bugün

altı boyutlu budacı düşüncenin dördüncü boyutu. duyusal mutluluk ve zevki temsil eder.

Hastalanmayan, mükemmel bedene sahip olan varlıkların, dansla ve eğlence ile yaşadıkları bir görüntü olarak sembolize edilir. Gelstalt'ın tanımladığı Zirve ya da Doruk deneyimlerine benzer. Örneğin, orgazm ânı, açlığın tatmin edilmesi ânı gibi kişinin varlığını unuttuğu zevk anları. Bu düzey pek çok ruhsal öğretide insanların saplanıp kalmamaları için uyarıldığı bir düzeydir. Çünkü insanlar dini deneyimin keyfini kaçış olarak kullanırlar. Şefkat Bodhisatva'sı bu boyutta, elinde bir flüt ile sembolize edilir. Bu boyutun müziksel zevkini ve aynı zamanda bu boyuttaki varlıkları gerçeğin bilgisine uyandıracak, onları transtan çıkaracak sesi simgeler. Burada iki şey vardır: ilki istenmeyen şeyden uzak durarak zevk almak, ikincisi ise istenen şey ile birleşmeye çalışarak zevk almak. Mesela bir sevgili ile, çocukla, arkadaşlarla vs. bir olma talebi gibi. Ancak bu birleşme, diğerlerinin istekleri ile çatıştığı için bencilce algılanmaktadır. Örneğin çocukluklarında aşırı koruyucu bir anne baba nedeniyle tam olarak gevşeyemeyenler, daha ileri yaşlarda örneğin orgazm ânında ego sınırlarını tam olarak ortadan kaldıramamaktadırlar. Bu gerilimin tam olarak da farkında olmadıkları için sürekli devam eden yalnızlık ve yalıtılmışlık duygularını bir türlü tam olarak kavrayamamaktadırlar. Çoğumuz bu boyutların varlığını ve çözümsüzlüğünü farkettikten sonra yaşamın daha derin anlamlarını bulabilmek için ya ruhsal öğretilerin peşinde koşmaya ya da farkındalığımız yeterince gelişmemişse tüketime yönelmeye başlar ve bu durumda da Tanrı Boyutu olarak adlandırılan yeni bir acı boyutuna kapılırız. Tanrı boyutu, duyusal mutluluklardan, hazdan ve zevkten oluşur. Bu boyutta isteklerin tatmin edilmesinin sonucunda meydana gelen zevkte acılara çözüm aranmaya başlanır. Bunun için de istenmeyen şeyden uzak kalmaya ve istenen şeyi tatmin edip gerçekleştirmeye çalışırız. Ancak bu düzeyde arzularımız ve isteklerimiz daima diğer insanların arzu ve istekleri ile çatışmaya başlar. Bunun yanı sıra tatminin kendisi bir tatminsizliğe dönüşür. Arzu, egodan kaynaklanmaktadır. Tatmin ise arzulanan şey ile birleşmeyi yani ego sınırlarının ortadan kaldırılmasını içermektedir. Ego sınırları ortadan kaldırılmadığı sürece kişi sürekli olan bir birleşememe, yalnızlık ve yalıtılmışlık durumunda kalmaktadır. içinde yaşanılan durum bir tür trans durumudur. Farkında olunmadan zevk nesnesi ile birleşme çabası vardır. Ruhsal öğretilerde yaşanan zirve deneyimleri bunun en belirgin örneklerinden bir tanesidir. Ruhsal öğreti ile ilgilenen insan bir an gelir her şey ile bir olma diye tanımlanan bir tür zirve deneyimi yaşar; ancak bu deneyim kalıcı değildir ve kısa bir süre sonra yeniden ayrılık, kopukluk, tekbaşınalık ile hissedilen bilinç durumu geri gelir. Kişi, bu zirve deneyimini kesintisiz hale getirmek için büyük bir çabaya girişir; ancak böyle bir durumun kesintisiz olması yalnızca egonun ortadan kalkması ile mümkün olacağı ve ego da tümüyle ortadan kalkmadığı için acı sürekli olarak devam eder. *