adam fısıldadı; "tanrım konuş benimle" ve bir kuş cıvıldadı ağaçta ama adam duymadı.
sonra adam bağırdı; "tanrım konuş benimle!!" ve gökyüzünde bir şimşek çaktı ama adam dinlemedi onu.
adam etrafa bakındı ve "tanrım seni görmeme izin ver" dedi. ve bir yıldız parladı gökyüzünde ama adam farkına varmadı. ve adam bağırdı; "tanrım bana bir mucize göster!" ve bir bebek doğdu bir yerlerde. ama adam bunu bilmedi.
sonra adam çaresizlik içinde sızlandı; "dokun bana tanrım ve burda olduğunu anlamamı sağla!"
bunun üzerine tanrı aşağıya doğru süzüldü ve adama dokundu...
ama adam kelebeği elinin tersiyle uzaklaştırdı ve yürüyüp gitti...
çoğu zaman yanlış anlaşılan durum. şöyle ki, tanrı her yerde demek, hakikaten de her yerde demektir. yani kötülükte de iyilikte de vardır. ama insanlar hep iyide ararlar onu. bir şeyi kötü ya da iyi diye nitelendirdiğimiz yargılara sahip olmasak, belki de her şeyin bir şey için oluştuğunu görebiliriz.
-mahmut tanrı her yerde oğlum.
+töbe haşaaa!
-görmüyormusun bu düzenin kusursuzluğunu, her yerden çıkıyor tanrı.
+tuvaletten bi çıkayım görürsün lan puşt kavat, çıkıyor mıkıyor ne lan!
bu düşünce eğer geniş halk kitlelerince inanılır ve ciddi şekilde düşünülmeye başlanırsa bir çok dinin sonu olur. çünkü dinler hiyerarşik kurumlardır ve hepsi de bu yapı içerisinde tanrının belirli bir yerde iletişmenin daha doğru olacağını iddia ederler. tanrı her yerde ise din kurumlarına da din adamlarına da ihtiyaç yoktur o zaman.