envai çeşit buhranlı duygu diyalektikliğinin sentezi işleniyor bu başlıkta. öyle bir cümle ki, -aslı da şuymuş: öyle yorgun olmak ki bir ineği bile yorgun olmak- baştan aşağı tanım.
peyderpey tanım kusuyor cümle;
hayatın,
ekmek alırken ki sıranın,
kavgaların,
sarılmanın,
nefes almanın,
yürümenin,
merhaba demenin,
yemek yemenin,
içmenin,
sözlüğe girmenin ve yaşamın yorgunluğunu anlatıyor. dünyanın bi ucundaki insan neye gülmüş? diğer ucundaki neye ağlıyor...
zıtlıklar, can sıkan zırvalar vesaire vesaire...
yaşam bizi bu hallere sokmuş. yorgun, miskin, hep bi üzerimize öküz oturmuşluk hissi. o öküz ki hiç kalkmaz, şaşmaz!
ne kadar cahil insan varmış sözlükte yaw... bu cümle orhun abidelerinde geçer hiç kimsenin farketmemesine şaşırdım ayrıca bu cümle öz göktürkçedir. meali: ''çin prenseslerinde de ne mal var hacı'' dır... bu cümleyi abideye bilge kültigin veziri vezir tonyokuk a hitaben yazdırtmıştır.
------------------------------------------------------------
çocuk: baba, "öyle yorgun olmak ki bir ineği bile yorgun olmak" ne demek?
baba: bu eski bir türk atasözüdür evladım. herşey, vize haftasında yorgunluktan muzdarip bir yazarın uludağ sözlükte başlık açmasıyla başlamış. ilk başlarda sözlükteki dedelerimizin anlamını çözmeye çalıştığı bu söz, daha sonra kulaktan kulağa tüm yurt sathına yayılmış. üzerine makaleler yayınlandı, onlarca yazı dizisi hazırlandı, en ünlü üniversiteler araştırma yaptı ama anlamını çözen olamadı. bundan 100 sene önce oxford'lu bir profesör, bu sözün açıklanamaz olduğunu kanıtlamayı başardı ve nobel aldı. aç bak uludağ sözlüğü, hakkında yaklaşık 2 milyar entry vardır.
çocuk: vay a.q!!
o sırada mezardan bir ses: vay a.q!! ben ne yapmışım?!!
aslında hiç niyetim yoktu böyle şeyler zırvalamaya, ama bazen elinden kayıyor işte ve ben bunu sevmekteyim.
hemen hemen 24 saat önce açtığım başlıkta bırakın yüz kadar entry olacağını, arkadaşlarım dışında birisinin okumaya zahmet edeceğini bile düşünmemekteydim.
lakin görmekteyim ki, sadece bu başlık hakkında bile açılmış onlarca başlık oldu, garip. boş vakit insana neler yaptıracağını şaşırtabilirmiş hakikaten.
bir kaç gün önce bir arkadaşım ziyarete geldi, konuşmamızın bir yerinde "o kadar açım ki bir ineği bile yiyebilirim" dedi, ben de "o kadar yorgunum ki, bir ineği bile yorgunum" dedim. gülüştük. hepsi bu. olayın aslı, özü budur. bunu duyan babam bir kaç gün sonra bana "neden yorgunsun" dedi, ben de ilk entry'de anlattığım şeylere çok yakın şeyleri ona anlattım.
vaktimi haftalık iddaa tahminleri, ya da bakire olmadığı halde amuda kalkan kız başlıklarına yazarak da harcayabilirdim, bunu tercih ettim. keyfimin kahyasını işe aldığımı da hatırlamıyorum. problem yok o zaman.
başlık hiç de beklemediğim şekilde bir eğlence parkına döndü, ben de bunu izlemekten keyif aldım. eğlence anlayışı buysa, ben her hafta da yaparım, pek kolay iş bu.
ama komik mi? eğlenceli mi? edebi mi?
bence değil. olmamalı.
insanların bir şekilde anlamamış olmasını anlamlandırabiliyorum, buyrun eksi oy butonlarınızla "anlaşılmamış entry'leri" me sokun. ben de bundan gurur duyayım, ama diğer türlüsü boş oluyor.
ahanda çözdüm!
karakter sınırına takıldığı için, anlama kuvvet kazandırmak için yan ögeler inekle sınırlı kalmış.
yani,
format müsaade etseydi ve başlık şöyle açılabilseydi sorun kalmayacaktı. ve geliyor:
öyle yorgun olmak ki, bir ineği, iki atı, 4 mandası bile yorgun olmak.
yine ilave açıklama gerekiyor bu başlığa,
yani bu arkadaş her ne kadar hayattan falan yoruldum demeye getirse de bence tarlada çalışmış, öyle yorulmuş öyle yorulmuş ki,normalde kendisinden çok daha güçlü olan inek, at ve manda bile yorulmuş yani. anlayın ne kadar çok yorulmuş.
bu kadar basit işte.
oldu mu?
zannımca bu da olmadı.
araştırmalarıma devam edceğim.
şimdi biz yorgun bir bünyeyiz, yüzbinlerin girdiği finaller bir tek biz de çok büyük sancılar yapıyor; nasıl ağlar ve dikkat çekeriz? abartmamız lazım. hatta bu abartışımızı bir sembolizasyonla süslememiz lazım.
şöyle ki, hiç bir zeka pırıltısı olmasın; öyle yorgunum ki bir ineği bile yorgunum. evet, yeni bir şey dahi yaratmadık. sadece var olan bir deyimin içerisine kendi saçma sapan ruh halimizi kattık ve artık neşe içerisinde, saçma sapan cümlesiyle dikkat çekmiş birisi olarak huzur içerisinde yaşantımıza devam edebiliriz.
bir; "tanrım ilgiye muhtacım" isimli programın daha sonuna geldik...
öyle yorgun olmak ki bir ineği bile sağamamak.
entry başlığı tanımlamalıdır editi: yorgunluğun vermiş olduğu zihinsel dalgınlıkla sarfedilmiş olduğu düşünülen cümlemsi.
"öyle yorgun olmak ki bir ineği bile yorgun olmak"
kurulmaya çalışılan cümle: öyle yorgun olmak ki bineği bile yorgun olmak
yan faktör: yorgunluk
yanlış cümle kurulumundaki ana faktör: yorgunluk
asli cümle ile ifade edilmeye çalışılan: bineğine sirayet ettirecek kadar yorgun olma durumu
bzzzttt bzzttt system failure
edit: kişisel yorum. söylememe gerek var mı bilmiyorum, gene ne olur ne olmaz.
semantik bilimi acisindan inceleyecek olursak efendim bu cumleyi su sekilde aciklayabiliriz: oncelikle 'oyle yorgun olmak ki' ifadesinin cagristirdigi 'oyle acim ki' akla geliyor. 'oyle acim ki bir inegi bile yiyebilirim' cumlesine bir gonderme oldugu cok acik. Bununla beraber 'aclik' durumuna karsilik 'yorgunlugun' kondugu fakat aclikla inek eti arasindaki iliskinin yorgunlukla ne arasinda kurulacagina dair bir belirsizlik yasanmis. Bu durumda da en kolay yol tercih edilip inek oldugu gibi birakilmis.