Kocaman dünyada kendine yer bulamamış mahsunun hikayesi ne zaman izlesem derinden içim cız ediyor. Çaldığı otomobilleri sabahları tekrar aldığı şekliyle yerine bırakır hevesi var zira özgürlüğün tadını çıkarır, sürekli takıldığı kahveye gelen kıza aşık olur onca şeye rağmen aşık olur evet, derinden iz bırakan derviş zaim filmi.
arkadaşlar bu gece nerede yattınız? inşaatta. sen nerede yattın? ben de inşaatta. ben yukardakindeydim. biz de camiinin yanındakinde.
hayatta ona en yakın olan insan donarak öldü. sonra umut beslediği eroin manyağı kadın umudunu kırdı. tek arkadaşı tavus kuşuydu. reisinin teknesini parçaladı ve böylelikle ona sahip çıkan tek insanı da kaybetti. daha sonra tek arkadaşı olan tavus kuşunu da açlıktan dolayı kesip yemek istedi. kesti ama yedirtmediler. 'şimdi hiçbir şeye izin vermiyorlar' çünkü.
bu filmde beni en çok etkileyen bölümlerden biri de tuvaletçilik yaparak biriktirdiği paralarla arkadaşlarına içki alacak kadar cömert olmasıydı mahsun'un. gidip kendi gibi mahzun olan arkadaşının mezarında içmeyi teklif etti onlara.
1996 yapımı derviş zaim imzalı dramatik sanatsal film.
geçmişi travmatik olaylarla dolu mahsunun trajik öyküsü..
Her hırsızlıkla kaygıdan acıdan kurtulmayı amaçlamış ve buna bir haz yüklemiş zamanla en büyük zaafı olmuştur bu davranış ve aslında özünde bir tutku vardır ve bu sürekli kamçılanır..
Film sanatsal açıdan niteliği yüksek ve dönemin atmosferini çok iyi seyirciye geçiriyor ayrıca ruh çözümlemeleri fırsatını da yine izleyiciye sunmuş..
Ayrıca güzel detaylar:
Tuncel kurtizin haydi beyler koalisyon diyerek maddi anlamda arkadaşlar arasındaki birlikteliğin sağlanması gerektiği bir an olduğunu babacan bir tavırla ima etmesi.
Rumeli hisarının bulunduğu sahnelerde estargon kalesinin çalması.
Arkadaşları Mezarlıkta sarının başında içkileri içerek ha bire onun toprağına dökmesi ve bunu bir ayin bir vefa borcu olarak görmeleri. Filme ait subjektif güzel detaylar.
derviş zaim'in sadece 14 günde çektiği türk sinemasının en karanlık ve farklı filmi. hatta zirvesi.
Bence tıpkı orhan pamuk'un kara kitap ta başına gelen farkında olmadan gerçekleştirmek gibi derviş zaim de bu filmde ki müthiş zirveye farkında olmadan çıktı. ne yaptığını bilmeden, sonucunu kestiremeden ve anlatımın teknik imkanlarını aşarak imgenin müthiş gücünü ortaya çıkaran bir film yapacağını fark etmeden çekti bu filmi.
sonrasında çektiği filmlerin basit seviyesi bu teoriyi güçlendiriyor aslında.
velhasıl. Türk sineması şunun gibi 10 film yapsın, mikeriz bela tarr ları da iskandinav yavşakları da.
Derviş Zaim gibi bir sanat yönetmeninin filmidir. Soluksuz ve defalarca izlediğim tek filmidir. Filmde din ve bir çok konuyu alttan alta güzel bir şekilde eleştirmiştir. Yönetmenin seyirciyle en çok buluştuğu filmdir, başlı başına bir başyapıttır.