Bir botanik söylemidir. Mesela... Genç sürgünler genellikle hayvanlar tarafından yenir çünkü yeni büyümedeki lifler henüz ikincil hücre duvarı gelişimini tamamlamamıştır, bu da genç sürgünleri daha yumuşak ve çiğnenmesi ve sindirilmesi daha kolay hale getirir. Sürgünler büyüdükçe ve yaşlandıkça, hücreler sert ve dayanıklı bir yapıya sahip ikincil hücre duvarları geliştirir. Bazı bitkiler (örneğin Pteridium) sürgünlerini yenmez veya daha az lezzetli hale getiren toksinler üretir. https://tr.m.wikipedia.org/wiki/Sürgün _(botanik)
her bayram, her bayram yas var sılada.
gitti güzel yavrum, gelmez.
sürgünde.
bir vatan yükünü çekti sırtına.
yiğidim, öksüzüm, yavrum sürgünde.
gözyaşım, hasretim, yarim sılada.
böyle çile görülmemiş yemen'de.
aş, ekmek yerine hergün işkence.
insaf etmiş taşlar ağlar sürgünde.
Senin kalbinden sürgün oldum ilkin
Bütün sürgünlüklerim bir bakıma bu sürgünün bir süreği
Bütün törenlerin şölenlerin ayinlerin dışında
Sana geldim ayaklarına kapanmaya geldim
Af dilemeye geldim affa layık olmasam da
Uzatma dünya sürgünümü benim
Güneşi bahardan koparıp
Aşkın bu en onulmazından koparıp
Bir tuz bulutu gibi
Savuran yüreğime
Ah uzatma dünya sürgünümü benim
Nice yorulduğum ayakkabılarımdan değil
Ayaklarımdan belli
Lambalar eğri
Aynalar akrep meleği
Zaman çarpılmış atın son hayali
Ev miras değil mirasın hayaleti
Ey gönlümün doğurduğu
Büyüttüğü emzirdiği
Kuş tüyünden
Ve kuş sütünden
Geceler ve gündüzlerde
insanlığa anıt gibi yükselttiği
Sevgili
En sevgili
Ey sevgili
Uzatma dünya sürgünümü benim
Bütün şiirlerde söylediğim sensin
Suna dedimse sen Leyla dedimse sensin
Seni saklamak için görüntülerinden faydalandım Salome'nin Belkis'in
Boşunaydı saklamaya çalışmam öylesine aşikârsın sen bellisin.
Kuşlar uçar senin gönlünü taklit için
Ellerinden devşirir bahar çiçeklerini
Deniz gözlerinden alır sonsuzluğun haberini
Ey gönüllerin en yumuşağı en derini
Sevgili
En sevgili
Ey sevgili
Uzatma dünya sürgünümü benim
Yıllar geçti sapan ölümsüz iz bıraktı toprakta
Yıldızlara uzanıp hep seni sordum gece yarılarında
Çatı katlarında bodrum katlarında
Gölgelendi gecemi aydınlatan eşsiz lamba
Hep Kanlıca'da Emirgân'da
Kandilli'nin kurşunî şafaklarında
Seninle söyleşip durdum bir ömrün baharında yazında
Şimdi onun birdenbire gelen sonbaharında
Sana geldim ayaklarına kapanmaya geldim
Af dilemeye geldim affa layık olmasam da
Ey çağdaş Kudüs (Meryem)
Ey sırrını gönlünde taşıyan Mısır (Züleyha)
Ey ipeklere yumuşaklık bağışlayan merhametin kalbi
Sevgili
En sevgili
Ey sevgili
Uzatma dünya sürgünümü benim
Dağların yıkılışını gördüm bir Venüs bardağında
Köle gibi satıldım pazarlar pazarında
Güneşin sarardığını gördüm Konstantin duvarında
Senin hayallerinle yandım düşlerin civarında
Gölgendi yansıyıp duran bengisu pınarında
Ölüm düşüncesinin beni sardığı şu anda
Verilmemiş hesapların korkusuyla
Sana geldim ayaklarına kapanmaya geldim
Af dilemeye geldim affa layık olmasam da
Sevgili
En sevgili
Ey sevgili
Uzatma dünya sürgünümü benim
Ülkendeki kuşlardan ne haber vardır
Mezarlardan bile yükselen bir bahar vardır
Aşk celladından ne çıkar madem ki yâr vardır
Yoktan da vardan da öte bir Var vardır
Hep suç bende değil beni yakıp yıkan bir nazar vardır
O şarkıya özenip söylenecek mısralar vardır
Sakın kader deme kaderin üstünde bir kader vardır
Ne yapsalar boş göklerden gelen bir karar vardır
Gün batsa ne olur geceyi onaran bir mimar vardır
Yanmışsam külümden yapılan bir hisar vardır
Yenilgi yenilgi büyüyen bir zafer vardır
Sırların sırrına ermek için sende anahtar vardır
Göğsünde sürgününü geri çağıran bir damar vardır
Senden umut kesmem kalbinde merhamet adlı bir çınar vardır
Ülkemizde çokça olan mesele ülkemizde en çok ezilenler islamcı ve kürtlerdi.. Kapalı kızlarımız okula alınmadığınından yurt dışında okudu, kürtler ise bölücü olarak tabir edildi yurdum mal insanları böyle işte. Sürgün edildide ne oldu? Şiwan perver hani geldi ne oldu böldü mü?
--spoiler--
-yunan tebalıların sınır dışı edileceğini söylüyorsunuz.lakin eşim ve kızım türk tebalı.
+ bay stavro keşke siz de geçseydiniz türk tebasına.
-bana bu hakkı osmanlı verdi.ben yunanlı değilim bizanslıyım,rumum.
--spoiler--
Ellerinden bu yana ne sevinç gördü ellerim,
Ne de elvedadan bu yana bir gülüş salıverdi dudaklarım.
Dönerek açılan bir deniz kabuğu gibi sessizce
Geçerken gün genişler aramızda mesafe.
Açlığa ve yalnızlığa rağmen dayanır aşk yine de.
Yüreğimin çevresine tutunur her gece
Bir kumrunun kanatları taşkın nezaketle,
Ve buluşma yüzüğündeki aşınmış mavi taş daha da parlar.
kendini aldın gittin de
acıya gelin ettin beni
bu yanış yanmak değil ki
sönüşüm sonumda gizli
üstüme yürür yalnızlığım
bu şehirde sürgünüm müsün
gecesiz karanlıklardayım
ışığım olsan ölür müsün ne olur
unutur oldum zamanları zaman varken
tutuşup yandım buz tutarken.