kusura bakmayın çok farklı olacak ama ben allahın varlığına inanıyorum!
ha diyelim ki aynı şeyden bahsediliyor ve bu sav doğru, *. madem tanrı yok, o halde bu soykırımlar, cinayetler... hepsi gayet normaldir. ben adalete hesap vermeyecek olsam bizim üst komşunun topuğuna topuğuna sıkardım mesela. e bu durumda yaratıcıya hesap vermekten korkmayan insanların da kılıfına uydurarak çok kolay bir şekilde suç işlemeleri hiç de garipsenecek bir durum değildir.
ama vardır. olmadığını savunan bu sav ise * bir veryansındır aslında.
bir gün bir denizci, çocuğunun ameliyat parasını kazanmak için çok uzak memleketlere yol almış. babasına çok bağlı olan bu minik çocuk, onun yokluğunu(!) kendi iç dünyasında o kadar garipsemiş ki; ona karşı beslediği sevgisi yavaş yavaş kine dönüşmeye başlamış. ama baba sürekli eşini dostunu tembihleyerek çocuğun ve annenin ihtiyaçlarını gece gündüz, eksiksiz karşılatmış! 'geri dönse onun suratına bile bakmam' demiş çocuk büyüdükçe, büyüdükçe kendi gibi babasına küs olan arkadaşlar edinmiş.
aslında bu bir çeşit sevgidir.tek farkı ise onu görememekten kaynaklanan kuşkudur, halbuki babası onu bir an olsun onu aklından çıkarmamış, dualarını üzerinden eksik etmemişti.
düşündüm, tanrın'nın olmadığı yer...
allah'ın olmadığı yer...
düşündüm, çok düşündüm. heh buldum dedim. inanmayanların beyninde yoktur tanrı dedim. sonra aklıma geldi, orda bile var. orda bile...
Allah ın verdiği aklılla yorum yapan insanın haddi aştığının göstergesi düşünce. ee be kardeşim senin beynin sınırlı. sadece % 1 ini kullandığın bile rivayet ediliyor. sen şimdi tutup senin beynini yaratan allah ın kudretini sorguluyorsun. bak mesela seni beyinsiz yaratsaydı senin için daha hayırlıymış ama sen bunun bile farkında değilsin.
tanrı bir bebeği bize sınav olsun diye öldürülmesine böz yuman yüce bir güçtür.
güç dediğim temel reisin gücü değil ki mnkym müdahalede geciksin.
tanrı değil mi merhameti sonsuz olan, adeleti öteki tarafta götümüze sokacak olan.
tanrı herdeymiş... ulan o allah ını sevenler acaba bir kere görmüşler mi allahlarını merak ediyorum. bir güne bir gün, bir işaret almışlar mı? şimdibaşımda vıdıvıdı yapacaksınız tahmin edebiliyorum. neymiş eğer bize gözükseydi o zaman imtihana gerek kalmazdı. önemli olan onu akıl yoluyla bulmak falan diyeceksiniz.
ulan madem öyle niye binlerce peygambr göndermiş bu tanrınız.? demek ki neymiş gözükebiliyormuş istediği zamanlar. haa son 1400 yıldır gözükmek istememiş olabilir canı diyorsanız ona bir şey diyemem.
ruhumuza kendinden üfleyen, aklımızı beynimize kendi neresiyle artık orasıyla beynimize sokan tanrı, bilmiyor muymuş o bebeğin öldürüleceğini? onun verdiği ruhla öldürmediler mi o bebeği. ama o bebek cennete gidecek ya içimiz rahat değil mi? bilmem farkında mısınız ama buna psikolojide sadist tanımlaması yapılır.
o bebekler ölürken neredeydi lan allah ın merhameti?
niçin Tanrı 'müdahale' etmemişti, meseleye el koymamıştı, SS subaylarına ve neferlerine 'şöyle elinin tersiyle iki tane çarpmamıştı', bu insanların akıl almaz eziyetler ve işkenceler içinde süründürülmesine, katledilmesine göz yummuştu?
Toplama kampına düşmüş 'mütedeyyin' Yahudiler de anlayamıyorlardı bunu, niçin bizi kurtarmıyor diye merak ediyorlardı ölürken...
Oysa onları süründüren Alman askerlerinin palaska tokalarında da 'Gott mit uns' yazardı ha, Tanrı bizimledir!
Tanrı'yı 'bulutlar üzerinde oturup aşağıyı seyreden ve canı isteyince duanızı kabul edip tarlanıza yağmur yağdıran ak sakallı bir ihtiyar' olarak algılayan zavallılar, bu soruyu hep soracaklardır...
Türkler istanbul'u alırken neredeydi Tanrı? Peki, buna ses çıkarmayan Tanrı bu kez Viyana'da niçin bize yüz vermemişti acaba?
Tanrı'yı arabanızın freni patladığı zaman hatırlıyorsanız, çok büyük bir ihtimalle o freni onarmayacaktır.
Fizik yasaları Tanrı'nın emirleridir. Matematik, Tanrı'nın yazdığı şiirdir.
'Sureti', sen baktığın zaman ete kemiğe bürünür, pardon, yani proton ve elektron kılığına girer. Görüntüyü sen yaratırsın, bu bir yanılgıdır, asıl Yaratan hep o perdenin arkasındadır. Onu göremezsin, bir yerde ararsan bulamazsın, çünkü aynı zamanda senin içindedir. Hem içinde, hem dışında.
En el Haqq... En el Adolf Hitler... En el Recep Tayyip Erdoğan...
Eğer Auschwitz varsa, bunun iki açıklaması olabilir: Ya bunun bizim aklımızın ermediği bir anlamı vardır, ya da hiçbir anlamı yoktur.
Auschwitz'de Tanrı nerede miydi?
Hem üç aylık Yahudi bebesinin patiğinde, hem Zyklon-B gazının kutusunda...
sivas'da insanları diri diri yakan yobazların, polonya'da katliam yapan almanların, gazze'de bebekleri öldüren israillilerin karşısında olmasını isteyen kişilere göre olmadığı yer imiş...
ha gönül istiyor dimi, sivas'da 30-40 aydını diri diri yakan 400-500 kişiyi oracıkta diri diri yaksın, polonyada katliam yapan tüm alman ulusunu yok etsin, haritadan silsin o kısmı, gazzede bebek öldüren israillileri korkunç bir şekilde cezalandırsın, ha bunlar olsa Allah ordaydı diyecektik dimi.
işte sanırsam bu Allah'ın çalışma prensibine aykırı ki açık açık belirtmiş, bu dünyada işleyeceğiniz suçların boyutu kadar sizi öbür dünyada cezalandırıcam demiş, her kimki masum birini öldürür ise masum kişinin tüm günahlarını alır ve kişiyi şehitlik mertebesine yükseltir kendisi ise cehennemi boylar demiş...
yani gönülen temiz olan sivasda yanan aydınlar, polonyada ölen yahudiler, gazzede vefat eden bebekler cennete yükselicekler, oysa o katliamları yapanlar ise cehennemde kendilerine yer bulucaklar, yani mantığa bakılırsa yine islamiyet'de söylenildiği gibi Allah her yerde ve izliyor, bir insan gibi onun gördüğü karşısında direk tepki koymasını beklemek zaten yersiz.
Allah, inansın ya da inanmasın herkesin kalbini de kuşatmıştır. Çünkü Allahın olmadığı yer yok olup gitmeye mahkumdur. Ayrıca bahsedilen inançsız insanların kalbinde dahi vardır ki; onlarda severler onlarda aşık olurlar. Bu Rahman isminin tecellisidir. inanan insanların falanca insanların kalbinde yoktur demeside ilginçtir.
not: rumuzludur. tehlikeli metaforlar içinde zikredilen bir önermedir. gençlerin somatik gelişimini etkileyebilir. zira, allah her yerdedir ama münkirin kalbinde değildir.
gerçekleşmiş kötü olayların, katliamların, cinayetlerin üzerine Allah'ın varlığına şüphe edip, daha doğrusu inançsızlığını "bakın inandığınız allah nerde bunca müslüman ölürken" diyerek meşrulaştırmaya çalışan kişinin tespitidir.
bu tespiti yapan kişinin islami bilgiden ne kadar uzak olduğu ortadadır. aydınlatmak her müslaman gibi vazifemizdir. gerçi anlamayacak olana bu da nafiledir. yine de vazifemizi yerine getirelim.
allah'ın insanlara bahşettiği irade vardır. bu cüz-i iradedir. insan bu cüz-i iradesiyle seçimlerini yapar. ya allah'ın gösterdiği doğru yolda ilerler, ya da diğerinde. şimdi bu kul diğerini seçti diye, Allah dur niye seçtin mi diyecek güzel kardeşim? evet diyecek ama hesap günü diyecek ve bedelini de elbet ödetecek.
dünyada her yaptığımıza müdahale edecek olsaydı, bu seferde ne çok müdahale ediyor derdiniz. sizede yaranılmaz efendim.
Tespit son derece saçmadır. kışkırtma ve polemik amaçlıdır. zira ateist bir söylem ise tanrı'ya inanmıyorsun zaten orada olmaz zaten tanrı. eğer semavi dinlerden birinin ağzından çıktıysa bu laf, bu kişinin kader, dualite ve tasavvuf hakkında hakkında bilmesi gerekenler vardır. keza kader inancını yüceler yücesi allah'ın bir oyunu olarak sanabilirler. bu da onların kader konusunda ki basma kalıp fikirlerini, kulaktan dolma bilgilerini ortaya çıkarır.
kısacası yüceler yücesi allah şüphesiz başlığın ilk yazısında belirtilen yerlerdeydi... ancak yine yüceler yücesi allah, hazreti adem'i dünyaya bıraktı. bu insanlığın kaderi. bir yazıda yazıyor ben onu şöyle uyarlayayım. tanrı insanın vicdanıdır, vicdan yoksa tanrı inancınızda yoktur. insanlar dünyada kendi kaderlerini yaşar... yüceler yücesi allah tarihte insanları şirk koşmalarından dolayı cezalandırmıştır, fani dünyada...
kısacası o yazılan konularda nedne yoktu diyorsun ya tanrı. sen bunları yazarken neden yoksa işte ondan yok ! yoksa şüphesiz bahsettiğin konular içinde senin içinde yıldırımlar düşerdi gökten.
