidiyeköy de bir görüşmem var. acil olarak gitmem gerek ama otopark tıklım tıklım ve aracı çıkarmak için en az 10 kişiye ulaşıp arabalarını çektirmem lazım. üstelik 3-5 araç da şirketin idari kadrosunda olan insanların arabası ve şoförleri kesinlikle ya bir yere yollanmış ya da bir yerde goy goy yapıyordur.
neyse, acil bir iş olduğunda şoför araç lazım olduğunda yakınlarda büfe işleten bir tanıdığımın oğluna alo diyordum arabasıyla gelip beni alıyor veya şirket de boşta şoför olmayınca bir evrak teslimat işi olunca ona alo diyor ve teslimat işine yolluyordum. yol araç parasını da ona veriyordum, bir yerde korsan taksicilik yapıyordu yani...
çocuğa alo dedim geldi, arabasına atladık gittik. malum öğle üzeri ve trafik yoğun araç park etme yeri de yok. çocuğa turlamasını en fazla yarım saat işimin süreceğini söyledim.
görüşmem bitti ve çıkarken çocuğa alo dedim. 5-10 dakikada oradayım dedi. aşağı indim bu sırada şirketten gelen telefona bakarken (telefonu yanağım ve omuzuma kıstırıp koltuk altıma evrak çantasını sıkıştırıp yamuk yumuk şekilde başımı oynatamaz halde) elimde ki evraklara bakıp eksik olan bir şey var mı diye kontrol ediyorum. tam önümde beyaz bir araç durdu. kafamı kaldırıp bakamıyorum, kulağım da telefon yanağım ile omuzuma sıkışmış arabanın kapı alt tarafını ve çamurluğunu görüyorum. arabanın arka kapısını açıp bindim ve yine gözüm evraklarda hadi gidelim dedim.
arabanın önünden davudi bir ses "nereye" dedi, ben de şirkete dedim ve davudi ses "sen kimsin kardeşim ya" demez mi?
telefonu kulağımdan aldım, evrakları dizime koydum arabanın önünde oturanlara baktım 2 polis.
yanlışlık oldu kusura bakmayın, işim acele de evraklarda eksik var mı diye bakıyordum bu sırada da şirketten telefon geldi konuşuyordum. arkadaş beni almaya gelecekti de arabaları karıştırdım dedim ve araçtan indim.
polislerin yüzünde salak mı lan bu ile yazık ya adama arası şaşkın bir ifadeyle bana "haaa tamam" demeleri komikti.
zoraki gülümseme ile polis arabasından indim o sırada gelmiş arabama gidip bindim.
arabada ki çocuk "o polis arabasında ne yapıyordun" dedi.
çocuğa "aptallığım tuttu amk, arabaları karıştırdım" diyemedim. polisleeri tanıyorum, önceden koruma şube müdürlüğündeydiler de bizim patronun korumalarıydı, biraz muhabbet ettik hal hatır sorduk" dedim.
hala aklıma gelince gülerim.
üniversitede öğrenci iken arkadaş grubumuzla her çarşamba yapardık.
hocalarımızın aldığını bilirim, memurların, bazen müteahhit yahut yerel siyasetçi pickup'ı, hatta durmaz diye dalgasına el kaldırılan inşaat kamyonu.. *