bugün

tarih sınavında hocanın yazılıda 'atatürk neler yaptı?' sorusuna karşılık kağıda kocaman yazıyla 'ne yapma dı ki?' yanıtına benzer güzel yanıtlardır.
Malzeme bilgisi dersinde sürekli çalışan makinada bir parça aşınmaktadır, bu parçanın aşınmaması için ne yaparsınız sorusuna arkadaşımızın verdiği cevap beni tam anlamıyla yarmıştır. ''Makineyi kapatırım.''
zamanın birinde, üniversitenin içinde hocanın sınavda sorduğu "risk nedir?" sorusuna öğrencinin teki boş kağıt vererek "hocam risk budur" demiş ve 100 almış.

(bkz: iyi bir çocuk olursan sende şirinleri görebilirsin)
(bkz: bir varmış bir yokmuş)
coğrafya sınavında hörgüçkaya nedir sorusuna devenin sırtına benzeyen kayaya denir cevabı kanımca yerindedr.
lisede biyoloji sınavında vermiş olduğum cevap bu kategoridedir.

+soru 1.mayoz bölünmenin nasıl oluşur?

-hikmetinden sual olunmaz allah ın mucizesi işte

sonuç=0
hocanın derste anlattıklarına en yakın şeyleri yazarak verilmiş cevaplar.
soru:
gerçeklik neyin özelliğidir?
cevap:
gerçeklik tarihin özelliğidir, tarihte galatasaray'ın özelliğidir. ee ne de olsa "gerçekleri tarih yazar, tarihide galatasaray"
* *
coğrafya sınavında:
dünya'nın güneş'e en yakın olduğu tarih .....'dır. arkadaş cevabına benim doğum günümdür demiştir, yani 3 ocak. hoca notları okurken sormuştur bu nasıl cevap diye, arkadaşta kimliğini göstererek puanı kapmıştır.
bana ulaşan bir forward emailden alıntıdır, kaynak veremiyorum:
18 yasından kücükler ve aşırı edepliler okumasın ama çok iyi !!!

sabırla okumanızı tavsiye ederim.
istanbul üniversitesi işletme fakültesinin işletme matematiği kitabindan gerçek bir alıntıdır!

kitap adi: işletme matematiği
yazar: prof. dr. müh. yilmaz tulunay sayfa: 173

soru:

amerika'ya lisansüstü çalışmalar yapmak üzere giden mehmet, iki kız arkadaş edinmiştir. bunlar mary ve nancy'dir. mehmet'e göre;
a-) mary olgun bir kızdır ve klasiklerden zevk almaktadir. böyle bir yerde onunla 3 saat birlikte olmak 12 dolara mal olmaktadır. diğer taraftan nancy daha çok popüler eğlenceleri yeğlemektedir. onunla böyle bir yerde 3 saat birlikte olmanin maliyeti de 8 dolardır.
b-) mehmet'in bütçesi gönül işlerine ancak ayda 48 dolar ayırmasına olanak vermektedir. ayrıca, derslerinin ve çalışma koşullarının ağır oluşundan dolayi, kız arkadaşlarına en fazla ayda 18 saatlik süre ve 40.000 kalorilik enerji ayırabılmektedir.
c-) mary ile her buluşmasında 5.000 kalori enerji harcayan mehmet, nancy için bunun iki katını harcamaktadır. eğer mehmet'in mary ile buluşmaktan beklediği mutluluğu 6 birim ve nancy ile buluşmaktan bekledigi mutluluğun da 5 birim olduğunu biliyorsak, mutluluğunu maksimize etmek isteyen mehmet'in sosyal yaşamını nasıl planlaması gerekecektir? grafik ve cebirsel yoldan bulunuz.

cevap:

sayın hocam,

bu mehmet şerefsizi buradan amerika'ya lisans üstü çalışma yapmaya gitti de herifin s.k.nin derdi bize mi düştü? biz burada tahsili bırakıp mala vurmaya başlasak bizi de böyle ballandıra ballandıra kitaplara yazarmısın? neyse geçelim sorunun cevabına;
a-) bi kere bu mehmet ibnesinde iki hatuna ayrı ayrı zaman harcayacak göt de para da yok, sıkarrrr. ayrıca dünya piyasalarında saati 100 dolardan açılıp minimum 50 dolara kadar düşen tarifeler göz önüne alındığında, 3 saati 12 dolarlık yada 3 saati 8 dolarlık karılardan hayır gelmez. muhtemelen mary 68, nancy 79 yaşındadır ve ikisinin de bu güne kadar yediklerinin toplamı buradan amerikaya boru hattı olur. bu durumda mehmet'in hem vakit darlığı, hem malın genişliği, hem de para yokluğu sebepleriyle bu iki orospuyla grup yapması gerekir. mary olgun ve klasikleri sevdiğine göre önce mary'ye saksafonu döşer, mary saksafonda klasikleri icra ederken,yerinde duramayıp hop hop zıplayan ve popüler eğlenceleri seven nancy öbür ikisinin popolarini oksayarak eğlenir ve rahatlar.
b) mehmet'in bütçesi (bu gönül işi tabirini ben anlamadım) sevismek için ayda 48 dolara yetiyorsa zaten bu orospu çocuğunun 31 çekmesi daha uygun olur. böylelikle iki ay para biriktirip bu çuvalların yerine doğru dürüst bir karıya zıplar ve ayırdığı 40.000 kaloriyi iliğine kadar emdirip rahatlar. ama siz bu cevabı kabul etmeyeceğiniz için şöyle cevap verelim;
mehmetin bütçesi 48 dolara yetiyor ancak grup yapılacağından pazarlıkla miktar iskontosu alınır ve bütçe rahatlatılır. böylelikle ayda ayırdığı 18 saati 3 saate bölersek 6 kez mala vurmuş olur ve her sevismede 40.000/6 = 6700 (yaklaşık) kalori harcar. bu hayvan bir seferde kesintisiz 3 saat düdükleyebiliyorsa zaten amerikada kalması ve buralara dönmemesi hepimiz için hayırlı olur,
c-) mehmet mary ile her buluşmasında 5.000 kalori harcıyorsa yukarıdaki hesaba göre nancy'ye sadece 6.700 - 5.000 = 1.700 kalori kalır ki bu da nancy gibi falafoş bir motoru sadece gıdıklar. bu durumda birinden 6 diğerinden 5 birim zevk alan mehmet'in mutluluğunu maksimize etmesi için kendisine arkadan vuracak birisini bulması gerekir.
sonuç olarak arkadan almaya alışan mehmet'in bundan sonraki sosyal yaşantısını kaşarlı bir ibne olarak planlaması gerekir. bu sayede ayda 48 dolar tasarruf sağladığı gibi üste para da kazanarak bütçeyi de comlegi de genişletir. saygılarımı arz eder grafik açıklamayı sözlü mülakatta bizzat üzerinizde uygulayarak yapabilirim.
uzun bir öss maratonundan sonra * matematik sorularında formül kullanmayı unutmuş ve direk sonuçu yazıp altına not düşerek hocam cevap burada yazıyor ama formül nasıldı hatırlamadığım için yazamadım kusurabakmayın.
lisede, sınavda boş kağıt vermek disiplin suçudur diye hep geyik dönerdi. ben her hafta istisnasız disiplinin bir alt kurumu olan, rehberliğe gittiğim için bari bu sikik sebepten de gitmeyeyim diyerek, her matematik sınavında hocanın yazdığı sorulardan birini aynen yazıp, bide sonuna soru işareti koyup, kağıdı iade ediyordum hocanın kendisine yani bir nevi hocanın sorusuna soruyla karşılık veriyordum, en iyi yanıt mı bilmem ama bence en radikal yanıtlardan biriydi.
türk dili dersinde "cumhuriyet dönemine ait ezberlediğiniz herhangi bir şiiri yazınız" sorusuna cevaben kağıda istiklal marşı'nı yazmak.

sonuç ne olacak, kaç puan alınacak zaman gösterecek.
doğru yanıttır.
sallanmasına rağmen tutan yanıttır.
üniversiteye ilk başladığım yıl fizik sınavında çıkan ve beni dumura uğratan sorudur.

soruda bir adamın bilmem kaç metre yükseklikten bilmem kaçıncı kattan düştüğü ve apartmanın dibinden bilmemkaç metre uzakta bulunduğu söylenmektedir.

a ) işte bu adam kendi mi atlamıştır yoksa iktirilmiş midir falan gibi bir şeydi.

ben de toy bir delikanlıyım o zamanlar.

ulan ne güzel bir şeymiş bu üniversite, yorum sorusu bile soruyorlar diyerekten başladım yazmaya.

" hocam bence atlamıştır. biri öldürecek olsa neden iktirsin. kaldı ki iktirse bu kadar uzağa düşemez " tarzı bir şey yazmıştım.
tabi sonuçta puan alamamıştım.

sınavdan çıkınca anladım ki olay eğik atış hareketindeymiş.
Soru: 2. Murat hangi savaştan sonra ölmüştür?
Cevap: Katıldığı son savaştan sonra
görsel
sınavda masalara resimler koymuşlar, ne görüyorsan yaz diyorlar. bir masaya geldim. sarışın mavi gözlü sevimli bir kız çocuğu. bende 'ayten hocanın küçüklüğü' yazmıştım. sınavdan bir süre sonra dönem koordinatörü beni çağırmış. dalgamı geçiyorsun bizimle dedi. 'ne bileyim hocam, ona benzettim gerçekten' dedim. meğerse benim girmediğim bir derste yarık damak anomalisi olan ve ameliyatı yapılan bir çocuğu derse getirmişler. onun resmiymiş. saçma bir soru olmuş, ameliyat olmadan önceki resmini koysalardı bilirdim dedim. koordinatör hocamız beni haklı buldu. o soru iptal edildi.

böyle garip cevaplarım çok. birçok sınavda da böyle saçma soru mu olur diye hocalarla çok tartışmışlığım vardır.

birkez de hoca sözlü sınavda sordu durdu. benim hakkımda ne düşünüyorsun diye. ben birşey söylemedikçe tekrar sordu. bazıları maling diyormuş dedi. ben kimseyle konuşmam böyle dedikoduları dedikçe üzerime geldi. zaten bizim gruptaki kızlar gidip sekreterle konuşup ayarlıyorlar, nerde kötü hoca varsa bu sene onlardan sınava girdim deyiverdim. ben kötümüyüm dedi. yanlış oldu, zorlayan hoca demek istedim desemde olmadı. kadın bana ulnar sinirin köklerinden başlayarak nerelerden geçtiğini dallarını ve sinirin kontrol ettiği kaslarla görevlerini sordu. yanımda sınava giren kıza da tinnel testini sordu. dayanamadım. böyle saçmalık mı olur dedim. kıza sorduğunuz soru tek cümle bile etmez bana koskoca 2 sayfa sürecek soru soruyorsunuz dedim. soru da beğenmiyor diyip diğer hocaya dönüp güldü. anlaşılan beni bırakmak istiyorsunuz cevap versemde geçirmeyeceksiniz dedim. hadi ben kötüyüm, burda iki hoca sınav yapıyoruz. yine de geçme ihtimalin var dedi. ali hocanın bir fonksiyonu yokmuş ki, siz ne derseniz o oluyormuş dedim. ali hoca başını eğdi. ben çıkmak istiyorum deyip çıktım. meğerse benden önce giren dönem birincisi arkadaş sizin için maling diyorlar biraz zorlamasanız demiş. kadın da ona sinir olmuş acısını benden çıkartıyor. bende dilimi tutamadım.

bütünlemede yine beni kendi sözlü grubuna almış. sınava girmedim. dersi tekrar aldım ama sınıfta her türlü terbiyesizliği yaptım, beni bozmak için soru sorduğunda dalga geçtim. sınavda yine ondan girdim. bu kez femoral siniri sordu. yine cevap vermedim. ki en iyi olduğum konu sinirlerdir. ama o soru kime sorulsa doğru dürüst cevap veremez ve anlamı seni bırakacağım demektir. bir saat konuyu anlatıp kalmaktansa cevap vermeden kalırım ve böyle bir soru sormak gerçekten ayıptır.

üçüncü kez tekrar ederken kadın ne derse eleştirdim. ben iyi doktor yetiştirmek istiyorum dedi. sonra safra kesesi taşı olduğu için hastalandığını ve birçok uzmana gittiği halde teşhis konamadığını ve durumunun ağırlaştığını, ölümden döndüğünü anlattı. uzmanlara attı tuttu. dayanamadım. bence bir doktor kendinde olan safra taşını bilemiyorsa ona iyi doktor denmez ve hatta doktor değildir. uzmanların size teşhis koymamasını da anlıyorum. demek ki sizi sevmiyorlarmış. safra taşı kadar rahat tanı konacak hastalık yoktur dedim.

bir günde sınıf karanlık diye kızın biri pencerenin perdesini açtı. kadın geldi. neden perdeler açık dışardan bizi görüyorlar siz evdede böylemisiniz, notunuzu verdim diye atıp tutuyor. kim açtı diyor. perdeyi açan kızda sindi ben açtım diyip ortaya çıkmıyor. hocam bahçeye bakıyor orda kimse olmaz korkmayın, ayıp birşey de yapmıyoruz dedim. hem burası ev değil dedim. millet gülüyor tabi. olsun notunuzu verdim demeye devam ediyor. kaç verdiniz dedim. millet kahkahalara boğuldu. geç dalganı, sınavda görüşürüz dedi. yok hocam yanlış anladınız ona göre sınava girip girmemeye karar vereceğim dedim. artık anladı ki sınıfta kalmak umurumda değil. beni kendi grubuna almadı. başka hocalardan sınava girdim ve yüksek notla geçtim.

sonra bazı gelişmeler oldu. kadın 130 kişiden 70'ini sınav yapmış ve geçen 8 kişi. ayrıca benim gibi hırs yapmış veya başarılılar yazılı sınavdan 90 üzerinde not aldığı halde sözlülerden 30 puan altında aldığı için kalmış. kadına uyarı vermişler ve sadece vaka üzerinden yani hastaların hastalığı üzerinden soru sorabilecek ve kadını öğrencilerle ilgili öğretim üyeliğinden almışlar. sene sonu bütünleme sınavı oldu. herkes geçti. ben ise ara dönemde bir üst sınıfa geçeceğim için bir gerizekalı yüzünden tek kalan 15 günlük ders için 3 kez tekrar ettim ve 6 ayım gitti. allah belasını vermiş zaten.
+risk nedir ?
+ risk budur. kalbim gibi temiz kağıt.
Soru: Mutfak aletlerinin doğurabileceği sorunlar nelerdir?
Cevap: Mutfak aletleri doğurmaz.

Bu cevabı ilkokuldayken vermiştim. inanır mısınız, öğretmen beni yanına çağırıp " okurken çok güldüm ama puan veremeyeceğim" demişti.
9. sınıfta ingilizce sınavında arkadaşın vermiş olduğu cevap;

soru; why cave people s population increased ? ( cevap iki parçalıydı biri yerleşik hayata geçiş diğeri yiyecek bolluğu )
el cevap; because they made* that s why population increased.

edit: arkadaş o sorudan -5 puan almıştı.
(bkz: hangi sandalye)
risk budur diyerek boş kağıt vermek.

soru : risk nedir?
hangi sandalye?
iktisat kaderin bize çizdiği yolu incelemez.
güncel Önemli Başlıklar