öncelikle yazdıklarımı "her işin ayrı bir zorluğu vardır" söz öbeği çerçevesinde yazdığımı belirtirim.
bu öğretmenlerin çalışma saatleri hakkında atıp tutan andavalları getirip, gel şu öğretmenin yerine geç bir ay onun yerine görev yap maaşını da sen al diyeceksin. 1 haftaya kalmadan kaçmıyolarsa adam değilim. hele bir de bunu anadolunun ücra köşelerinde ya da bazı liselerde deneteceksin ki mal mal konuşmayı görecek.
öğretmenler çalışma saati olarak fazla çalışmıyor olabilir. her işin nasıl zor bir yanı varsa öğretmenliğin de vardır. ananın babanın evde uğraşamadığı iki üç tanesinin 30-40 benzeriyle uğraşır bu adam. uğraşmak işin birinci aşamasıdır bununla birlikte eğitim vermeye çalışır. ama yinede başaramaz. senin gibi hilkat garibeleri de çıkar ortaya eğitim hatası olarak.
not:(#17150820)nolu entry ye cevap niteliğinde entry.
bugun staja basladigim incirli endustri meelek lisesi hocalarinin devletten 2100 + ek dersten 800 + doner sermaye 700 tl aldiklarini ogrendigim, yok artik ebenin ami alisami demeye ramak kaldigi anda susmak zorunda kaldigim ve isin sonunda sittin sene ogretmen olamayacagim dusuncesinin aklima tekrar tekrar gelen meslek..
Ya da olmaya calismak. o kadar dirsek çürrüttükleri halde olsalarda olmasalarda emeklerinin karsiliginin verilmedigine inandigim meslek.
ogretmen olmayi seven icin harika sevmeyen icin ya bit denilmesi gereken meslek. velhasil zordur burada ogretmenlik veliyle ogrenciyle mudurlu yardimcisiyla ayri ugrasirsin. elinden geleni yaparsin dun not dilenen velet yarin yuzune bakmaz.
4 sene eğitimini aldığınız kitapları çocuklarınız ısınsın diye sınıfta sobada yakmaktır.
koy götüne dewey'in,piaget'nin.hava soğuktur.zaten maslow un hiyerarşisinde birincil ihtiyaçlar en başta gelir.eğitime ters bir durum olmasa da ağlatan karikatürler gibidir.
aslında evrensel yanından bakmak istiyorum olaya. türkiye'de öğretmen olmanın evrensel anlamda öğretmenlik olayıyla arasında maalesef hem ekonomik anlamda hem sosyal haklar anlamında hem çalışma şartları hem de anlayış farkı anlamında dağlar kadar ayrımlar var. bu kesinlikle aşikâr.
sadede gelecek olursam, şahsi kanaatime göre ben bir öğrencimin bir şeyi öğrendiğini hissettiğimde ve bana küçük bir tebessümle baktığında müthiş mutlu oluyorum. bu, inanın her şeye değer.
efl ortamda, haftada 4 saat, hangi approach u yada syllabus ı temsil ettiği belli olmayan saçma sapan kitaplarla ingilizce öğretimi yapıp, çocukların defterine bir şey yazdırmayınca 'hocam çocuklara bir şey öğretmiyorsunuz galiba?' tepkileri alıp daha sonra toplumun ingilizce öğrenememe sorununun günah keçisi olmaktır.
türkiye'de öğretmen olmaktır. evet atanamıyosunuz falan sorunlarınız var anlıyoruz.
ama ilk entryde ilk cümle ney la??? olum bu ülkede 600 lira dul ve yetim maaşı alan insanlar ne yapsın?
her sene yeniden kpss hazırlanmak, hazırlanmayı bir yana bırakıp atanmayı beklemek, hala eğitim fakültelerini dolduralım diye uğraşıyor nice genç beyinler. nedir kardeşim sizin derdiniz? dedirtir. Hayır madem çalışamayacaksın, atanamayacaksın niye okuyorsun evladım?
öğretemeyenlerden edinilen meslek, parasıyla alınan kağıt, tokat atılan zihinsel engelli öğrenciler, bunu mazur gören cahil meslektaşlar, çöpe giden emekler, hep ütopya kalan idealler falandır.
Dört dönüm bostan yan gel yat osman.
Bir de hepsi söylenir ögretmen maası çok az, gecinemiyoruz, bıdı bıdı.
Özel sektörde çalışan herhangi birinin yarısı kadar çalışıyorsun sayın hocam, onu hiç görmüyor gözün nedense?
Eşşek gibi çalışmaktır!
Bazen cahil bir veliye, iş bilmez müdüre, sizi başarısızlığa sürükleyen ya da buradaki gibi işi dışından görüp saçma sapan konuşan zihniyetlere isyan etmektir.
Ama vicdanıyla, severek, isteyerek yaptığınızda harika iştir.