örneğin bir ingiliz ülkemize gelir bir sebeple veya alaman ya futbolcudur, ya yerleşmek için gelmiştir yada yabancı şirket çalışanı , çıkar televizyona 10. yıl marşını okur ben türk'üm der,bizim millet ve + turkçular alkışlar,zaten adamın tipinde var türklük denir, gazeteler tam manşet çıkar adama fahri vatandaşlık verilir(nasıl oluyorsa) ,her yerde itibar görür.
hatta milli bayramlara çağrılır bulunduğu ilçe yada ilde ,aman birde müslüman oldum derse , tahta oturturlar ..birde türk bayrağını alır eline sallarsa ,amanda amanda kuzu çevirirler kendileri zilken.
fekkaaat ,bir türk gider ingiliz adasına trafalgar meydanında hazırolda , "God Save the Queen" marşını (millli ingiliz marşı) söyler kimse iplemez,koşar kralın sarayına(kral alageyik charles'in sarayı) ingiliz bayrağını sallar ,oooo dönüp bakan yok, downing sokağı 10 numaranın önünde ben ingiliz'in kanım ingiltere'ye feda olsun der, hassiktir der ingiliz görürse. bir nevi göt olma olayı yaşanır.
gördüğünüz gibi ne kadar kötü şu ingiliz milleti.
yalnız şu var biz türk'üz diyen muhteşemler gün gelir biz ümmetiz biz arap -ıslam sentezcisiyiz diye satabilir ,aman uyanık olalım..
hatta türkiye adı da çok itici başka bir ad bulalım diyebilirler,alkıç tutulur..
"ey türk kardeş! bilhassa (özellikle) sen dikkat et. senin milliyetin islâmiyetle imtizaç etmiş (birbirine karışmış); ondan kàbil-i tefrik değil (ayrılması mümkün değil). tefrik etsen (ayırsan), mahvsın. bütün senin mazideki (geçmişteki) mefâhirin (iftiharın) islâmiyet defterine geçmiş. bu mefâhir, zemin yüzünde (yeryüzünde) hiçbir kuvvetle silinmediği halde, sen şeytanların vesveseleriyle (aklına getirdiği yanlış şeylerle), desiseleriyle (oyunlarıyla, hileleriyle) o mefâhiri kalbinden silme."
mektubat, yirmi altıncı mektup, üçüncü mebhas, dördüncü mesele
türk olmak genetik olduğu kadar, karakter meselesidir.
ve herkes bu ideal karakterin tanımını farklı yapmakta.
bence türklük her şeyden önce doğru olmaktır.
doğru, güvenilir olandır türk..
türk gösteriş sevmez, gözü gösterişte yahut bu dünya malında olmaz.
kendi kendine rahatça yetebilmeli lakin mütevazı olmalıdır türk..
türk dinde şekilciliği sevmez, ibadeti içten ve gizlidir.
tanrısına bağlılığı için ödülden değil, sevgisindendir türk'ün..
türk ahlaklı ve erdemli olmalıdır.
aile ilişkileri kuvvetli, sağlam olan ve ailesine değer verendir türk..
türk normalde sakin, güleryüzlü; ancak zulme ve adaletsizliğe karşı allah'tan emir almışçasına sert ve gözükara olmalıdır..
zulme ve adaletsizliğe karşı başkaldırının adı olmalıdır türk..
türk güce tapan değildir, doğruyu arayandır.
en büyük gayesi en güçlü olmak değil, tanrısının oluşturacağı bir dünya oluşturma çabasında olandır türk..
Hiçbir ırkın ötekine üstünlüğü yoktur, evet ama Türklük bir başkadır..
Türklüğün verdiği tadı başka hangi aşk, hangi yol verebilir insana?
Sanılanın aksine tarihin her dönemi dünyaya hakim olmamıştır. Hatta dünya hâkimiyeti olgusu pek azdır.
Zaten türk'ü türk yapan da bu değildir; Türkler Roma, kartaca, Pers ahameniş anlayışında bir yapıda olmamıştır.
Türkleri türk yapan şey dünyaya hakim olması değil; dünyaya hakim olan milletlere tabi olmaması, her vakit hür oluşu ve ölmez denen devletlerin mezarını bizzat bilfiil kazmış olmasıdır.
Türk'ü türk yapan bir diğer şey erdemi, ahlakı, adaleti, mütevazı ve sade oluşudur.
500 binlik nüfusu ile 55 milyonluk çin nüfusunu dize getirmesi rastgele değildir.
Yine kendinden daha kalabalık roma'ya diz çöktürmesi..
Burada Türk'ü türk yapan tek şey aklı, zekası ve ruhudur.
Öldüğümüz vakit bedenimiz Anadolu'da kalsa da ruhumuz at sürecek Tanrı Dağında.
Ruhumuzun tanrı dağına kavuşmasına dek bu yeryüzünde Türklüğe az veya çok ne katsak kârdır.
türk olmak; anadolu'da her yağan yağmura, her çıkan başağa, buğdaya şükretmektir. türk olmak medeniyetler beşiği anadolu'da dimdik, şerefle, haysiyetle durabilmektir. kısacası bu hayatta en gurur duyduğum, övündüğüm şeydir türklük.
Anayasamızdaki Türklük ifadesi kavram olarak Türk ırkıyla ilgili değildir. Bilakis bağlayıcı, bütünleyici bir üst kimliktir. Bizden öncekiler aptal ya da cahil değildi. Daha az devleti seviyor da değillerdi. Osmanlı Devletinin çöküş aşamalarını, siyasi buhranları ve getirdiği toplumsal sorunları bizden daha iyi biliyordu. Anayasadan Türklüğü kaldırmak, Osmanlı Devletinin yaptığı hatalara kucak açmak ve onun gibi çöküşe geçmektir.
Şöyle ki Osmanlı Devleti yüzyıllarca Arap, Rum, Yahudi, Ermeni, Sırp, Yunan vb. etnik tarafları yönetti. Bir tarafta Arap'ı yönetirken, diğer tarafta Yunan vardı. Bu iki tarafı, tek anayasayla veya Şeriat ile yönetmedi. Zinadan dolayı kırbaçlanan bir Yunan, hırsızlıktan eli kesilen bir Frenk duydunuz mu? Gayrimüslim ile Müslüman arasında çıkan anlaşmazlığı çözecek bir mahkemesi bile yoktu. Ecnebilere imtiyaz yani kapitülasyon tanınmıştı.
Kapitülasyonun sözlük anlamı, yurttaşların zararına olarak yabancılara verilen ayrıcalıktır. Topraklarında sayısız etnik unsuru barındıran Osmanlı Devleti; bir tarafın zararına olarak ecnebilere eğitim, din, adli, hukuki, ticari vb. ayrıcalıklar tanıyınca toplum ayrıştı ve Türkler 3. sınıf vatandaşa döndü.
Böyle bir yapıda, yurttaşlara ortak nasıl bir anayasa oluşturulabilirdi? En iyi örnek, Kanun-i Esasi'dir. 8. maddesinde tüm bu taraflara ''Osmanlı'' denmek istendi. iyi ama Osmanlı, yönetimdeki hanedanın adıydı? Yunan, kendisine Osmanlı denmesini istemedi ve kışkırtıldı. Rum istemedi, Ermeni istemedi ki hazırlayan Ermeni'ydi kışkırtıldı. Araplar ise hiçbir zaman Osmanlılığı kabul etmediler. Esasen entelektüel Türkler de bunun yanlış olduğunu söylüyordu. Şu durumda yurttaşlar kanun önünde ve toplumsal olarak nasıl bütünleşecek, devlet yıkılmaktan nasıl kurtarılacaktı?
Türkler istanbul'u fethederken, ortada ne bir Amerika ne de bir Amerikan vardı. Amerikan kelimesi uydurmadır fakat işe yaramıştır. Din ve soy olarak farklı taraflar ''Amerikanlık üst kimliği/çatısı'' altında bütünleşmiştir çünkü bir devleti ayakta tutan temel unsurlar, milli unsurlardır. Yapay bir millet, bir ırk oluşturdular ve buna Amerikan dediler. Amerika'daki Hristiyan Yunan ve Müslüman Arap, bugün çocuklarına ya da torunlarına Amerikalı ya da Amerikan denmesinden rahatsız mıdır? Hayır. işte bütünlük budur.
Kapitülasyon rezaletinin, Lozan Anlaşması sonrası tarihe karışmasıyla bu milli bütünlük, bu üst kimlik, bu bütünleştirici çatı, ''Türk'' kelimesi altında gerçekleşti. Atatürk, 600 senelik sıkıntıyı tek bir cümlede çözümlemiş ve bu devleti kuranlara Türk demiştir. Türk budur demedi; bu Türktür dedi. Buradaki maksat, Türklük kavramını açıklamak değil, vatandaşları Türk üst kimliği/çatısı altında birleştirmek ve eşit kılmaktır. Yani Amerika'da Amerikan, Türkiye'de Türk.
Anayasadan bu kavramı çıkarmak, demokratikleşmek değil; yurttaşları bir arada tutan bu çatıyı alaşağı etmek demektir.
Amerikalılık gibi bir kavramdır. Bugün Amerika'da Alman kökenli, Fransız kökenli, ingiliz kökenli, italyan kökenli, Polonya kökenli, Macar kökenli, kızılderili, zenci ve pek çok millet Amerikan kimliği altında erimiş ve kaynaşmıştır.
Türkiye'de ise laz, Kürt, gürcü, Arap, Boşnak, Çerkes, Pomak, Zaza, yörük, manav, abaza, Arnavut, pontuslu, giritli, Tatar, Ermeni gibi uluslar dinsel ve kültürel olarak etkileşim, değişim geçirip Türklük potasında eriyip kaynaşmıştır.
Edit: atsızcı ergenlerin hoşuna gitmez. Fakat güneş balçıkla sıvanmaz.
"Milliyet asla kültür meselesi değildir. Milliyet ırk, kan meselesidir. Dil, zihniyet, edebiyat ve emsali gibi kültür unsurları milliyet binasının ikinci derece malzemelerindendir. Milliyetin bünye ve yapısı böyledir. Onun biyolojik ve fizyolojik selâmet unsurlarının sosyal ifadesi ise ahlâk ve fazilettir. Uzvi, bünyevi ve fizyolojik tereddilere uğrayan; yani bu suretle kanı bozulan, ahlâk fesadına, zevke, sefahate düşen milletlerin yeri tarihin ebedi mezarlığıdır. Bu değişmez bir kânundur. Bunun eski ve yeni bir sürü misali vardır. Batmış milletler hep bundan batmıştır."
Dil ve kültür ile oluşan akımdır. Ortak bir tarihe dayanır. Fikrin mucidi Ziya Gökalptir, uygulayıcısı Atatürktür. Ayrıca ne mutlu Türküm diyene diyen ve andımızı okuyan herkes Türktür.
Dil ve kültür bakımından zıtlık oluşturan durumlarda, Örneğin Urfadaki bir Türkmen, Arap veya Güneydoğu kültüründe yaşıyorsa Türklüğü savunması paradoks içerir.