doğan görünümlü şahin ekolüne bodoslama dalmış bir ideoloğun son icadıdır. memleketteki siyasilerin kimi elinde urganla kimi tespihle kimi de gümüş kazıkla ordan oraya koşarken doğan vasatlıkta araya karışmış bir çakma hede hödödür bunu icat eden.
hani etsiz çiğköfte, pirinçsiz pilav, etsiz göveç ya da tütünsüz nargile gibi yeni dönem zibidi icatları var ya, işte bu da bu durumun siyasete uyarlanmışı.. işçi-proleter zümrenin ne işi olur milliyetçilikle? aslan postu giymiş eşekler, kuzu postu giymiş çakallar, milliyetçi-devrimci partizanlar..
kansız prestroika, etsiz çiğ köfte, dumansız sigara, milliyetçi komünizm mi olur a eşeğin sıpası? onun hikayesi 70 sene evvel yazıldı, kitapçılarda mein kampf adıyla satışa da çıktı.. bi siktir git çay demle
edüt: başlığı açan yazara saldırı ya da cevap gayesi aranmasın. var böyle kavramlardan lezzetli salatalar üretmeye çalışan zibidiler.
uyarı : fena halde propaganda (!), provokasyon (!), iftira (!), yalan (!) içerik ihtiva eden bir fethullah gulen iyi guler entrysidir.
1960lı yıllarda Türk solu üzerinde yapılan araştırmalarda muhakkak Türkiye işçi Partisi (TiP) üzerine söz söylenmelidir. TiP; demokratik sosyalizmin ülkemizdeki ilk örneği ve temsilcisi olduğu gibi, 1965 seçimlerinde TBMMye 15 milletvekili sokabilmiş ve Türk siyasal hayatına kalıcı yenilikler getirmiş çok önemli bir siyasal oluşumdur. TiP; ibrahim Güzelce, Kemal Türkler, Kemal Nebioğlu, Şaban Yıldız ve Nuri Beşer gibi sendikacılar tarafından 14 Şubat 1961de yapılan bir basın açıklamasıyla kurulmuştur. Aynı dönemde kendi başına bir sosyalist parti kurma girişimleri bulunan Mehmet Ali Aybar ve arkadaşları, 1 Şubat 1962de, TiP kurucusu olan sendikacıların, kendi aralarında yaptıkları toplantıda, partinin kapılarını sosyalist aydınlara açmaya karar vermeleri ve Genel Başkanlık için Mehmet Ali Aybarı göreve çağırmaları sonucu bu çabalarına son vererek bu partiye katılmışlardır.
Aybarın ilk icraatlarından biri parti kadrolarında emekçilerin ve sendikacıların konumunu düşürmemek için sosyalist entelektüellerin, aydınların oranının yüzde 50yi geçmeyecek bir şekilde sınırlandırılması olmuştur. 27 Mayıs sonrasının genel aydın eğilimi halinde yükselişe geçmiş bulunan ve Yön Hareketi nedeniyle adeta şaha kalkan sol Kemalizm, TiPin başlıca argümanlarında da önemli bir ağırlık taşıyor ve sosyalizm temelde Kemalizmin ileri bir yorumu olarak sunuluyordu. Aybar ve TiP üyeleri konuşmalarında demokrasiye olan inançlarının altını kalınca çiziyor ve Sovyetler Birliğine kıyasla revizyonist bir sosyalizm anlayışları olduğunu açıkça belirtiyorlardı. Bu nedenle TiPi Avrupa tarzı sosyalist partilere benzetmek mümkündür.
Mehmet Ali Aybar proletarya diktatoryasına karşı olduğunu da açıkça belirtmiştir; Mesela TiP, proletarya diktatörlüğüne dayanan bir parti değildi. Ya nasıl bir partiydi? işçi sınıfının demokratik öncülüğü etrafında birleşen, tüm emekçilerin temsilcisi olduğunu söyleyen, onları iktidara getirmeyi amaçlayan bir partiydi (Mumcu, sayfa 41).
Aybarın ilginç ve eklektik sosyalizm düşüncesini tanımlamak için kullandığı terim güleryüzlü sosyalizmdir. Aybara göre güleryüzlü sosyalizmin temel ilkeleri demokrasi ve sosyalizmdir ve amacı emekçilerin yönetimde fiilen söz ve karar sahibi oldukları bağımsız ve geniş özgürlükler tanıyan bir rejim yaratmaktır. TiPin revizyonist sosyalizm anlayışında, Yön ve MDDnin aksine demokrasi faydalı olarak görülmüş ve iktidarı ele geçirmek için demokratik parlamenter metodlar uygulanması benimsenmiştir. Aybar dönemin Cumhurbaşkanı Cemal Gürselle polemiğe girmek pahasına anayasanın sosyal devlet ilkesine vurgular yapmış ve 1961 anayasası'nın sosyalizme açık olduğunu belirtmiştir.
TiP düşünürlerine göre Türkiyede yapılması gereken Milli Demokratik Devrim değil, demokratik yollarla gerçekleşecek sosyalist reformlardır. Buna göre bu reformların başlıca dayanağı ve kuvvet üssü Türk proletaryası olacaktır. Bu anlamda TiP, Yön ve MDDnin aksine Türkiyede gerekli olgunluğa ulaşmış bir proletarya olmadığı tezini reddetmiştir.
Ancak TiPin bu düşüncesine karşın proletarya ile olan bağlarının zayıflığı ve proletaryanın popülasyon olarak sınırlı olması TiPe yöneltilen en büyük eleştiriler arasındadır. Ayrıca TiPin sosyalizm anlayışı Marksizme dayanan bir bilimsel süreçten çok kapitalist olmayan bir kalkınma modeli şeklindedir.
TiP lideri Mehmet Ali Aybar özel sektöre tamamıyla karşı olmadıklarını şu sözlerle dile getirmiştir; Özel sektöre bırakılan endüstri kolları ve ekonomik faaliyet alanları, genel ekonomi planının hedef ve direktiflerine uyarak çalışır ve gelişir.
Devlet sektörünün ağır bastığı bir planlı ekonomik düzeyde özel sektör daha uzun yıllar ulusal kalkınmamızda yararlı bir faktör olacağı için korunacak ve teşvik edilecektir (Aybar, Tip Tarihi 1, sayfa 206).
Yani TiPin demokratik reformlarla gerçekleştirmeyi düşündüğü sosyalist modelde, devlet sektörü liderliğinde özel sektöre tolerans gösterilecek ve ulusal ekonominin geliştirilmesi amaçlanacaktır. TiPin öncelikli amacı önemli yabancı ve yerli şirketlerin kamulaştırılması (millileştirilmesi) ve belli bir ulusal ekonomik program çerçevesinde üretim yapmasıdır. TiPin bir diğer önem verdiği konuysa her ne kadar proletaryanın önceliği vurgulansa da, toprak reformunun gerçekleştirilmesi ve Türk köylüsünün özgür kılınmasıdır.
TiP bu noktada Kemalist Devrimin yarıda kaldığından yakınmış ve devletin toprak ağalarıyla işbirliğini eleştirmiş, bu geniş arazilerin devlet kontrolünde köylülere eşit olarak dağıtılması gerektiğini belirtmiştir. TiPin bir diğer vurgu yaptığı konu da anti-emperyalizmdir. TiP liderleri daha barışçıl ve bağımsız bir dış politika anlayışını benimsemiş ve Atatürkün Yurtta sulh, cihanda sulh anlayışı doğrultusunda Türkiyenin komşularıyla olan ilişkilerini geliştirmesi gerektiğini ifade etmiştir. Ancak ekonomik ve siyasal alanda bağımsızlığın gerekliliği ısrarla vurgulanmış ve özellikle Amerikaya çok sert eleştiriler getirilmiştir. TiP Kürt sorunu konusunda da mutedil bir tutum belirlemiş ve sorunun tamamen ekonomik geri kalmışlıktan kaynaklandığı iddia etmiştir.
Kürt sorunu, TiP tarafından bir bölge kalkınması sorunu olarak konuluyordu ve bu soruna, ulusal menfaatlerimize en uygun, en insanca çözüm yollarını bulmak, ihmal edilmeyecek bir vatan vazifesi nitelendiriliyordu (Türkiye Solunun Eleştirel Tarihi-1, sayfa 265). TiPin bir diğer projesi de vergilendirme politikasının değiştirilmesi ve özel sektörden alınacak ağır vergilerle sosyal devletin güçlendirilmesidir. Bu konuda TiP lider kadrosu, iskandinavya demokrasilerinden fazlasıyla etkilenmişlerdir.
ilk olarak 17 Kasım 1963te yapılan yerel seçimlere katılan TiP, 40000 civarında bir oya ulaşmış ve seçimlerde bir başarı gösterememiştir. Ancak 1963 seçimlerinde radyodan yayınlanan konuşmalarda ve mitinglerde, TiPin Çetin Altan, Yaşar Kemal ve Mehmet Ali Aybar gibi usta hatipleri tarafından yapılan konuşmalar Türk köylüsü, işçisi ve entelektüelleri üzerinde derin bir etki bırakmış ve partiye yönelim artmıştır:
Nitekim, 63 yerel seçimlerinden sonra yaptığımız köy gezilerinde bunu gayet açık olarak görüyorduk. Eskiden giderdik kahveye. Kim olduğu öğrenilince kahve boşalırdı.Artık öyle olmuyordu. Köye gidiyorduk, hemen ilgileniyorlardı
(Mumcu, sayfa 41).
Ekim 1965te yapılan genel seçimler ise TiPin ulaştığı en büyük başarıya sahne olmuştur. Ülkenin sosyoekonomik problemlerini cesurca dile getirmeyi başaran tek parti olan TiP, bu seçimlerde tüm ön yargılara ve medya manipülasyonlarına karşın 276.101 oy elde etmiş ve toplam oyların yüzde 2,96sını alarak meclise 14 milletvekili sokmayı başarmıştır. Bu dönemde nisbi temsil sistemi uygulandığı için baraj oluşturulmamış ve TiP yüzde 3e yakın oyuyla 14 milletvekili çıkarabilmeyi başarmıştır.
TiPin parlamentoda yaptığı müthiş muhalefet CHPnin merkezden sola kaymasında çok etkili olmuş, ismet inönünün ağzından ortanın solu terimi duyulmuş ve Adalet Partisi milletvekilleri laf yetiştiremedikleri Çetin Altanı TBMM içerisinde linç etmeye kalkışmışlardır.
TiP, geniş işçi ve aydın kesimlerini etkileyen bir solculuk söylemi tutturmayı, canlı ve güncel tartışmalarda çözümü aranan problemleri ele alarak karşılamayı başarmış, daha sonra CHPnin tabanında yer alan önemli bir kesimi de etkilemeye başlaması üzerine, ismet inönünün ağzından solculuğunu açıklamak zorunda bırakan etkiyi yaratmıştı (Türkiye Solunun Eleştirel Tarihi-1, sayfa 262).
1968e kadar güçlenerek ilerleyen TiPin dağılma süreci parti içerisinde küçük bir fraksiyon olan Mihri Belli ve arkadaşları tarafından desteklenen MDD düşüncesinin üniversite gençliğinde yaygın kabul görmeye başlaması ve 1968 yılında Sovyetler Birliğinin Çekoslovakyayı işgaliyle başlamıştır.
1968 kongresinde partide üç ana fraksiyon belirmiş ve şiddetli tartışmalar yaşanmıştır. Birinci grup Mehmet Ali Aybar ve arkadaşlarının oluşturduğu demokratik sosyalizm yanlısı ve Sovyetler Birliğine tepkili gruptur. ikinci fraksiyon Sadun Aren, Behice Boran ve destekçilerinden oluşan ve Sovyetler Birliği yanlısı gruptur.
Üçüncü grup ise MDD düşüncesini desteklemelerine karşın bu düşünceyi yaymak için parti içerisinde bulunan demokratik devrimcilerin oluşturduğu ve gençlik tarafından büyük destek gören Mihri Belli ekibidir. Aybar bu kongrede liderliğini korumasına karşın 1969 genel seçimlerinde parti oylarının yüzde 2,58de kalması üzerine sorumlu tutulmuş ve partiden istifa etmiştir. 12 Mart muhtırası sonrası TiP kapatılmış ve birçok lideri tutuklanmıştır.
(alıntıdır)
edit: bilimsel bir makale paylaştığımız için eksileyen yobazların olduğunu görmek ne üzücü halbu ki tip ve milli demokratik devrim teziyle ilgili en ufak bir öznel yargı taşımıyordu yazı.